Kayıtlar

Tecelli ~ Beni Göremezsin..

Kadınlar Yusuf'un (as) güzelliğini görünce, ellerini kestiler de, o güzellik karşısında bedenlerini unuttuklarından acısını duymadılar. Yusuf O Allah'ın bir Kulu idi, Rabbisinin Güzelliğinden bir Resim idi; O Güzellik ise Suretsizdir. Musa (as) O'nu görmek isteyip de Rabbisi ona nazlanınca, dağa azıcık Tecelli etti de dağ paramparça oldu. Aslında bu Tecelli, Kudret işidir, Kulunu avutmak için; Güzelliğinden değil. Şimdi O Güzellik Surette olsa, Alemler nasıl ayakta kalsın! Fazla naz Aşık usandırır derler, Hakikattir. Fakat hangi Sıfatı vardır ki Aşık O'na Güzel değil desin ya!

Yokluk ~ Latif

Yok ol, yok ol.. Bir bakmışsın O öyle Latif, Yok gibi olanın Varlığına dönmüş Yokluğun.

Ruh - Nefs

Allah Kulunun Nefsini her parçalayışında onu daha Mükemmelen birler. Bu, Nefsindir, ve daima Oluş üzeredir. Sen (Ruh) ise, Olmayansın; Anla!. Şöyle diyeyim: Sen Değişmeyen Sabit "Cevher"sin; Değişenin ise Nefsin'dir, "Araz"dır. Dahası şöyle diyelim: Sen (Ruh) Subuti Sıfatları ile Zât'ının Varlık Katındasın.. Nefs'in ise Fiili Tecellilerindedir.. Nefsini Tecellileri ile Zengin kılmak ister; Zira Sen (Ruh) zaten O'ndansın ve O'ndasın!

Zikir ~ Subhan Allah

Zihnine gelen her noksanlığı "Subhan Allah" deyip kes at.

Dert ~ Zikir ~ Kavuşmak

Bir Kulunun derdi gerçekten O ise, Kavuşmak ise, "La İlahe İllallah" diye diye ne olur ona, "Subhan Allah" diye diye ne olur ona.

Her şeyin Yaratıcısı

Her şeyin Yaratıcısından başka her şeyin Yaratıcısı olur mu; O'nun gibisini görmemiş Mahluklarıyız, Kullarıyız biz O'nun.

Akıl

Terazinin kefelerindekiler eksik ise, buna Akıl denebilir mi.. ; "Aklımla tarttım, doğru çıktı" diyecek yüzü olur mu insanın..

Ateizm

"Yaşam ne kadar kötü, tanrıya nasıl niye inanayım" diyorsun ama nasıl oluyor da buna rağmen bu kadar güzellikler mükemmellikler mevcut ? Bu yalan dünyaya düşkünlüğün nereden geliyor madem! Senin lanetlemelerine, ümitsizliğine bakılırsa o mükemmelliklerin de hiç olmaması gerekirdi! Yahut, sen bir leş kargasısın; utanmayacak mısın bu rezillikten, yalancılıktan, yüzsüzlükten, ve nankörlükten !

Letaifler ~ Ruh ~ Kalp ~ Nefs - Beyin

Ruh, Nefis veya Kalbi ile meşgul olunca, beden Kulağı duymaz olur, beden gözü görmez olur.. Demek ki asıl Kulak, şu beden kulağı değil, bizZat Ruh Duyuyor.. demek ki asıl Göz şu beden gözü değil.. Ruh görüyor !.. Beden Gözü iki, Gördüğü bir olduğu gibi, hepsi Ruh'unda birdir bu latifelerin. Senin asıl Duyuların, asıl Organların: İlim'dir, Basiret'dir, Vicdan'dır, Uyanıklık'dır, Şükür'dür..; Kalbindir !

Hakk (cc)

Aleyhine dahi görünse, Hakk ile ol, daima Hakkı ara, Cenabı Hakk'ı bulursun.

Tasavvuf - Fena ~ Yokluk ~ Beyin - Nefis ~ Ruh

Beyin (Nefis), Ruhu (yani Seni) istediği gibi istediği yerde bulamazsa üzerinde hükmü kalır mı... Yok olmayı öğren de Varlık bulasın; Hakk'da Yok olanda varlık kalmaz ! Allah'dan kaçılmaz !

"Hz Adem Cennette mi Yaratıldı"..

Secde emrinin geçtiği ayetlerde, şeytan'a "Oradan -Katımdan, Huzurumdan- çık" demiş, ardından, Adem'e (as) ise "Sen ve eşin Cennet'e (el cennete) yerleşin" buyurmuştur. Sonra, hepsine birlikte, "Yeryüzüne (el ard) inin" demiştir. Şimdi, Adem nerede (!) yaratılmış, nereye yerleşmiş ve nereye indirilmiş ?.. Kitapta İdris'i de an. O da özü sözü doğru olan biriydi; bir nebiydi. 1. ve refa'nâ-hu : ve biz onu yükselttik 2. mekânen : mekân, makam 3. aliyyen : (çok) yüce Meryem 56-57

Tasavvuf - Vahdet-i Vücud ~ Ayet - Allah Kelamı ~ Hu

Musa Kelamı ağaçtan duydu da şaştı şüphe etti mi.

İlah - Zat ~ Hakk - Esma

Allah'dan olmıyan hiçbir şey yoktur. Allah'dan olan, Esma dahil, "İlah" demek olmaz; fakat Hakk değil demek de olmaz.

Zatı İlahi ~ Esma - Müsemma ~ Zikir

Allah'tır, Esmasıyla Müsemma ! Esmasını Zikreyle, Müsemmasını bul!

Allah ~ Zaman - Ed Dehr ~ Tasavvuf

İsa'yı (as) beşikte konuşturduğu gibi, mahşerden önce ölüleri dirilttiği gibi : Allah'ın Katında zaman yoktur, Allah vardır !

Kuran ~ Mecaz ~ Hakikat

Eşyanın ışınlanması gerçekleştiğinde (Neml 38-40) 'Kuran'da vardı' demeyeceksin öyle mi ? Hem de Mecaz olmaksızın..Yürümek, bir Adım dahi olsa neydi ki ?

Hu

Seni sana O'ndan başka kim hatırlatabilir.

Hangi yüzle çıkacağım Rabbimin huzuruna..

"Hangi yüzle çıkacağım Rabbimin huzuruna" dersin ya.. O'nun yüzüyle!

Alem Ezeliliği (!) ~ Felsefe

"Alem Ezelidir" diye iddia etmek çöldeki bir kum tepesinin veya okyanustaki bir dalganın ezeli olduğunu iddia etmek gibi tam akılsızlıktır. Şayet Ezeli derken kastedilen "Hareket" ise hareket ancak Kuvvetle olabilir, Kudretten meydana gelebilir ki işte O Kudret evet Ezelidir! Var edip yok etmede, öldürüp yeni yeni diriltmekte, dilediğini yapmaktadır! Hiçbiri yokken onları ilk defa var eden ve her bir şey yok olurken Kendisi Baki kalan, O Varlıktır Ezeli olan! Açıkça görülür ki sadece Ezeli ve Kudretli değil aynı zamanda Bilinçli, Sanatçı ve daha sayısız özellikleri olan bir Varlıktır O Ezeli Varlık! Dikkatlice bakarsan görürsün ki, karıncadaki ve insandaki Kuvvet de, işte O aynı tek ve bir Kudrettir; Hayal dahi Kudretten! "Evveldir Ahirdir, Zahirdir Batındır, her şeyi bilendir." (Hadid 3)

Zikir ~ Esma - Müsemma

Her nefes verirken başka Esma zikreyle. Sonra Müsemma'ya gömül. Esmasını söyle Müsemmasını duy.

Yakın

İnsanlara daha Yakın yoktur, O'ndan başka.

En Nur

Işık, O Nur'un gölgesidir.

el Latif-e

Mizah ( Latif-e ) olmazsa olmazlardandır, dikkat et.

Bilmek ~ Kafir - Küfür ~ Sünnetullah

"Bilmek" zaten Allah'ın bilmekliğinden olduğundan, insanın herhangi bir şeyi yetkinlik kazanmadığından dolayı bilmemesi öne sürülemez. Keza Beşerde açığa çıkan çıkmıyan tüm yetenekler de böyledir. Fakat Sünnetullah perdesinden dolayı Ruhlara bu Sır belirsiz görünür.

Elest Bezmi - Kalu Bela

Elest Bezminde Rabbini Bildiğinden, O'nu burada Hatırlamaması mümkün değildir hiçbir beşerin.. Tanımazlıktan gelir.. Bilmezlikten gelir.. Kibrinden, Korkusundan.. yahut henüz karşısına çıkmamıştır o İnsan'ın.. Allah bilir !

Biliyorum-Bildim diyip de geçme

Biliyorum diyip de geçme, "Bildim" deme; bilmediğinden değil, "Bilme"nin kıymetinden.

Yokluk ~ Zât - Hu

"Yokluk"la isimlendirilemez, Tecellisi ve Yaratması var.

Felsefe - Filozof - Ateizm ~ Tasavvuf

"Filozof"un anlamı "Hikmeti Seven" demektir. "Sofiya" Yunancada "Hikmet" demektir. "Filo" ise sevgi demektir. Dolayısıyla felsefenin anlamı, hikmet sevgisidir. Lakin "Nihilist-Ateist vb Felsefe" türleri olduğuna göre anla ki her şeyin Batılı olduğu gibi Felsefe'nin de Batılı ve Hakikati var. Öyle Felsefeciler var ki Aklı İnkar eder, Hikmet nerede kalsın.. Oluşu geçtim, Varlığı İnkar eder: Hakikat nerede kaldı ! Arayışı nerede kalsın ! Şüphe eder durur, daim Kuşkudadır, "Sevgi" nerede kalsın !

Rastlantı - Tesadüf

Piyango Çekilişi Rastlantısal oluyor diye, çıkan Numara orada önceden bulunmuyor, Seçilmemiş bir Numara çıkıyor, var olan Numara o an Tesadüfen oluşuyor demek olmaz: Ama Akılsız Felsefecilere, Evrimcilere, Ateistlere gel de bunu Göster !

Düşünmek - Okumak

Boş boş Düşünme, Rabbinin Adıyla Oku !

Tesadüf - Bilim (!) ~ Sır

İster gökde olsun ister yerde, ister şifreli olsun ister sensörlü, hiçbir kapı kendi kendine açılmaz.

Nefs

Nefsine uyanın, çekeceği var, Nefsinin elinden.

Allah Sistemi (!) ~ Şifre ~ Sır ~ Kulluk

Allah'a Kulluk bir "Sistem" olarak adlandırılamaz. Önünde bir Hazine Sandığı ve elinde bu sandığı açacak Anahtar olduğunu düşün, eğer Allah Senin Kulluğundan Razı değilse sandığı açsan dahi o Hazineden nasiplenmen hiç mümkün değildir. Varlık Hazinesi Mekanik bir Yapı'ya, Sistem'e bağlı değildir. O Hazineyi açan Anahtar ancak Has bir Kulluk'tur; Anahtar: İbadettir, İhlastır, Zikirdir, İlimdir, Aşktır, Muhabbettir: Sünnettir (sav).. : yani Sır ancak Has bir Kulluktur!

Ağlamak ~ Madde - Mana ~ Tecelli - Sıfat

Allah'ın işine bak ki seni Yok gibi olan Düşünce, Duygu ile Tecrübe ediyor da senin hiç elinde olmadan gözünden Maddi olarak bir Su taşıp seller oluveriyor, Ağlıyorsun. Şimdi bu senin Öfkeye kapılıp yumruğunu oraya buraya savurman gibi de değildir. Şimdi bu "yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan çıkar" meselesi de değil : Belki Yok gibi olan Mana'dan Duygu'dan, Sıfat'dan, Var dedikleri Madde Zuhur ediyor, Hareket ediyor.

Zahir ~ Batın

Batınında ayrı zevkin, Zahirinde ayrı zevklerin.

Tesettür - Başörtüsü ~ Müslüman ~ Halk

Azıcık sakalın uzasın, Tesettüre gir Başörtüsü tak, hele ki Namaz kılmaya başla, yani Müslümanlık Zahirinde azıcık görünmeye başlasın, bak Nefs Köpeği nasıl hırlamaya başlıyor, Nefs Yılanı nasıl tıslamaya başlıyor. Muhakkak ki Allah zorluk dilemez ! Ama hele ki şu Ahir Zaman'da, ve Zahirde Müslüman bir Cemaatte yetişmiyorsan.. Hiç Kolay değil ! Şefkatli olmalısın ! Çoğu İnsan da bu yüzden Müslüman görünmez, Kalbi Hayatını düşündüğünden Zahirini feda eder; Şefkat'den de kaynak lanıyor bu ! Ama bu "Melamet" de değil ! Zaten bu durum Halk Hakk yolunda Cehd etmediği için var, bu Korkulara göre hareket ettikleri için Zahirde Müslüman olamıyor. "Yobaz oldun he!", "Biz Müslüman değil miyiz!", "Başımıza Alim mi kesildin!", "Çok değiştin!".. Daha neler neler.. Halbuki Kıyafeti ne Türk ne Müslüman Kıyafeti, Kendine Özgü filan da değil, yani Batılı görünmekten aynı rahatsızlığı duyamıyor, çünkü farkında bile değil ! Bunlar Ka

Rabta Şirk mi ! ~ Vesile ~ Tasavvuf

Allah Kur'an'ında bizZat Kendisi, Nebi, Resulleri ve Salih Kulları, Velileri ile bizlerin Kalplerini Rabtetmiyor mu ? Bizzat Allah onları Kur'an'ında bunca Zikrederek, bize Kendisine Yakınlık için, onları Vesile kılmıyor mu ? O'ndan ala Vesile eden, O'ndan ala Rabıta yapan mı var !

Zâtına Arif olmak

Zâtına Arif olmada hiçbir Kesinti yoktur.

Nur ~ Rüya - Hayal ~ En-Nur

"Işık" dediğin, hem maddi-dış alemde, hem "Hayal"de "Rüya"da da değil mi ? "En-Nûr" ! Hem Zahir'de hem Batın'da da türlü türlü Tecelliler ile "Nur" O aynı Nur değil mi ?

Tasavvuf ~ Şirk !

Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de Kendini Fakirlerle Apaçık olarak Birlemiştir ! Onlar, kullarının tövbesini kabul edenin ve -sadakaları alanın Allah olduğunu- ; tövbeyi çok kabul edenin, çok merhametli olanın Allah olduğunu bilmediler mi? (Tevbe 104) Güzel bir söz ve mağfiret, arkasından eza gelen (başa kakılan) bir sadakadan daha hayırlıdır. -Allah Gani’dir-, Halîm’dir. (Bakara 263)

Ferdiyyet ~ Cemiyyet ~ Ümmet

Allah'ın "Cemiyyet"den gayesi "Ferdiyyet"dir; Ferdiyyet sahiplerinden oluşan Cemaattir ki zaten ilk Halkası Nebiler olan Ferdiyyet sahipleridir (as). "Muhakkak ki İbrahim bir ümmet idi.." (Nahl 120)

"Gözüme mi inanayım sana mı"

"Gözüme mi inanayım sana mı" derler ya; bu sözün hakikati aslında şöyledir: "Gözüne mi inanacaksın, Bana mı ?"

Şükür

O'na göre Şükredecek bahane araman dahi ayıp kalır ; Şükretmenin Kemali de 'her halde Hamd etmek' gibi "Halk"tan azade, Hakk'adır.

Nefs

Güneş'in doğup batması İnsan'ın Tabiatında Doğasındadır (Nefsinde); Hakikatinde doğup batma yoktur.

Ehl-i Beyt ~ Zikir

Ehl-i Beyt'i anmak gönlüne geldiğinde kendi kusurlarının aklına gelmesi şeytandandır; Sen onları anarken kendini değil Onların (as) Temizliğini dikkate al !

Işık Madde mi ~ Bigbang İlk Saniyeler ~ Bilim ~ Fizik - Metafizik

Şu Et Gözü eşyayı görmüyor, Işığı görüyor; Işık ise madde-cisim değil. Ses ve Isı da öyle; hele ki İç Sesi hiç düşünmezler. Ayrıca şunu belirtelim: Şu an ölçümlenerek sınırlar belirlenerek oluşturulmuş ve böylece sanki Mutlakmış gibi dayatılan Fiziksel Yasalar (Yani Batılı Modern Bilim) Bigbang'in ilk saniyelerine göre geçersizdir; bunun ne demek olduğunu anlıyamayan zaten Metafizik'den hiç anlamadığı gibi Mutlak zannettiği Bilimsel delillere dayanarak ileri sürdüğü tüm iddiaları da anlamsızlaşır.

Ehl-i Beyt Kimlerdir !

Muhammed Ali Fatma Hasan Hüseyin (as) sanki sadece Zürriyeten mi Ehl-i Beyt ki, bir de Manaen Ehl-i Beyt olmaktan Marifet gibi bu kadar dem vuruyorsun. Sen önce bi Onlara gönlünü dilini eğip bükmeden ver de, sonra Manaen Ehl-i Beyt olmaklığın yerinde olsun. Onlarsız hiçbir Mana, hiçbir Kemal yerini bulmaz. Bunca söyledikten sonra; belki farkında değilsindir diye şunu da hatırlatalım: Ali (kv) Peygamberler soyundandır.

Şeriat ~ Hakikat

"Tahiyyat" duasını Kalbinde bulursa, namazda kusurlu olmuş hiç bakmaz. "İhlas" duasını Kalbinde bulursa, namazda kusurlu olmuş hiç bakmaz. Ama tersi olursa, hiç mi hiç bakmaz.

Hadid 3 ~ Hu ~ Zahir - Batın O'dur ~ Tasavvuf

Yok idin, yok iken nasıl Zahir olasın; Zahir değildin ki, Batın Sen olasın. Misal, Konuşma özelliği sen'de Batın iken, nasıl görünür oldu ? Ya da, sen'i şimdi şu surette görünür kılan sen misin ki ? Ya, seni seslendiren kim ? Dahası, Zahir sen misin ki Batın sen olasın ?.. "Batın" O'dur, "Zahir" O'dur (Hadid 3).. Yani şu görünme ve görünmeme de yine O Zât'a ait.. O halde "görünme" O'ndan başkasına ve başkalarına nispet edilemez, "görünmeme" de O'ndan başkasına ve başkalarına nispet edilemez.. Ve demek ki görünme ve görünmeme ancak O Zât'a ait O'nun bazı Sıfatlarıymış.. O Zât'ın özellikleriymiş bunlar, başkasının ve başkalarının değilmiş.

Vech ~ Tasavvuf

O'na Yön tayin edebilir misin ?.. O halde "Her yöndedir" demek "Hiçbir yönde değildir" demekten daha Makul ve Uygun olanıdır.. O'na Mekan tayin edebilir misin ?.. O halde "Her yerdedir" demek "Hiçbir yerde değildir" demekten daha Makul ve Uygun olanıdır.. Zaten bunlar Kulun bir şey demesine kalmamıştır.. "Nereye dönerseniz Vech'i oradadır" (Bakara 115) , "Şah damarından daha yakın" (Kaf 16) .. Şimdi sen anlayışsızların itirazlarını ve lüzumsuz tartışmalarını, yani Fitne'yi bı rak.. önce Sen Kulluk Ahlakını gözet de, kendi Nefsine Allah'ın Kelamını muhatab alıver.. Güya Kuran-CI-ların ahlaktan ve akıldan yoksun tartışmaları, Tasavvuf Ehline attıkları iftiraları, başka yüzden değil, Allah'ı bırakıp, kendi Nefislerini unutup, Hakk'ı değil Halk'ı muhatab almalarından kaynaklanıyor.. "Onlar gerçekten Rab’lerine mülâki olacaklarından şüphe içindeler.." (Fussilet 54) Kuranı muhata

Pozitivizm ~ Felsefe ~ Fıtrat

Batılı Bilim'in Yöntem'i-Metod'u İnsan'a Mutluluğu bir "Hap" şeklinde sunmak üzeredir. Fare'nin eline beynindeki Zevk bölgesini uyaran bir düğme verirler, Fare ona basa basa kendini öldürür. Halbuki Mutluluk (Huzur) İnsan Nefsinin ancak Fıtrat'a uygun hareket etmesi, Bütüncül olarak Hakikat Bilgisine ulaşabilmesiyle mümkündür (Mutmainne). Bunun gerçekleşmesi ise ne Bilim ne Felsefe (Akıl) ne de İnsani Yasalar (Yönetim Biçimleri) ile mümkün olmadığı özellikle çağımızda apaçık belli olmuştur.

Abdulaziz Bayındır ~ Tasavvuf - Şirk ~ Erdem Uygan ~ Yükselen Sözler ! ~ Mustafa İslamoğlu ~ Mehmet Okuyan ~ Caner Taslaman ~ Emre Dorman vb..

Abdülaziz bayındır'ın "Allah'ın bilmediği şeyler var" sözü şirk küfür iftira değil de tevili var ilmi var, fakat Tasavvuf Büyüklerinin sözlerinin tevili yok şirk küfür ve iftira ediyorlar, öyle mi !

Cübbemin altında.. - Enel Hakk ~ Tasavvuf ~ Şirk ~ Abdulaziz Bayındır

"Cübbemin altında benden başkası yok" yahut "Ben Ben'im" gibi sözler söylenmiş olduğunu hayal et.. Sonra abdulaziz bayındır'ın "Allah'ın bilmediği şeyler var" sözünü bunların yanına koy.. İyice düşün.. Hangisi doğru bu sözlerin ?.. Hangisi Şirk, Küfür ve Allah'a İftira ?.. İyi düşün !

Muhabbet ~ Rab ~ Kul

Kuluna Azabı dahi Muhabbet'den. Belası, Rızası, ancak Muhabbet'den.

Tasavvuf ~ Kemal

Hasan ile Hüseynin (as) Dedeleriyle (sav) Muhabbetleri, Hz Ali (kv) Efendimizin gayet esprili bir zat olması, Efendimizle arasındaki Muhabbeti düşün; Allah'ın Ehl-i Beytini bir düşün yani.. Anlamazsan, daha ötesinde ben derim ki, "Latife"nin kalktığı hiçbir Mertebe ve Makam yoktur. Bunun aksi bir haller durumlar, ancak kişinin kendine bir yükseklik vermeye çalışmasındandır, henüz kemale ulaşmamış olmasındandır. Ancak, Bidayette geçici bir süre gerekli olabilir.

Ateizm ~ Reenkarnasyon - Paralel Evrenler ~ Din

"..bunlar "doğru" tespitlerden kaynaklanan sorular değil; ama bir şeyler söyleyelim: Reenkarnasyon kabul edilmiyor zira sizin sözlerinize göre Reenkarnasyon olsa dahi bunun bir başlangıcı olacaktır (paralel evrenler gibi ne kadar çok olsa da hepsi aynı hükümde) o başlangıç ise mutlaka bu nispette yine çocukluk olacaktır; Size sorsak çocukluğunuz şu an ne kadar var ? Kaç yaşında acıyı hissetmeye başladınız ? Bir saat önceniz var mı ? Zalim(İnsanlar)ler verdikleri zararı asla telafi edemez ler, Allah için bu böyle de değildir hiç yaşanmamış kılabileceği gibi üstüne hiç mutlu olunmadığı kadar mutlu edebilir.. gibi çok derin mevzular, derin gerçekler var.. Çok bildim dememeli ve kendini çok da masum bilmemeli.. Neticede Melekler dahi "niye kan dökecek bozgunculuk çıkarıcak bir varlık yaratıyorsun" diye itiraz etmişlerdi.. sonra secde ettiler.. Çocuk var çocuk var, Allah katında zaman tek bir şeydir.. ki buna göre de hüküm vermiyor.. iyi mi kötü mü olmu

Tasavvuf ~ Varlık ~ Yokluk ~ Vücud ~ Ruh

Şimdi sen ayaklarını hissetsen ellerin yoklukta kalır, ellerini düşünsen sırtın yoklukta kalır. "Sen" O'ndan bir Ruh olduğu için böylece hem yoksun hem varsın; Daha doğrusu: Özün olan Sen (Ruh) O'ndan olduğu için, bu yokluğun da varlığın da üstündeki Sırdansın. Keza O'nun Vücudu (Ruhu-Zâtı) hem Zihinsel Yokluğun hem Fiziksel varlığın Varlığıdır, onlara vücud olmaktadır. Hem o Yok'un hem o varlığın Varlığı işte O'nun O Vücududur; Sen'in Sırrın da işte O'nun Sırrından olduğundan, aynı gerçek-"lik" Sen'de de mevcud; ama O'nu Bilmezlik edersen, hem zihinsel yokluğa, hem bedensel (Fiziksel) varlığa, mahpus kalırsın. O ise Kendini Mutlak olarak Bildiğinden, O olduğundan, noksanlıktan Münezzehtir.

Selefiler ~ Kuran-CI-lar

"..şah damarından daha yakınız." (Kaf 16) Ve doğu da Allah’ındır batı da. Artık hangi tarafa dönerseniz dönün, Allah’ın Vechi (Zat’ı) işte oradadır. Muhakkak ki Allah Vâsi’dir. (Bakara 115) Onlar gerçekten Rab’lerine mülâki olacaklarından şüphe içindeler, öyle değil mi? O, herşeyi ihata etmiştir, öyle değil mi? (Fussilet 54) O, evveldir ve ahirdir, zahirdir ve bâtındır. Ve O, herşeyi en iyi bilendir. (Hadid 3) Kuran'da bunca sayısız Ayet Lafzı böylece dururken, gidip de Tasavvuf Ehlinin sözlerini doğru anlayamamak, illa ki yanlış anlamak, Şirk ile Küfür ile suçlamak, nasıl bir anlayışsızlık, nasıl bir insafsızlık, nasıl bir iftira ve büyüklenmedir ! Bu nasıl vicdan ! Erkek ve kadın müminlerin, bu iftirayı işittiklerinde kendi vicdanları ile hüsnü zanda bulunup da, "bu apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi? (Nur 12) Onu duyduğunuzda "Bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz. Haşâ! Bu, çok büyük bir iftiradır..." demeli değil miy

Tek ~ Bir ~ Birlik

Tek idi Bir olacağı yokdu; Bir oldu Birlik oldu tek tek, üflediği Ruhlarına.

Ruh ~ İnsan - İnsan-sı ~ Hayvan ~ Halife ~ Evrim

Hangi Bilal ? Köle Bilal mi ? Hangi Ömer ? Putperest Ömer mi ? Hangi Musa ? Firavun'un sarayındaki mi ? Yusuf hangi Yusuf ? Adem ? Meleklerin itiraz ettikleri mi ? Allah Katında Secde ettikleri mi ? Cennet'e koyulan mı ? Kovulan mı ? Halife olan mı ? Hayvan, hani ? "İnsan", İnsan-sı ? Hani ! Evrim mi ? Gelişim mi ? Hani ! Laf ağızdan kolay çıkıyor değil mi !

Melekler insanların yeryüzünde bozgunculuk edip kan dökeceğini nereden biliyorlardı ?.. ~ Ruh

Melekler bizim sureten yapıp edeceklerimiz hakkında bizden daha bilgiliydiler.. Lakin biz (Ruhlar) bu İnsan varlığının tam içinde öz olmamıza rağmen, biz bile onlar gibi düşünceler itirazlar içinde değil miyiz "İnsan"a karşı ?.. Bu en büyük bir Hakikat ve Sır anlıyana !.. Yani bunda anormal yahut şaşılacak bi durum yok.. Bir şeyin Öz değerini ve sonraki durumlarını o bilir.. Mesele: "Bu Aziz ve Hakim olan Allah'ın Takdiridir" diyebiliyor muyuz diyemiyor muyuz... İşin Sırrında Allah'ı görebiliyor muyuz göremiyor muyuz, gözümüzdeki gönlümüzdeki nedir..

Zaman

Sureten Zaman, atılmış ok gibidir; Zamanın geçmediği alemden.. O'nun için "Dönüş" diye ifade edilmiştir. İleride arama, oku kır.

"İlk İnsan" - "Adem ilk insan mı" ~ "İnsan-sı-lar" ~ "Ruh üflenmesi mecazidir" ~ "Her İnsan-Beşer O'ndan bir Ruh değildir" ~ "Evrim" ~ "Melekiyyet" vb Laflar..

"Adem (as) ilk insanmıydı", "İnsansılar", "Ruh üflenmesi mecazidir", "Her İnsan-Beşer O'ndan bir Ruh değildir", "Evrim" vb bu tip laflar, "Melekiyyet" makamından türeyen laflar, zanlardır. Hani Allah'ın Katında Melekler Adem'in (as) (İnsan'ın) sırrını göremediler, Ruh'u göremediler de, onun toprağına baktılar, Nefsine baktılar, İnsan'ı-Beşer'i Allah'a yakıştıramadılar ya ! İşte o haldesin de bu laflar o yüzden ! Allah iblis'e ve meleklere o topraktan gördüklerine, Ruhunu bilmediklerine, Secde etmelerini emretti de onlar itiraz ettiler ya ! Henüz o mertebenin lafları bunlar !

İnsansı ~ Evrim ~ Ruh ~ İnsan ~ Nefs ~ İmtihan

Kendi varlığındaki hayvan'a (Nefs) tahammülün yok, cihadın yok, nefsini görmüyorsun, mücahede etmemişsin; dışardakilerin varlığındaki hayvana hiç mi hiç tahammülün sabrın yok.. İmtihan olmamışsın ! İnsan'daki bu çelişkiye (!) ne kendi varlığında ne başka varlıklarda görmeye dahi dayanamıyor tahammül edemiyorsun.. Kendin hiç batmadın, indirilmedin güya, ayrıcalıklısın.. Sonra tabi uydurursun yok İnsansı, yok Evrim.. Adem ilk İnsan-Beşer değildi filan.. Ey Kardeş, bi önce bu çamura batmış İnsan'daki O Ruh'u tanı, O Ruhun sahibini gör şu Dünya'da.. Sonra O Ruh'un Sırrını, toprağa karışmayışını, Nefs nedir ne değildir..; hepsini de yerli yerince doğru dürüst anlar bilir görürsün..

Keramet ~ Mucize ~ İki ~ Gönül

Güneş horoz sesiyle doğar mı ? Keramet ne Musa'nın (as) asasında, ne Firavun'un küfründe.. İkiyi kaldır at ! Gönlündeki ne ise gözündeki de o.. Şimdi sen gönlündekine dikkat et gönlündekine !

Sanat ~ Din ~ Tasavvuf

Özellikle Sanatçılar çok iyi bilir: Bugün meydana getirdikleri ve çok beğendikleri bir Eserlerini yarın dönüp baktıklarında hoş bulmazlar beğenmezler, yeterli bulmazlar. Bu başlangıçta çok uzun zaman böyle gider. Sonra nihayet bir kemale ulaştıklarında artık geriye dönüp baktıkları eserleri onlara kötü gelmez, fakat yeni yaptıkları öncekilerden yine daha güzel olur; yani iyinin iyisi. İşte bu, Allah'ın Sırrından, Sıfatlarının Kemalinin nihayetsiz oluşundan, Yüceliğinin Sonsuz luğundan böyledir. Allah'ın hiçbir yaptığı kötü değildir, biz farklı nispetlere ve iyinin iyisine, güzelin daha güzeline göre onları "kötü" diye isimlendiririz. Yoksa her şey mükemmelin mükemmelin mükemmeline doğru sonsuza uzanır. Fakat bize göre Razı olup olmadığı işler ve bir Kıvam bir Kemal belirlemiştir ki Yaratılış-ımız mümkün olsun, hem Muhabbet gerçekleşsin hem bir Tatmin bulabilelim. Ahiret'teki durum Akılla izah edilecek bir durum olmadığı için söz edemiyoruz:  “Ben

Vech ~ Tasavvuf

Sen'in Yüz'ün değişmez, Sabit'dir, İfadeler olan Suretleri değişir: Gülen Surat, Hüzünlü Sur-e-t.. Yüzünde görünen bu İfadeler Suretler, görünmeyen Sıfatlar'dandır, bu Suretleri, görünmeyen o Sıfatlar görünür kılar. Vech'in ise aynı kalır. Neticede "Sen" görünmezsin ne de "Sıfatlar"ın görünür; bunlar Suretinde, Yüzünde görünen, Geçici Suretlerdir; Zât'ın ise Sabit'dir. Sen'i nerden tanırsın ? Zâtından-Vechinden mi ? Sıfatlarından mı, Suretlerinden mi ? Tanıyacak bir Zât lazım . Keza Sen'in Suret olmıyan bir Vech'in var ki, diğer hepsi de Sen'i Tanıman içindir; yahut O'nu mu desem ! O'na göre Sen ve başkaları Suretler gibidir muhakkak; ama Kendini-Nefsini bilmezsen, Zâtını nasıl bilebilirsin !.. Zâtını Zâtında ara, Sıfatını Sıfatında, Nefsini Nefsinde..; Yoksa bu Suretlerden Vechini bulamazsın; nereye dönsen, bulamazsın bulunmazsın.. Bulursan Vecd olur, Vech olur, o vakit Suretten de tanır bilirsin, Sıf

Dert

Kalbinde Derd'i olacak ki O Derman seni bulsun. Dert nedir bilmedin ki Derman arayıp bulasın.

Atatürk ~ Laiklik

Peygamberin karikatürünü yaptırmazken, atatürkün putu bile yapılmış.. Laflarıma dikkat edersen kötüce bişey söylemedim.. Heykel elbette Put değildir de Put haline getirilen bir "İnsan"dır ve o insan öyle tek başına bir iş yapıcak güçte yeryüzünde ne bir Tanrı ne de Peygamberdir.. Abartmamak lazım, bence heykel bu anlamda puttur.. Bu ülke onbinlerce müslüman şehidin eseri iken adları anılmaz, dinleri atatürk maskesi putu gölgesinde hor gürülür oldu.. Yani atatürk diye ö le memleketi tek başına kurtaran bi tanrı yok.. Ayrıca şapka inkılabı gibi abuk sabuk ne idüğü belirsiz komik inkılaplar sadece atatürk tarafından yapılmamış, osmanlı zamanında da fes ve kılık kıyafet kanunları inkılapları yapılmış yine kafalar kesilmiştir.. Afedersin hem benim kalbim temiz kılık kıyafetle olmaz de hem de kılık kıyafetle inkılap yap kafa kes, yemezler uyumayalım ! Zalim zalimdir isterse babam olsun.. Biz bu ülkeyi onbinlerce şehidin o mübarek imanıyla kurtardık, şapka inkılabı di

Tasavvuf ~ Felsefe

Tasavvuf Ehlinden bazıları Felsefe'yi ve Felsefe Terimlerini ancak aklıyla anlayabilen Halk'a ve Felsefecilere, bazı Özel Hakikatleri anlatmakta kolaylaştırmak ve ilgilerini toplayıp yönlendirmek için, sadece bir Yöntem olarak kullanmıştır. Bunun dışına çıkan bir başka Hal ve öykünme varsa, o kişi ya Tasavvuf Ehli değildir ya da Cahildir.

İnsan Bilinci ~ İnsan ~ Nefs-Doğa ~ Fıtrat-Yaratılış ~ Evrim Teorisi ~ Eşref-i Mahlukat ~ Ahlak ~ Felsefe ~ Din - Tasavvuf

Kendi Düşüncenden dahi olsa, harhangi bir fikrin Olumsuzlanması İnsan Bilincinin kanıtıdır. Eğer olumsuzlama Bilinçli görünmüyorsa Nefs'tendir, yani İnsanın Hayvansal Doğasından..; Kıskançlık-Hased ve Yaltaklanma, Hırs vb gibi.. Bu iki birbirine zıt durum ise İnsan Fıtratının Varlığının Kanıtıdır. Bu "durum"un reddedilmesi olumsuzlanması Akli yönden "Çelişki"ye benzediği içindir.. Kamil İnsan Fikir Üreten, Düşünen olmasa dahi, Nefsine (Ego) - Hayvansal Doğasına karşı çıkabili r durumdadır; Yani "İnsan" mükemmel olmasa da herhalükarda Bilinçlidir. Biz Evrim Teori'sinin ve özellikle Tarihselciliğinin İnsan'lara sanki mutlak gerçeklermiş gibi dayatılmasını olumsuzluyoruz; dinî bağnazlık ne ise bizim için Evrim Tarihselciliğinin mutlak gerçek tarihmiş gibi dayatılması da aynı öyledir. Evrim Teorisinin kendisinin "Mutlak" Gerçek gibi sunulması ve dayatılmasını ise şimdilik, birbirleriyle ihtilaf içinde olan Evrimci Bilim Adam

Felsefe ~ Makulat-Mahsusat ~ Tasavvuf ~ Alem ~ Varlık ~ Vahdet-i Vücud

Özellikle "Felsefeci"ler, Varlığı sırf "Düşünsel" yolla Müşahede ettikleri, araç olarak sırf Sınırlı olan Akıllarını kabul ettikleri için "Makulat" - "Mahsusat" gibi kategorize etmiş bölümlere (İkiye) ayırmış, bunu bir "Marifet" kabul etmişlerdir. "Dış Alem'de Sanat yoktur".. "Merhamet dış Alemde yoktur".. ; "Zihinsel Varlıklardır".. gibi sözler söylemeleri bundan kaynaklanır. Halbuki "Marifet" İnsan'ın iç dünyası ile dış dünyayı ayırmakta değil ortadaki "Mükemmel Uyumu" farketmekte olabilir.. "Allah" İnsanlara "Şahdamarları"ndan Yakın ve Tek-Bir olandır; "Alem" sırf bir "Ses-İsim"den ibarettir: "Varlık" değildir.. Daha ötesinde ve nihayetinde ise: "Marifet", "Marifetullah"tadır: yani Tek ve Bir olan Allah'ın Varlığını Müşahede edebilmek, Alem'i bilmek ve "İkilemek" değil, Varlığı B

Müşahede ~ Suret ~ Vech ~ Tecelli

Mümin için Cima olan, İbadet olan, Kafir için Zina ve Haram'dır. Kuluna her şey yerli yerincedir; Kafir ise ne Rabbinin ne Nimetinin ne de kendinin yerini ve Kıymetini bilebilir. Bundan mada Arif için Müşahedesine engel hiçbir Suret ve Mânâ yok iken, Müşrik ve Kafir için O'nun Vechine her şey Perde'dir. Suret'de Müşahede türlü türlü mertebe mertebedir, Edebini Allah Kuluna muhakkak ki öğretir. Müşahede aynı Suret'den bazen İbret, İşaret, Haşyet, Heybet, Latife, Sanat, Muhabbet.., Celalî ve Cemalî olabilir; sırf Mânâ olabilirken, sırf Zâtî Müşahede olabilir. Suret kimi zaman belli bir alanda, sınırlı yani Suret'in (Nur'un) suretleri olabilirken, bazen bütün bu Suret'in ta kendisi görülebilir; mesela bu yazıda harflerin değil mânâ'nın okunması veya harflerin değil mürekkebin görülmesi gibi. Allah Latif ve Habir'dir, pek yüce'dir.

İnsan-lık ~ Cennet

"Kıyamet"den önce, "İnsan-lık Ağacı" dikmek.. Ama "Cennet Ağacı"nı Kimler (as) dikmişti ?..

Deizm ~ Ateizm ~ İmtihan ~ Hakikat

"Müslüman" değilim diye kendini "İmtihan"dan kurtulmuş zanneden İnsan "Hakikat"den ne kadar da uzak düşmüştür.

Din ~ İslam ~ Halk

Bu Millet Cahil olsaydı çocuklarının İsimlerini "İsa", "Musa", "Meryem" (as) koymazdı; ne bu Halk'ı tanıyorsun ne de İslam Dinini.

Gaflet ~ Deizm ~ Ateizm

Onca zaman yoktun hiçtin, şimdi doğdun, ama bu olay hakkında hiçbir fikrin yok, seni ilgilendirmiyor bu mevzu öyle mi ? Bu Varlık seni ilgilendirmiyorsa başka kimseye "Embesil" deme sen. Şimdi sen bir hokus pokusla var olmadın bunu öğrendin de bilinçlisin, ama bu Varlık Bilinçsiz, öyle mi ? Bir Tek "Sen" Bilinçlisin ? Bu Bilimsel takılıp "Bilinçliyim Ben" dediğin Bilinç şu Et Beyinde mi yoksa "Sen"de mi ? "Sen" çok konuşuyorsun da o açıdan soruyorum.. "Sen" ve o küçük Et "Beyninin" de içinde yüzdüğü bu Bilinç seni ilgilendirmiyor, sen daha bilimsel takılıyorsun yani ? Anlamadım da cahilliğime ver ondan soruyorum bu ilgisizlik bilgisizlik, bu çok bildimcilik, bu çok Akıllıyımcılık nereden geliyor sendeki..

Evrim ~ Ateizm

Bilinc'i Et Beynine bağlıyan bir kimse "Bilim İnsanı" filan değil, eski devirlerdeki beyinsiz "Putperest"ler konumundadır.. Bilgisayar Teknoloji filan derken çok modern, çağının insanı filan zannetme yani.. Sürünüp duran Tırtıl üzerinden daha Dokuz Ay geçmemiş Kelebek oluvermiş havalarda uçuyor. Ya da daha basit şöyle sorayım: Yumurta mı tavuktan çıkar tavuk mu yumurtadan çıkar.. Yumurtadan tavuk çıkmaz Civciv çıkar onu biliyorum da bu Yumurta nasıl oldu da Tavuk oldu.. Zaman la sürtüne sürtüne cinsel organlar çıktı diyorsun yani.. Yani cinsel organlardan önce "Zevk" mi vardı ?.. Ayçiçeklerinin gözleri yok ama senin yüzüne ışık vura vura gözlerin çıktı gibi yani ?.. Dna filan ama Kader değil Bilim bunlar tabi.. Mucize filan öyle şeyler Bilimsel değil.. Bilim yani bunlar ama Tesadüfen.. öyle Mucize yok.. Ah canım benim hem sürünüyorsun da hem kelebek kadar güzelsin, ömrün de pek kısa; devam et devam !.. Takılı kalma, kafan çok gerilerde kal

Ve nefahtu fîhi min rûhî.. ~ Ruh ~ Tasavvuf

Bir insan altından yapılmaysa da değerini bilmiyorsa bu o kişinin Altının değerini bilmemesindendir. Senin benim tüm mahlukatın hem cismin Özü de su'dan taş'dan toprak'dan değildir. Şeytan da bu Sırrı bilmedi de "Ateşten" dedi.. Topraktan dedi.. Alim'di ya, Sıfatına güvendi de, "Cahil" dedi, ona göre buna göre dedi kıyas etti filan, şu bu.. İşin dedikodusu.. İşte O Nefesin de, O Toprak zannettiğinin, Hayvan dediğinin de Kıymeti O'na göre.. Öncesini bilirim, "Sonra"sını bilmem. Sana göre şuna buna göresini bilmem, cehaletime ver..

Her gördüğünü Hızır, her geceyi Kadir bil..

Senin intisab ettiğin yolun bir büyüğü (Selam olsun) "Her gördüğünü Hızır, her geceyi Kadir bil" demiş iken, sen tutmuş gece gündüz kim Veli değil onu arıyorsun. Hem bu sözün Manası her gün Hızır'ı (as) her gece Kadir'i ara demek de değil iken..; böyle yapıyorsun. Bak İmam-ı Rabbani (ks) Hazretleri ne buyurmuşlar: "Edebi gözetmek, zikirden üstündür. Edebi gözetmeyen Hakk'a kavuşamaz"..

İstisna ~ Hu

"İstisna"yı bulduysan, "İnsan nedir ?" ve benzeri Kadim Sorular Hükümsüz kalmıştır. İstisna'ya ulaşamadınsa da, yaşamın abesle iştigal. Korkma ve kork ; O İstisna öyle ki, Kaide'sini bozmuyor !

Tasavvuf ~ İnsan ~ Mertebe ~ Makam ~ Hakikat-i Muhammediye

"Hayvan'dan aşağı".. "Hayvan-İnsan".. "İnsan"-"lık".. "İnsan-ı Kamil".. "Hakikat-i Muhammediye"..

İnsan ~ Halife ~ Tasavvuf

O'nun Mertebesinde zannetme ki Halifelik sadece sana bana, İnsan'a mahsus kalır.. Verdiği İmkanın Kıymetini bilmeyip ziyana sarfedip aldanana, küçücük bir Karınca, bir Sivrisinek dahi Halife olur çıkar karşısına ! Dikkat et ve Şükret ki kendi Halifesi dahi O'dur ! “Sizi yeryüzünde halifeler kılan O'dur. Artık kim inkâr ederse, o zaman onun küfrü kendi aleyhinedir.” { Fatır 39 }

Tasavvuf ~ Tek - Bir ~ Sır ~ Birlik

Bunca sayısız varlık her biri farklı beden'de (yani farklı Dünya'da) ve de kendi Aleminde yaşarken ! , her bir Tür ve Cins bunun gibi başka bir Dünya'da yaratılması da Mümkün iken.. tutmuş hepsini de aynı Dünya'da aynı Alem'de toplamış.. Tek ve Bir değil mi ya !

Fıtrat ~ Elest Bezmi ~ Sır ~ Tasavvuf ~ Çocuklar

Hiçbir çocuk yoktur ki kendisine ilgi gösterilsin de çekinip utanmasın. Dikkat et istisnasız herbiri böyledir, Fıtratları budur, büyüdükçe, sonradan şımarır, şımartılır, ben-"lik" etmeye başlar. Onlardaki bu güzellik bu utanış, Elest Bezminin Sırrının Sıcaklığından, Perdelerin inceliğindendir.

Tasavvuf ~ Sır

Herbir şeyin suretini insanın önüne sermiş gösteriyor da kendi kendisinin suretini insana göstermiyor ya. Birbirlerini görüp dururlarken hiçbiri kendi suretini müşahede edemiyor. İnsanlar bilse ne acayip Sır bu. Sen bu Sırrı anla; Zat Cennetinin İlimlerinden, El-Batın'ın Müşahedesindendir!

Tasavvuf ~ İnsan (-lık) Mertebeleri

"Hayvan" değilsin..; aşağı düşmezse: "Hayvan-İnsan".. "İnsan(-lık)" ise önünde "İnsan-ı Kamil" Mertebesi.. "İnsan-ı Kamil"in önünde: "Nübüvvet".. Peygamber'den öte ise "Hakikat-i Muhammediye" !.. Mertebe olarak İstisnalar ve Özel Lütuflar bulunursa da Makam bakımından "Hakikat-i Muhammediye" Tek'tir.

"Sen olmasaydın, kâinatı yaratmazdım" Hadisi..

Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım. (Zariyat 56) "..hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için.." (Mülk 2) Şu Ayetlere göre "Sen olmasaydın yaratmazdım" Kudsi Hadisi Sahih mi değil mi anlamamak için ya Hasedçi olmalı ya da Ahmak..

Hakikat-i Muhammediye

Görüneni görünmeyeni ile küçüğünden büyüğüne şu Devr-i Devran niçindir, Sen'de Ben'de, tüm İnsanların Sırrında Manasında ne görürsün, bu hepsinin Manası nerde derlenir toplanır, Kulluk nedir, Hakk nedir.. diye sorsan.. Hepsi de "Hakikat-i Muhammediye"dir; bu görünen görünmeyen hepsinin Mana'sında ancak ve ancak O'nun (sav) Sırrı belirir, hepsinin Sırrı da O Kulundadır (as) derim.

Mümin Kulumun Gönlüne Sığdım..

Alemlerin Rabbi sana bir Dünya yaşamı Takdir etmiş, 'Yere göğe sığmadım, Mümin Kulumun Kalbine sığdım' buyurmuştur. O'nun kafesinde Kuşu ol, Razı ol ; Uçup da kaçmaya çabalama !

Şeyh - Mürid ~ Kamil Mürşid

Kamil Mürşid Müridinin Nefsinde şeytanın lehine bir güvensizlik bırakmaz. Aksine şeytanın aleyhine Müridinin Nefsine güven verir. Sonra Gönül Kalbin elinden tutar da Nefsin zararını izale eder. Bidayet'de böyle olmıyan Nihayet'de de Kemal'e erdiremez; sahtekar, cahil, ahmakın tekidir o.

Aramak ~ Bulmak

Geçmişte gelecekte bir haber ses seda yoksa, An'da bul. Nefsinde bulamazsan Kalbinde bul, Kalbinde bulamazsan Ruhunda bul; Batınında bulamazsan Zahirinde bul.. Nihayet; Arama ki bul.

Şefaat Şirk ~ Tasavvuf Şirk - Her Şey Şirk !

Şefaatin Şirk olduğunu zanneden Cahiller azıcık akıllarını çalıştırsalar ister Kurani olsun ister olmasın tüm Mahkemelerin Yargılamaların da Şirk olduğunu iddia etmeleri gerekir; çünkü Mahkemeler'de de ister Kuran üzere olsun ister olmasın, neticede Yargıç İnsan, Hakim İnsan olacaktır ve Yargılananın Suçlu mu Suçsuz mu olduğu da Vahiy ile belirlenemediğinden asla Hükmün Allah'a ait olduğu bilinemeyecektir ! İşte sana Şirk'in alası.. Şimdi ne olacak ? Hiçbir insanı yargılayamazsın ! Çünkü senin bozuk akıl yürütmene göre herhangi bir Mahkeme açıkça Şirk olmaktadır ! Netice'de Hüküm ve İcra bizzat Allah tarafından mı oluyor ? Hayır ! Olması için Yargıçın Vahiy alması gerekir.. Netice'de beni bir İnsan yargılamış, Hükmü insan vermiş olmayacak mı ?! O halde Şirk'tir bu ! O bozuk mantığına göre Kul Hakkı dahi Şirk olması icab eder.. Öyle Şefaat Şirk, Aracı Şirk, Tasavvuf Şirk, her şey Şirk !.. ; gibi hezeyanlı laflarla olmuyor bu işler !

Allah için

Değerini biliyorsan, Allah için sabredilmeyecek katlanılmıyacak bir dünya değildir bu. Allah için değil ise, müstehaktır ne çekersen. Allah için ise, katlanılmıyacak şey yoktur; hem de Ölüm varken, Ölüm Vuslat'ın tamamı iken.

Ruh ~ Elest Bezm'i ~ Mecaz

Kafirler Özlerinde O'ndan bir Ruh olmasalar niye Rahman Kuranında onlara onca dil döksün; Küfür içindeki Nefislerinin değeri için mi ! Elest Bezm'i onlara niye zikredilir ? Şu Dünya'daki küfür hallerinin zevkine varsınlar diye mi ! Güya Rabbinin Kelimeleri Mecaz da sen onları Hakikat yapıyorsun öyle mi ? İyi Marifet ettin !

Allah'ın İzni ~ Allah'ın Emri

"Allah'ın İzni" ile demek, yani hakikatte her şey mümkün demektir. "Allah'ın Emri" ise, Allah'ın izni olmaksızın bir yaprağın kılını kıpırdatması dahi mümkün olmaz demektir.

Baba - Oğul ~ Hristiyanlık

Her bir Kul, O'ndan birer Ruh, O'nun Tecellisinde O'nun Sureti üzere olduğumuzdan, "Baba-Oğul" yahut "Tanrı'nın Evlatları" benzetmeleri Sıcak görünse de, Asıl Hakikatimiz olan Yüksek İlahi Mertebeden bir İndirgeme olmaktadır. O İlahi Mertebede önce yahut sonra doğmuş olmak, birbirinin Babası veya Evladı olmak yoktur ki, bu benzetme O İlahi Mertebenin Hakikatini yeterince ifade edebilir olsun.

İman ~ Kulluk

Hesap sorma; Ücretin peşindir.

Yaratmazdan Önce - Sonra ~ Zahir ~ Batın ~ Kul ~ Sıfatlar ~ Yaratılış

Batın olmasıyla, Zahir olması içinde gizlenir. Nispet olarak bizler yoktuk diye İsimleri-Sıfatları yoktu zannetme, Kendisi varken Nispeti başkasından alması ancak Lütuf'tur ki bu Lütuf O'nun Zâtın'a bir şey katmaz, ancak yine Mutlak Büyüklüğünün İzharıdır. "Şanını artırmıştır" diyeceğim ve bir tatlı tebessüm edesim geldi ki, kimden geldi ? Ne acayip işin var Rabbim, Ey Alemlerin Rabbi.

Cuma

Bir hafta süren "Cuma" olur mu ? İşte sen olmaz desen de, olabiliyor..

Sıfat ~ Tecelli ~ Sanatçı ~ Mutlak

Sanat-çı mı yoksa Eseri mi Büyüktür ? Kamil Akıl sahibi için elbette ki Sanatçı Eserinden büyüktür. Sanat ise ancak Sanatçıya nispet edilebilir. Aklı olmamak bu Mana'da Marifet değildir; Cehalet bile sayılabilir. Sanatçı'nın büyüklüğü İşinden belli olur desek büyüklük sonsuz sınırsız dereceye varır ki dolayısıyla Allah, Eserinden "Mutlak" olarak Büyük olur; yani İşinde gözüken büyüklüğü sonsuz-sınırsız lakin Dereceli gözükür iken, Kendi büyüklüğü "Mana"da "Mutlak" çıkar. 'Man a'da Büyüktür' denilmesine bakma, Allah Katından baktığında "Mana", "Hakikat"in ta kendisini ifade eder. Zira küçüğü büyüğü hepsi de Allah'ın İşi olabilir; hiçbir işi "küçük" görülemez. Bu Mertebede Allah'a "göre" (Hakikat) küçük-büyük, kötü-iyi yoktur. Burada İnsan'ın düştüğü hata kendisine "göre" "kötü" olanı, kendisine göre değersiz geleni, "küçük görme"sidir. Halbuki G

Akıl ~ Kalp ~ Hu

Tam Akıl sahibine İman imkanı mutlaka açılır. Akıl, Nefsî açıdan fayda ve zararını gözetmek zorundadır. Kamil Akıl sahibi ise İman için Kalbî (Duygusal) yönü de gözetir. Fakat öyle ki kişi Nefsine uyarsa (Ben-LİK), İman bakımından Kalbini ve Aklını dahi inkar edebilir. Ben-LİK sahibine Akıl ve Kalp yetkin bir İmkan olsa da İman bakımından Kemal'e (Cenabı Hakk'ın Zâtına) eriştirmezler hatta "Fikir" yoluyla engel olurlar. Kemal'e eriştiren ancak Zat'dır, Zâtî Yol ki Tasavvuf'un Hakikatidir. Hakk, Hakikat'de İman için Akıl ve Kalb'e sorulmayacak, indirilemeyecek derecede Aşikar ve İnce'dir. O'ndan başka Laflar, Yollar, Yöntemler-Kişisel Marifetler boştur. Kemal için O'ndan başka hiçbir Yol yoktur.

Alem ~ Hayal ~ Vahdet-i Vücud - Varlığın Birliği ~ Cenab-ı Hakk

Alem'i Karagöz-Hacivat Perdesine benzetir deriz ya perdedeki görüntülere takılma arkasında onları oynatan var diye.. İşte O oynatan, bu alemi elinde çubuklar var da onlarla oynatıyor değil.. İşte bu sebeple "O'ndan başka Varlık yok" ve "Vahdet-i Vücud" (O'nun Varlığının-Vücudunun Birliği) deriz.. Sonra yine Alem Perdesi'ne takılı kalmaman için, Hayal "gibi" Rüya "gibi" deriz, senin zihnindeki hayal'e rüya'ya benzetiriz Alem'i ki sen duyu perdelerine madde'ye et'e takılıp da u zak düşme O'nun Varlığından Vücudundan.. Halbuki örnek verdiğimiz benzettiğimiz zihnindeki Hayal de değil, yine O Benzersiz Hakk'ın Varlığı Vücududur, bahsettiğimiz.. Hem Sen bunları aslında O'ndan bir Ruh oluşundan dolayı zaten O Kendi Özünden bilirsin.. Ama İnsanların çok bilmişliği, taktıkları isimler, gözleri, görüntüleri-bedenleri, zanları, vehimleri, hayalleri, O'ndan başka tutundukları her şeyler bu Asli

Nübüvvet ~ Velayet ~ Kemal

Nübüvvet dahi, Velayet'den ileri gelir. Efendimiz'in (as) Son Nebi olması en Kamil Velayet'in ve Bilgisinin Velilerine ulaştırılması demek olmuştur. Biz Ümmetinden olarak eğer O'na (sav) uy(a)masa idik, O'nun ve Ali'nin (kv) Himmeti üzerimize olmasa idi, biz asla Kemal'e eremez, Allah'ın Rızasına, bizim hakkımızdaki Muradına ulaşamaz dünyada ateşe yanmak pervane perişan olmaktan başka bir gram fazlasını bilemez, Cenanı Hakk'ın Zâtını layıkıyla tanıyamazdık. Gördüğünde yakınlık elde ettiğinde zaten emin olacaksın da, şimdiden bilmez misin birisini seçmişse, takdirine göre en güzeli en kemallisi olduğu için seçmiştir, rastgele ve her cihetten layık olmaksızın değil ! Ne zaman Ali'yi kalbin gözün seçebilir hale gelir, Ehl-i Beyt'e gönlün akar, o zaman anlarsın nedir bu laflar, nasıldır o kemal.

Kulluk

Allah kalplerde nefislerde galip gelirse "Zafer" O'dur; yoksa dışarıdaki zafer ve kayıp kalıcı değildir ki.

Ruh ~ Adem ~ Mecaz ~ Halk ~ Melekiyyet

İster Şeyh ol ister Mürid ! Allah'dan bir Ruh olduğu hakikatine eren kişi için Allah (cc) ekmek su gibi olur, ancak O'nda rahat bulabilir, ancak O'nda, O'nunla sükun bulabilir ; kainat sevgisinde, insan (!) sevgisinde değil ! Diyorsun ki Halkta bul, Ruh sana burda üflenecek, yani hem dışa bağlıyorsun Ruhunu -ki Ruh dediğin o kişinin ta kendisidir- sonra o insanın anlayıp anlayacağı şey ne oluyor ? İşte bir yaşam enerjisi ! bir insan sevgisi ! bir "Haller" ! Bu Ruh üflenmesini n mecaz anlamıdır hakikati değil ! Hakikatini kişi ancak kendinde bulur Halkta değil ! Hakk'ta bulur Hakk'ta ! O'na dışarıdan üfleme değil isterse fırtına tufan olsun o yine anlamaz ne olduğunu, neyden olduğunu ! Toprağa Ruhundan üfledi de o Ruh'u o toprakla Cennet'den Dünya'ya indirip Çamura bulamadı mı ? Ne oldu şimdi senin Ruh üflenmesi Mecazın ? Hani "Adem", hani senin metaforlarındaki "Beşer" ve "Ruh Üflenmesi" ? Mele

Kul ~ Tevazu

Allah'a kaçıcaksın kaçıcaksın ! Ne tevazusu !

İlim

Göz karanlıkta görür mü ?.. Evet, karanlığı görür.

Akıl ~ Delilik ~ Felsefe - Kelam

Akıl gitmez, Bilgi gidebilir. Yahut Delilikte olduğu gibi Bilgi değişir, farklı biçimde işlenir; yoksa onlarda da Akıl yok olmamıştır. Bilgi'nin ve Akl'ın Hakikatlerine Özlerine ancak özel keşf, özel tecrübe ile vakıf olunabilir; yoksa beyni açıp bakmakla veya sırf düşünme bilgisiyle Hakikatler öğrenilmiş olmaz. Çocuklara deli demediğimiz gibi Hayvanlarda da Akıl yok diyemeyiz. Her yeteneğin ve bilginin kaynağı hakikati özü de O'dur, O'ndadır. Felsefeciler ve Kelamcılar sırf Akla yoğunlaştıkları için Varlığa en fazla bir "Cevher" gözüyle bakabilirler, ötesi "Yok"-tur onlar için, ötesine geçmezler. Bu nedenle Sıfatları, Zâtıyla, "Mekansız Tek"i, Yönelinecek Hakikat olarak kabul edemezler.

Allah'ı Görmek

Görünürlerin görünülürlüğü O'nun görünürlüğü yanında hiç'tir. Gözünün ucundaki gözlüğü O göstermedikten sonra görememen de bu Hakikate bir misalidir. Biz baktığımız halde gördüğümüzü zannederiz, halbuki bakış alanımızda görmediklerimiz gördüklerimizden çoktur. Mesela fazla ışıkta hiçbir şeyi göremememiz de bu manada önemli bir misaldir. Hele ki Özü Suretsiz olanı, O Nur olan Nur'u görmek daha da güçtür; fakat dediğimiz gibi Kendini görülür kılarsa da diğer şeyler suretleri bu lunduğu halde görülmez oluverir. Sen diyebilirsin ki Suret olmadan O görünmez, görünür olması Suretledir; Evet, fakat Görünmenin Hakiki Mertebesi yanında, Hayır ! Çünkü bu söz Allah'a Suretli şeylerin Görünürlüğü hakkında yaptığın bir Nispet'e dayanır ! Halbuki Allah'ın Görünürlüğü Suret Tecellilerinden Ötede bir Görünme Hakikatine de sahiptir; ama bunu dille anlatmak mümkün olmaz; Görünmeden bilinmez, anlaşılmaz ! Kalp gözüyle görmek diyeceğim lakin sen Kalp gözünün görmesinin

Zât ~ Sıfat ~ Nefs ~ Muhabbet ~ Kulluk ~ Mutmain

Nefsin için yaptığın ve istediğin şey sana Allah'ı unutturur ve elbette bu hiçbir şekilde Güzel olmaz. Olmasını İstediğin veya yaptığın şey, O'nun bir İsmine - Sıfatına muhtaçlık ya da Hayranlıktan dolayı, Zâtına "Muhabbet"e, Zâtına Yakınlığa vesile oluyorsa, işte bu hoştur ve elbette güzeldir. Niyetini böylece Halis kıl ki Nefsin güzelce Nimetinden nasiplensin ve Kalbin de Rabbinle Nurlansın, Mutmain bulsun.

Şefkat ve Havlu

Abdest aldıktan sonra senin yüzünü kurulayan havlu mu zannedersin. O'nu kendinde görmeyi bir iddiadan, kibirden ibaret sanan, O'nun şu Şefkatini şu inceliklerini görebilir mi dersin ? O'na Tevazu göstermekte O'nu lüzumsuz Tenzih etmekte hiç bir gariplik yok mu ? Bu Tevazu bu Tenzih, Sivrisinek misalini anlamıyan, onu Allah'a yakıştıramıyan Müşriklerin Tevazusuna Tenzihine benzemez mi hiç ? Müşriklere benzememek sadece suretle şekille mi zannedersin ? Hiç bunlar yok mu dersin, incenin incesini görmek hiç istemez misin ?

Allah'ın Zâtı ve Sıfatları ~ Sevgi

O, Sevgi'yi Sever, Kendi Sıfatıdır Sevgi, Sıfatlarını Sever. Zâtının Bilinmesini isteyince, Bütün bu Sıfatları Sebepler yoluyla Nispetlere bağlanmış, Hakk, Tecelli ettiği Suretinde Saklanmıştır. Ve bu Sıfatlar içinde Sevgi Sıfatının Zuhur edip de Sevilmemesi İmkansızdır, mümkün değildir. Fakat bu Sıfatın Nispet edildiği Sebep Bilinir "Kendisi" Bilinmez ise bu Zulüm olur ve "Zulüm" Sevilmez. İnsan'ın Zulümü, Kötülüğü "Sevmesi" İmkansızdır, yani o "İnsan" aslında Kötülüğü değil , Nispet ettiği Perde ardında yine Sevgi'yi Sever; Hakk'ı örter, İşini karıştırır ve Nefsine Düçar olur. Sıfatlar Sebeplere Nispetlere bağlanmasıyla -ki en büyük sebep ve nispet "İnsan"dır- iş karıştı ve "Bilinmeklik" de böylece gerekli oldu: Tahakkuk etti. Ve Hakk'ın Lütfu (Lutfeden Sıfatı ve Vehhab olması) Cihetinden bak ki Sevgi'nin Nispetlerinin, Sebeplerinin Sevilmesi de İmkan bulmuş ve Sevilmemesi de İmkansız olm

Şeyh ~ Biat ~ Tarikat ~ Şeriat Tarikat Yoldur Varana..

Şeyhini bırak şimdi a cânım gel ben sana secde edeyim. Sen bir sözü dahi anlama, ama gel bana Hidayet et, Nur ol ? Oldu !

Ruh ~ Dünya ~ Kul

Sen ben'i geçip ta kendine "filan kul" diye bakmadan olmaz.

Vesvese ~ Şikayet

Şikayet ede ede ede bakarsın bizzat sen sana vesvese olmuşsun.

Sükut

Güzel konuşmanın Sırrı Sükut'ta.

Muhabbet ~ "Şükür"

Her nimetin Allah'tan olduğunu, Allah'tan geldiğini bilmek, Şükretmenin İdrakidir. "Allah'ım sana şükürler olsun" demek ise "Muhabbet"tir. "Muhakkak ki Biz, onu yola hidayet ettik. Ya şükreden olur, ya da küfreden olur." [Dehr 3]

Sözler ~ Haller

Söz'ler ve Kelimeler'de dahi Hal'ler vardır. Ya sakınmak ya erişmek yönüyle olsun, bunu bil.

Şükür

Allah'ın Zikretmemiş olduğu hiçbir mahluk yoktur, esas Sen O'nu Şükran ile Zikret ki Körlüğün en büyüğü olan Nankör olmayasın.

Müzik ~ Din ~ Tasavvuf

Hayat'ın Sırrı, Yaşamın Özü Kulluk'tur. Kendi İradesinden geçmeyen, bir sonraki Nota'nın ne gelmesi gerektiğini bulamaz, uyumu yakalayamaz, teslim olamaz. Tamamen kendinden geçmek olmaz, Skalalar var, kurallar var, Dengeli olmadan, Ses-Söz Dinlemeden, İtaat etmeden "Müzik" olur mu ? Zamanından önce veya sonra gelen Vuruşlar Yersiz olur; Namaz Vaktinde gereğince kılınırsa "Beyin" yersiz konuşmayı bırakır, susar, Sükut eder. Bilinçli bir kendinden geçiş lazım. Ritim'siz hiçbir şey olmaz, çok uzun vakit alırsa yakalamaya gücün, algın yetişmeyebilir, bu yüzden çözemezsin; yoksa "Din" bir Felsefi-Akli "Problem" değildir. Elektronik Müzik Ritim'e dayanır, Tekke'dekiler Ritim tutuyor, Kulüp'tekiler de kendilerinden geçiyorlar ama Hapı yutmadan olanına Zikir derim ben. 2000'lerde çok uçtuktan sonra "Minimal" çıkmıştı; Sert çakılmalara karşı biraz Merhamet olundu. Neticede Allah'ı Tespih etmiyen Zikretmiyen

Zikir ~ Şükür

"Allah" de, ardından da Zikrettiğin için "Allah'ım Sana Şükürler olsun" de.

Hu

Allah'ım Kendini Bildir, Kendini Hissettir.

Rahim

Kafire Merhameti Şefkati olan birinin görünüşte olsa bile Müslüman'a nasıl olması gerektiğini bir düşün.. Bu böyleyken sen kafire rahmet oku mümine beddua, eleştiri, ağız eğip bük, suratın asılsın.. Yok böyle bir şey ! Bu aşamada kalmış yükselememiş yani Rahman'da Rahim İsmine erememiş kendini kafire merhamet etmekle İnsan oldum zanneden, kendini halk ile ermiş zanneden o kadar çok küstah var ki ! Halbuki Kemal Ehlinin nezdinde ne kafir ne müslüman, ne doğu ne batı vardır ! Zıt yoktur ona ! Halk nedir a nadan ! "Halk"ı bu halk mı zannettin ! Nereden nereye döndün !

Fiiller

O'nun İrade buyurduğu şu hiçbir Fiil Mutlak değildir ki Ol'an'da Muhabbet'den gayrı Hakk seninle Zıtlaşsın. A Cânım benim.

O'nun Lütfu ~ Rızası

Nefsin uygunsuz bir işe çağırdığında sen ona de ki : "Ben senin yararın menfaatin yerine Yüce Allah'ın Lütfunu ve Rızasını tercih ediyorum".

Müşahede

Üzerinde Müşahede eyle.

Cüz-i İrade

Televizyon kumandasının pili yoksa, istediğin kadar bas, kanal değişir mi ? Cüz-i İrade de öyledir ; Allah yapmadıkça ve Razı olmadıkça, istediğin oluyor zannedersin ama, O dilemeden O yapmadan olan hiçbir şey yok. Ve kıymetini bilene bu ne güzel Sırdır. Berisinde sırf Hayat vardır; Hayat'ın üstüne, Yaşamaktır. Cüz-i İrade hepten bir Dua'dır, ama öyle yok kavli yok fiili filan, öyle değil ; şu söylediğimiz Sırca'dır Dua, Hakikati Ruh'tadır. Her şey elinden gitmiş çırılçıplak Ruh kalmadan ne tam anlaşılabilir ki.

Vahdet

"..şah damarından daha yakın.." ( Kaf 16 ) "..elbette birçok incitici (sözler) duyacaksınız." ( Ali İmran 186 ) "..Kim izzet istediyse, işte izzet tamamen Allah’a aittir. Güzel kelimeler (sözler), O’na erişir.." ( Fatır 10 ) Ve Rahmân’ın kulları yeryüzünde tevazuyla yürür. Ve onlara cahiller hitap ettiği (lâf attığı) zaman “selâm” derler. ( Furkan 63 ) O'na ancak güzel sözler yükselir ! Şimdi sen Vahdet Ehli isen kötü sözlerin muhatabı olabilir misin..

Hu ~ Kul

Aşık Kul "Ben, Sen, Biz, Onlar" pek demez, diyemez ; ama "Huuu" demeyi kana kana içer, "O", demeye doyamaz.

Yakınlık ~ Vahdet-i Vücud

O'nun Yakınlığı senin İdrakine Şuhuduna bağlı olsaydı "Şahdamarından" ve "Daha" İfadelerini tercih etmez, bu şekilde buyurmazdı. O'nun Yakınlığı, Senin Varlık Tasavvurunu yok saymakta, senin Tasavvurunun Hakikatine Mutlak olarak İşaret etmektedir. Artık "Vahdet-i Vücud" ne demektir senin Tasavvurunun ötesinde olarak anlayıver ! Boş sözleri, zanları, lüzumsuz tenzihi bırak ! Yoksa İdrakini Şuhudunu ortak edip Varlık Tasavvurundan kaynaklanan senin Uzaklığını O'nun Yakınlığına Perde yapar halde, aslında inad edip bocalar, gaflet eder durursun; Tevazu senin neyine !

Kul ~ Kulluk

Kibrin hakim olduğu Mükemmellik Tasavvurunda Kul ve Kulluk yoktur; Halbuki Yüce Allah, Kul ve Kulluk için Yaratmış, Tecelli etmiştir.

Seven ~ Sevilen ~ Sevgi

Güneş Işığı yüzüne vurur, Sıcağı bedenini Isıtır da, Güneşi Seviyorum dersin.. Halbuki Seven Kim, Sevilen Kim, Sevgi Ne..

O ~ Olan ~ Olmıyan

Her şey dilemesiyle olmuş ve olmakta olandır.. : O, olmıyandır.

Hu

Kimin kimden ne öğreneceği belli olmaz.

Kulluk ~ Edep

Namaz'dan Edep öğren.

Güzel

Güzelliğe bakılmaz mı ?.. İşte öyle Güzeli öyle görmemişsen bilemem ; ama öyle olur ki, bakamazsın..

Yakın - Uzak ~ Kemal

Allah, gafil ve uzak kalamayacağın, mesafe koyamayacağın kadar Yakın, şımaramayacağın kadar Uzak'tır. Tenzih Teşbih, Celal Cemal gibi, Yakın ve Uzağı bir anla ki Kemal bulasın.

Müminler de Benim Nurumdan.. ~ Tasavvuf ~ Zahir - Batın ~ İlim ~ Tenzih ~ Aynı Nur'danız..

Bazı Bilgiler vardır ki Hz Peygamber'de Batın, Varislerinde Zahir'dir. Ama bu, Allah'ın Batın olup, aynı şekilde Zahir olması gibidir. Yani, zannetme ki o'nda göremiyorsun diye bu İlim Peygamber'de (as) yoktu ! Bu mana'da Tenzih'in anlamsız düşer; zira her şeyi Tenzih edersen de Sen ne olacaksın ya ?! Sen olmadan Allah'ı nasıl bilebilirsin ! İşte anla ki, Müminlerin Peygamberin (as) Nur'undan yaratılması Sırrı bu mana'ya, bu Hakikat'e işarettir. Ali (kv) için, Aynı Nur'danız buyurmuştur !

Zât - Sıfat ~ Kadim ~ Nur ~ Evvel - Ahir

Senin Zâtın senin Sıfatlarından da gizlidir. Gizlidir dediğimize bakma O'nun Varlığında Sen'den daha aşikar olan yok. Lakin Evvel O'dur ki Evveli yok; Başlangıcı yok. Ahir O'dur ki Ahir'i yok; İkincisi yok: Anla ki, "O" var da Sen "Varlık" buldun.. Şimdi Sıfatların ancak O Tecelli eden ki, Bildin. Düşün, Nur olmasa Görme'yi ne bilirdin.. ve ki Göreni ne bilirdin ! O'ndan zannederdin ki, Kadim'im, başlangıcım yok ! Halbuki, O'ndan daha Aşikarı da yok !

Tasavvuf ~ Hayal ~ Gerçeklik ~ Hakk ~ Ruh

Hiçbir şey yok iken O vardı, ve el an öyledir. Bir Sanat Eseri düşün ki Sanatçısı onu sadece Hayal etmesi ile bildiğin şu madde gerçeklikten daha gerçek bir şekilde sadece Zihninde varlığa getirebilmiş olsun. Bunun örneği sendeki Vehim, Hayal ve Sanat Yeteneğidir. İşte bu "içeri"ye nispet ederek "hayal" ve "dışarı"ya nispet ederek "gerçek" diye "ayırt" ettiğin Varlık Hakikati ve Gerçeklik Sırrı, dış ve iç olarak iki olmıyan, Tek ve Bir olan Rabbinin Varlığında gizli, Hakk olu şu, Mülkünde de apaçıktır. Yani gördüklerini senin vehminin hayalinin gerçekliğine benzetsen de bu benzettiğin vehim, hayal, ve rüyalarının gerçekliğinin Sırrı, Cenabı Hakk'ın bizZat Hakk oluşunun Sırrındandır. Sen Hayal Eden olarak, elbette ki Hayalinle mukayese kabul etmez derecede Gerçeksin; Sen olmadan Hayal olmaz. İşte O'nun Halifesi olman bakımından böylece anla ki elbette Sen O'nun Mülkü içinde benzersizsin; çünkü Hayalinden değil, O

Tecelli

Yolda karşıdan karşıya biri geçince, 'O karşıdan karşıya geçti' yahut 'O hareket etti' denemez.. Ama, bu "karşıdan karşıya geçme" O'nun tecelli etmelerinden-görünmelerinden biridir denebilir.

Tasavvuf ~ Hakikat içinde Hakikat

Hakikat içinde Hakikat arayan isen, hepimiz için geçerli aynı Hakikati dile getireyim: Sen ve O'ndan başkası yok.

Hüseyin (ra) ~ Muharrem Orucu

Oruç Samed'in Ruhuna, İftar'ım Hűseyn'in Canına.. Orucu tuzla açacakmışım ; hadi ordan gösterişçi ! Öyle tuz yemekle suretten Muhabbet olaydı, ölmeden önce ölürdün de Kevser içerdin ! Bi köşede oturup Tuz yiyeceğine Kerbelaya gelir Hüseyn'e (ra) Su olur koşardın, Yağmur olur yağardın ! Ahmak herif bize tuz diyor ! Surette acı ile Muhabbet olsaydı bak hristiyanlar peygamberlerini haçtan indirmiyorlar ! Sen surette salat ediyorlar diye eleştirdiğin kardeşlerinin aynısı olmuşsun da haberin yok ! Bana alevicilik oynama ! Hiç etmemen gereken yerde büyük zannettiğin laflar etme !

Devlet - Anarşi - Terör ~ Dünya Cenneti

Sen Âsi'sin Anarşistsin ya onun için Devlet sana batar; yoksa Terörist senden de Anarşistken o da "Devlet" hayali kurmuyor mu ? Yahut hakikaten de Terörist Anarşist Pisliğin Zalimin tekidir. Belki de onun Hayali Devleti, Kadın ve Para'dır; Halbuki Devlet hayal ile heva ile kurulmaz ve aradığın Cennet kesinlikle Dünya'da değil, Dünya'da kimseye asla Rahat yoktur ki. Zaten Terör de Anarşi de bütün kötülüklerin anası da, o güya cenneti aradığın "Dünya" yüzünden ki kardeşim. Bir tek Veli'ye korku hüzün yoktur, bak o bir Hakk'tır. Onun dışında hep kahır hep hüsrandan ibarettir o Dünya Cenneti Hayali.

İnsan ~ Ruh - Saf Kendi - Öz Zat ~ Nefs - Ben-lik

Biz "Ruh" derken "Min Ruhi" buyurulan İnsan'ın Saf Kendi-Öz Zatını kastediyoruz. Kalbin Hayatı olan Sıfat Tecellilerinden gelen Manevi Halini, Mecazi Aşkını kastetmiyoruz. Yani İnsan'ın Saf Kendi, Öz Zatı derken, Ben-"lik"i değil "Ben"i işaret ediyoruz. İnsan elim ayağım bedenim kalbim derken belki ancak bunlar ona yani o asıl Zâtına tahsis edilmiş Nurlar olduğu açıktır; biz "benim" diyemeyeceği kadar "kendi" olan öz varlığını kastediyoruz. Sıfat Tecellileri, Esma Terkibi olm ıyan, Zâti Tecelli olan "Ruhu", Nefis çamuruna batmamış, Dünya tozuna bulanmamış Mukaddes "Sen"i kastediyoruz. Ve elbette "İnsan" derken bütün bunların cem'i söz konusudur; lakin dikkat edersen anlarsın bütün Nurların Tecelli etmesine sebep olan da, Kendimden dediği o Ruh'ların Dünya Yaşamına indirilişidir. Yani bütün Nurlar ve asıl Yaşam da böylece görürsün ki "Kendi Ruhumdan üfledim" de

Ruh ~ Kalp ~ Nefs

O, Zâtında Büyük, Zâtında Sevgili, Zâtında Yücedir ve tüm bu Sıfatında Sınırsız Sonsuz büyüktür ; Tecellileri ise Yaratılışın meydana gelebilmesi Muradıyla Tenezzülü olduğu için, Mutlakiyetinde Kendisiyle Sınırlanmıştır. Ama Nefs'e yine Az'ı çok, Fazla'sı bile az gelir; Rabbisini delicesine kör olmuş bir arzu ile acayip hallere girer de kendisine sığdırmaya çalışır. Halbuki O'nu Sıfatıyla Kulunun ancak Rahmet ettiği Kalbi sığdırır, Zâti Vahdet'de de ancak yine O'ndan olan Ruhun ( yani Saf Kendimizin, Öz Zâtımızın ) payı vardır. Yoksa Nefs, Beden, Eşya, Dünya, O'nu hakkıyla nasıl bilsin nasıl şuuruna ersin !

Zât ~ Tecelli

O'nu sevmiş, bilmiş tanımışsan, Zâtının hiç bir şekilde gizli olmayıp yok olmadığını, değişmediğini, gizlenen, yok olup ve değişken olanın ise ancak Tecellileri olduğunu bilirsin. Böylece anlarsın ki sana göre hiçbir şey "kötü"ye nispet edilemez, zira sana göre "iyi" olan zaten ancak Zâtı olmalı !  

Ruh ~ "Zâtımdan gayrısı helak olucudur" ~ Tecelli ~ Kulluk

İnsan, Zâti Sırrında O'ndan bir Ruh olmasaydı "Zâtımdan gayrısı helak-yok olucudur" buyurularak uyarılmazdı. Çünkü Dünya yaşamı Tecellilerindedir; yani mahiyeti değişken geçici yok olucudur. Ruh ölmeyip bedenin yok olduğu ve değiştiği gibi, Zât da değişmeksizin, Tecellileri değişken geçici ve yok olucudur: "O gün arz (yeryüzü) ve semalar, başka bir hale döndürülür (döndürülmüş olur). Ve onlar, Vahid (bir) ve Kahhar olan Allah’ın huzuruna çıkmış olurlar." [ İbrahim 48 ] .. Yani O'nu Seven Dünya'dan göçmeden öyle bir görüş, ilim ve yakin elde etmeli ki Tecellisi Sıfatına, Sıfatı Zât'ına perde ve de gayr olmayacak! Onun için hiçbir şey Sevdiğinin Zâtına perde ve gayr olmayacak !

Akıl ~ Varlığın Birliği

Biz gündelik yaşamda, gördüğümüzü zannettiğimiz şeylere, eşyanın, şeylerin Hakikatine, Akılla, yani yapı söküm yaparak bakmıyoruz. Zaten onları ne aklımızla ne hayalimizle ne de gerçekte ayrıştırdıkdan sonra birleştirici bir niteliğe güce de sahip değiliz. Hamd O'nun Vücuduna olsun ki Varlığın Birliği bunların hiçbirinde değildir. Bu en büyük İmtihan'a erdirilip de geçirilenlere ne mutlu, onlar her türlü vehimden ve hayali güçlerden Hakk ile kurtulmuş, Vahdet'e ermişlerdir.

Sâni ~ Sanatçı

Ay'ı deniz'e resmediyor da, biz "yakamoz" diyoruz.

Hüseyin (ra)

Can Hüseyin'in (ra) Hakk'a Yakınlık Mertebesine göre olan Şahitliği senin erişemeyeceğin, kaldıramayacağın bir Şehitliktir ; Çünkü o Hakk'ı görür boyun eğer, sen Batılı görürsün boyun eğmezsin.

Zıtlık ~ Kader

Allah'ın bir şeye izin vermesi izin verdiği şeyden Razı olduğu anlamına gelmez. Kim ki Hakk'a yöneldi, Zıtlık onu Hidayet'e eriştirir, Batıl'a değil. İman'ın Kemalinin Hakikati budur.

Kader Sırrı

Küfrün değil Kulluğun her insanın Kader'i olduğunu bilmeyenin Kader Sırrı hakkındaki rivayetleri sırf "zorunluluk" cihetiyle aktarması "Hakikat" ifade etmez.

Hu ~ Tasavvuf

O'nun bir "söz"den mi bir "yazı"dan mı, "suret"ten mi "gizli"den mi, nereden Tecelli eder lütfu kahrı, belli olmaz bilen bilmeyene. Sen daraltma O'nu Tenzihinle, ve kayıtlama O'nu Teşbihinle, "sen"de mi "ben"de mi oyun oynama ya "şunda"dır ya "bunda".. O'ndadır O bilenlere.

Tasavvuf

"Tasavvuf"un eskisi yenisi olmaz. Daha bunu idrak edememişsen.. Eskilerin masalları, yenilerin ahkamları değildir "Tasavvuf".

Tasavvuf

"Marifetullah" O'nu kör göze parmak sokar gibi işaret etmek değildir.

Hu

O görmekle duymakla doyulur mutmain olunur mu ki.. Sonu mu var, dayanılır mı ki.. ; Kaşından gözünden geçip O'nu isteyene de, şahdamarından daha yakınım dememiş mi ki ?

Melekler ~ Mecaz ~ Fena ~ Kemal

"Melekler kuvvelerinden ibarettir, ayrıca varlıkları yoktur" diyen birini görürsen sözü maksadını niyetini aşmış fakat kendisi Fena mertebesini aşamamış nakıs birisi olduğunu anla. Yoksa Müşahedesini ispat için gayrı gördüğü ve göremediği varlıkları göz ardı etmek zorunda kalmazdı. Onlar aynı Kendisini perde görmediği gibi Hakk'a perde olmazdı. Keza bunları Mana bakımından sırf Mecaz'a dayandırması Hakikat İlmi'nin de ona henüz perde olduğunu gösterir. Bunu Fena Haline erişmek için böyle yapmak zorunda kalmamışsa zaten Kemal bakımından daha da nakıstır, itibar edip yorulmaya lüzum yoktur.

Ruh ~ Min Ruhi ~ Esma Terkibi ~ İlmi Suret ~ Vahdet ~ Sırr

Ruh, Terkip'ten, oluşan değildir, "Kendi Ruhumdan" demiş, Öyle dememiştir a canım ! "Kendim"den (Min Ruhi) demişken, Telaş ile nasıl Tenzih edicez diye, Uydurma lakırdılara düşerler, Neyi neyden niye tenzih ederler, Esefle bak bu ayrılıktan gelen sözlere a canım !  Nefs ile örtülü, Nefesinde Nefessin, Zâtından, Sırrın sırrısın; Allah'ın "Kendi", İsimlerinden mi terkiptir a canım ! Sen Kendini Hayat, Kudret, Sadece İlim diye bölebilir misin de Zâtın Terkip olsun a canım ! Sonra bazımız da "İlmi Suretleriz" derler, Bu da yetersizdir Senin Sırrını tarife, Eşya ile Sen, Zâti Tecelli'de, Hiç bir olur mu a canım ! Özünde saklı Vahdet'e, Ruhun Ruhuna gel, Senin O'na Yakınlık Sırrının tarifine Bu kelimeler kifayetsizdir a canım !

Akıl ~ İman ~ Kulluk

Ben bu hoşnutsuzluktan hoşnutsuzum !.. Hey dur bi dakka, bunda bi çelişki var !.. Hem Akıl bakımından hem İmanımla çelişen bir durum var bunda.. Allah ondan "Razı" olsun Mevlana Hazretleri buyurmuş: "Kahrına da hakkıyla âşığım, lûtfuna da... Ne şaşılacak şey ki ben bu iki zıdda da gönül vermişim."

"Şapka İnkılabı"

Ha "Şapka" ha "Takke" takmıyosun diye seni asacak, kanun çıkaracak olan adama Zalim denir Zalim.. Allah Zalimleri Zorbaları sevmez. Uyuyosun, nazikçe dürteyim. "Hızır"ın nispeti Eşkiya'ya değil, "Azrail"e olabilir. Zorba'ya Melami'lik nispeti Yezid'e Kader nispeti, aynı Zalimliktir ; Sen de Zalim Zorba olur aynı çukuru boylarsın dikkat et. Düşünüyorum şimdi senin gibi açık kaçık hürriyet (!) düşkününe yarın şapka takmayı kravat takmayı zorlasalar ne yapardın, halin ne olurdu acaba ? Hemen Zalim Zorba diye taksime yürürdün di mi ? "Şapka" ve "İnkılap".. İyice düşün bak bu ikiliyi.. Üç kağıtla Uykuyla bir arada yürümez Hakk'ın işi !

Kalp Gözü ~ Nur ~ Ruh ~ Kafir ~ Kader ~ Kulluk

Kalp gözü dış gözün gördüğünden daha çoğunu daha fazlasını daha keskin şekilde, Apaçık görür, bu dış göz de ona ulaşabilirse de onun ulaştığına göre neredeyse kör sayılır. Hatta Kafirin dış gözünün feri nefsinin körelttiği bu Kalp gözünden sızan o azıcık nur ile görmektedir. Çünkü Kalbin nuru da Bedenin Canlılığı gibi ancak Allah'dan olan O Ruh'un Hayatından gelir. Yani Mümin Kafir "İnsan"ın dış gözünün görmesi dahi ancak Kalp gözündeki nurladır ! Şimdi Müslüman bunu bilmez hale gelince tabi ki Kafir ona perde olur ! Dünya kendisine perde olmıyan Hakk'a aciz zavallı Kafir perde oldu öyle mi ! Mümin ki Allah'ın bizzat Celali bile onun için Zâtına perde olamaz, Kader onun için Aşk Şarabıdır, nerede kaldı Kafir ona perde olacakmış ! Mümin'e perde olan yine belki ancak Allah'tır Allah !

Ehl-i Beyt

İçtiğin suyu, ol Hüseyn'e içir.

Hz Peygamber ( sav ) ~ Zalimler ~ İfrat-Tefrit ~ Siyaset ~ Cenab-ı Hakk'a İttiba ~ Kulluk

Hz Peygamber (sav) Zalimlere Zorbalara o Kibirli Müşriklere genelde zannedildiği gibi "Siyaseten" değil, onlarda da kendilerinde göremedikleri Hakk'ı görebildiği için Sevgi Saygı Sabır göstermiştir ! Aynı Hakk'dan dolayı yeri geldiğinde de Zulümlerine son vermekte yine tereddüt yaşamamıştır ! Ahir olan Zamanımızda Müslümanların genelinde (!) Hakkı Müşahede değil "Siyaset", "Dünya Telaşı" hakim olduğu, ne yazık ki "Saygı, Sevgi, Sabır; Cenab-ı Hakk'a İttiba !" geride kaldığı i çin Sünnet'in Hakikati olan "Tasavvuf" da bu yönüyle işlevi elbette Hakk olarak yerine gelmemektedir ! Ya İfrat Tefrit ya Siyaset ! "..Ona (Firavun'a) kavl-i leyyinle=Yumuşak bir sözle (tatlı, yumuşak bir tarzda) hitap edin. Olur ki aklını başına alır yahut hiç değilse biraz çekinir.." { Taha 44 } Allah onların kalplerinde ne var, ne yok pek iyi biliyor; onun için sen onlara aldırma, kendilerine öğüt ver ve onlara ke

Hz Peygamber (sav) ~ Ehl-i Beyt

Peygamberin (as) yaptığı pek çok şey olmuştur ki onu canlarından çok seven Ashab'ı anlıyamamış, kafaları karışmış, kaldıramıyarak neredeyse itiraz ederek, hadlerini aşacak duruma gelmişlerdir. Hz Ömer hakkında ve daha pek çok Hadis'lerde bu gibi örnekler kayıtlanmış, elimizde mevcuttur. Şimdi sen Hz Peygamberi (as) elbette sever sıdk ile tasdik edersin, o öyle "İnsan"dır ki Zalim olmadan sevmemek mümkün değil. Ama şu var ki ! Sen Allah'ın Velilerine yan gözle bakıyor, O'nun S ünnetine uymadıklarından filan söz ediyorsun. Halbuki iş öyle değil ! İş yukarıda bahsettiğimiz gibi ! Onlar Sünnet'e senden daha yakın da, sen O Sünnet'in tam idrakine varamıyorsun. O'nu Peygamber olarak görüp Sünnetine uymak, Peygamberliği açısından onu Sıdk ile Tasdik etmek başka, O'nun Veliliğini ve Varisleri olan Hakiki Velileri görebilmek bambaşka ! Yani kendi zamanındaki Ashabının durumu bu iken senin bazı Varisi olan Evliyaullahın sözlerini hareketleri

Ben sizin Rabbiniz değil miyim

Ezeli Güneşin Nurlar saçan dili Alem olmuş 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim' diye yankılanmakta.

Hz Peygamber (sav)

Hz Peygamber sav hiçbir Makam ile kayıtlanmaz, sınırlanmazken, her birini de eksiksiz İhtiva eder. Saf Ruh iken Kamil Nefs'tir, Sırf Akıl iken, Sırf Gönül'dür.. Dört kapı da ancak o'na açılır. İlahi Zât Dünya'da en Kamil Suret'de o'nunla görünmüştür. Övgüsü geçmiş gelecek tüm zamana ulaşmıştır. Hakk'ın en Kamil Tecellisi, ve tüm en Kamil "İnsan", en Kamil "Kul"dur. O, "Büyük Alem"dir. Hz Peygamber'e sav tepkin ne olurdu, ilişkin ne derecedeyse, Cenab-ı Hakk ile ilişkinde de o derecedesin.

Kulluk

Kafir, İman etmesine vesile olan sayısız Nimetleri tutar Rabbine ortak koşar.

İsimler ~ Zat ~ Ruh - Nefs

İsimlerinin, Zâtının üzerinde bir etkisi yoktur. Çünkü İsimleri olan Nefs'i, sonradan edinme olmaksızın "Mutlak" Mükemmel'dir. Bizim ise Ruhumuza yani Zâtımıza etkisi ve perdesi olan, yani Mükemmel olmıyan bir Nefsimiz vardır. Ki bu Nefs Perdesi, altında O'ndan bir Ruh olan "İnsan" için en büyük olay olan "Allah'a Kavuşma"yı gerçekler. Bu Kavuşmayı umursamıyan Ruhlar için ise aynı "Nefs" en büyük "Perde" en büyük "Ayrılık" olarak kalır. Sonra onlar, O'ndan bir Ruh oldukları halde Cehennemde şöyle seslenirler : "..'Rabbinize* dua edin. Azaptan bir günü bize hafifletsin.'.." [Mü'min 49]

Kulluk ~ Rıza ~ Cüz-i İrade

Amelle, hem de maddi manevi vehmettiğin kendi gücün kuvvetinle ne olur ? O senin haline, saf niyetinden gelen gayretine bakar Kulluğuna nazar eder de mahrum bırakmaz, Razı gelir; o zaman olur. Yoksa ne Sistemle, ne fiili ne kavli Dua ile hiçbir şey olmaz ! Sen Ne'de ne ile bir şey meydana getirmeye, açığa çıkarmaya çalışacaksın ?

Zaman'ın başlangıcı ~ Ed-Dehr ~ An-ı Daim

An Zaman olur, Algısı değişir, zaman genişler daralır, uzar kısalır, ama An değişmez. Zaman ne zaman başladı deme çünkü Evvel Ahir sana olur, Bereket olur, ama An-ı Daim olanın başlangıcı yoktur.

Hu ~ Kulluk ~ Zâtî Şükür

Rabbinin azı fazla, fazlası az gelir. Her şeyde Şükre varmak mukadder olduğu gibi Şükürde de Zâtına varmak lazım !

Kulluk ~ Hu

Bazen güzel hikmetli ilahi sözler manalar çağlayan gibi öyle peşisıra gelir ki zapdetmeye kaydetmeye güç bulamazsın. Nedir bu, ziyan mı ? Hayır, Rabbinin Feyzninin Lütfunun haddi hesabı olur mu !

Şükür ~ Kulluk

Şükürden başka bir şey söyleme.

Nur - İlim

Bulutlar perde olur görünmezse de Güneş kaybolmaz; işte bu, Nur'un Batını olan Biliştir.

Kulluk ~ Yakın

Aslında uzak değilsindir de Yakın olduğunun özel haberi lazım İnsan'a.

Ayan-ı Sabite ~ İdealar ~ Kader ~ Felsefe ~ Eflatun-Aristo ~ Min Ruhi

"Tohum" kendi içine yazılmış Bilgi'den başka bir Ürün, Meyve vermez. Yani "Tesadüf" söz konusu olmadığı gibi Öz olan da Madde-Tohum değil "Bilgi"dir. Bu Tohum/Bilgi ve her Tohumun kendi özeline yazılmış olan farklı "Bilgi" Kader Şemsiyesi altında bulunan "Ayan-ı Sabite" veya felsefecilerin "İdealar" dedikleri şeydir. İnsan ve İnsan-"lar" da ( her biri ) OL-uş'da aynı İlahi Hükme tabidir. Yani Eflatun ve Aristo gibi ender filozoflar "Akıl'ları ile değil" bu "Tohum"un Ürünü, Meyveleridirler. Peygamberler de (as) elbetteki onlardan daha Özel ve Yüksek İstidat'a, Tanrı'dan Zâti bir Alakaya Müşerref olsalar da "Beşer" olarak Yaratılmak bakımından aynı "Nüve"ye sahiptirler; her İnsan gibi O'nlar da O'ndan bir "Ruh"turlar ( Min Ruhi ). Fakat sonra, İnsan-lar'dan kimisi bu "Tohum"un, Nefislerine-Beşeriyetlerine, Dünyevi Koşu

Enel Hakk ~ Hallac-ı Mansur (ks) ~ Kulluk

Sözün sahibini bilmek isteyende gerek Hallac gibi kavuşma isteği.

Kulluk ~ Utanma ~ Hayâ

Allah'ım beni Merhametinle ve Lütfunla Utandır.

A'mâ'da idi ~ An-Zaman ~ Ed-Dehr ~ An-ı Daim ~ Evvel - Ahir ~ Hu

Bir önceki zam'an şimdi yok oldu, sonraki de şimdi yok. "Evvel" ve "Ahir" olan.. a'mâ el-an, şu An'da. "Ed-Dehr" ve "An-ı Daim".

İlah ~ Rabb - Merbub ~ Uluhiyet ~ Tenezzül ~ Zevk

Alem, Yüce Zât'ın "Tenezzül"ünden ibarettir. Bu Tenezzül olmasaydı ne Baba-Çocuk, ne Dişi-Erkek ne Rabb-Merbub vb olurdu. Keza Tenezzül olmasaydı, Alem ile Tasavvur edilebilen bir Uluhiyet de olmazdı. Halbuki Uluhiyeti-İlahlığı Sahiplenen ve Nispet edilebilecek O Yüce Zât'dan başkası da yoktur. Ve "Hakk" Sıfatının Hükmünden ayrıca, Alem olan bu Tenezzül bir Lütuf olarak O'nun kendi Zâtına özgü bir Zevkidir de.

İlahi Sır ~ İlim ~ Tefekkür

Akıl, Nefs, Kalp vb varlıklar-Kelimeler nihayetinde her şey gibi İlahi Sırra dayanırlar. Onun için ki hiçbir zaman İlmine tam erilemez ; Zevk'i, Feyz'i son bulmaz. Onun için ki bunları Tefekkürü Hafife alma.

İlim ~ Ruhani Lütuf

Ayçiçeğinin güneş ışığını takip eden gözleri yoktur. İnsan'a ise Işık'tan öte, hiç mi hiç görünmeyenle ilişki kurabilen gözler bahşedilmiştir.

La Faile İllallah

Abdest aldın kıyama durdun "Allahuekber" diyecektin ki bir baktın, seccadeyi sermemişsin. Seccadeyi sererken Fail O, hiçbirşey bilmezdik, bilemeyiz de, Öğreten, Hatırlatan O; unutmak, hatırlamak ; Fail hep O, Latif Rab O.. Yol O.. İz O.. Seyreyle OL Ân'ı, OLduran O.

Hu ~ Kulluk

Özünde O'ndan bir Ruh, Suretinde bir Resimden ibaret olan, O'nu görmek, O'nu bilmek istiyor. Rabbim Kuluna Sen'den Güzel, Sen'den başka Rabb olur mu.

Kulluk

Bazen öyle OLur bazen böyle. OLan sana bazen hoş gelmese de, madem öyle de böyle de Güzel ise ; Sensin orada güzel OLan, Hakkın Kulu. Sen bi öyle bi böyle olanları da bırak, olmayı da bırak.

Birlik ~ La Faile İllallah ~ Kulluk ~ İrade

Sen hareket ettiğinde Alem de hareket etse. Ve sen durduğunda Alem de dursa. O Birlik böyle olur. Ve bütün kulları içine alarak bunu Ahirette yapmak Allah'a kolay bir iştir. Hoş zaten Celalinden Cemalinden geçip Zatının Kemal'ine eriştirilen için O'nun Takdir ve de Hükmünden başka Fiil olamaz, yani Halk ve Emir çelişmez, Zulmetmez, Hakk'a Kul olmuş Kemal bulmuş olanın da Gönlü bulanmaz ya; ama herkesler şimdi bunu bilemez, Hakk'a dayanılmaz, Cehennemi Cennet, Cenneti Cehennem zanneder, küser, unutur, inkar eder, şirk koşar. Hem Cenabı Hakk'a hem Kula en büyük Zulümdür; Sen Şirk koşma. Şimdi bu Dünya'da, OLan her şeyden ancak senin Kast ettiğine göre Yankı, yani kazanç ve kayıp görünür olmaktadır. Yani İraden değil, Mutlak İrade'de Kast ettiğin veya Zannettiğinden soruluyor. Zan, İman, Şüphe, İkan, Hakk soruluyor. Cenabı Hakk senden Hakkı, Kendisini soruyor.

Şeyh - Biat - Tarikat ~ Nefs ile Cihad ~ Kemal ~ Kulluk

Nefs ile Cihad olmadan, O Kadir ile Hızırı bulmadan, Biat ile Kemal buldum, Hakk'a Erdim zannetme. Şeyh İçinde olmadan, İçindekini Şeyh tutmadan, dışardakiyle dışındakine, büyüklenip böbürlenme.

Kader ~ Cüz-i İrade ~ Cennet - Cehennem ~ Ruh

Allah bizi -Cüz-i irade sahibi olan Cinleri ve İnsan'ı- yaratmazdan önce neler olacağını biliyordu.Tek tek neler yapacağımızı ve bu yaptıklarımıza göre bize ne hükümler vereceğini, her bir İnsan'ın Akibetinin ne olacağını biliyordu. Hepsini öylece de Kader Kitabına Yazdı, kaydetti. Ve Yaratmakla Tecelli ederek, olacaklara, Kendi Varlığıyla İzin vermektedir. Suretinde İsa'ya (as) İzin verip kuş heykeline Can verdiği gibi, bize de Ama'da Kendi Katında, Ruhuyla Hayat verdi, Kend i Ruhundan olan bu Ruhları Adem'in (as) Zürriyeti Suretinde Toprağa ekti, bu Surette gizledi ve gizlendi. El An öyledir ! Şimdi sen, Dünya Suretinde seni İntihara sürükleyecek bir çok sebepler görebilir bulabilirsin !? fakat Allah, hiçkimseyi ne tutup çatıdan aşağı atarak öldürdü, ne de kimseye "Tecavüz et" diye emretti ! Aksine, O'nun Yaptıkları, ve Emirleri Yasakları, bizi her an Cennet yaşantısına yükselttiği gibi Cehennem yaşantısından da uzaklaştırmaktadır. Bizi

İlk İnsan ~ Akıl

İlk İnsan, Susuzluğunun Su istediğini Allah'tan başka kimden öğrenebilirdi ki. Aklından mı... Şimdi onun her türlü susuzluğunu, Rabbinden başka kim giderebilir.

Celal - Cemal ~ Merhamet ~ Kemal

Şımartılmış, ne istediğini bilmeyen bir çocuğa ancak Merhamet edebilirsiniz; Kemal vermeniz mümkün değildir. İlk ikazınızda o sizi kendisinden uzaklaştıracak, artık her söyleyeceğinize kör ve sağır kesilecektir. Hatta biraz daha ileri giderseniz şımartılmış nefsini korumak adına sizi düşman belleyecektir. İşte yetişkin de olsa Kemal'e ulaşma arzusu taşımayan şımarık kimsenin durumu da aynı böyledir. O Allah'ın Celalinden hiçbir şey elde edemediği gibi Cemalinden de sadece Şım arıklığı ve Merhameti satın almıştır. Sizde göreceği Sıfat sırf Celal, görmek isteyeceği Sıfat ise sırf Cemal olacaktır. Cemal ve Celali bir olan Kemal sahibi Zat'ı asla görmek istemeyecektir. İşte bu da ona O Allah'dan en uygun bir cezadır zaten; asla göremeyeceği bir Merhametin yanında hiçbir zaman ulaşamayacağı bir Kemal. Allah bize Yüce Zatının Kemali gayrında sırf Cemal ve sırf Celal yüzünden göstermesin! Amin.

Cüz-i irade ~ Kulluk ~ Muhabbet ~ Aşk

Cüz-i irade yok diyen bir kişiden Allah'ın Kulluk muradı ümidi yok demektir; bu söz en fazla, o kimsenin hükmü verilmiş olup an be an cehennem için ibret olarak yaratıldığını gösterir. Yani o kişinin cüz-i iradesinden sığınabileceği Mutlak bir Rab kalmamıştır. Halbuki insan bilmez, bilmese de muhatabı an be an Hakk'tır, ve Allah An'dadır geçmiş gelecekde değil, dilediğine hükmedebilir ; insan'dan muradı kulluk, ve ona lütfetmektir; ebedi bir zıtlaşma değil. Yoksa sırf ezeli ilmiyle hükmedip direkt cennet ve cehenneme koyuverirdi; dediğimiz gibi bu ebedi sürecek bir zıtlaşma değildir. Eğer ona kendisine kul olması için cüz-i irade ile serbestlik vermeseydi İnsan'la Murad ettiği bu Muhabbet ve zıtlığın kemalini bulduğu bu Aşk meydana gelmezdi.

Kulluk

Allah nefsine ve sığınacağın her şeye bir zayıflık verdi ki ancak Kendisiyle güç kuvvet bulasın.

Cüz-i İrade

Cüz-i irade olmasaydı Allah'ın İradesine Sığınmak mümkün olmazdı. Cüz-i irade ise Ümid, Dua, Sığınma yani Kulluktan başka bir şey değildir ; O'ndan Ümidimiz O'dur ki; bizi İradesine zıt düşmekten yani nefsimizden ve seytanlığımızdan Daimi muhafaza etsin de Mutlak Kulluğa kabul eylesin. Amin.

Celal Cemal ~ Benlik ~ İnsan

O'ndan bir Ruh olduğumuz, O'nun Suretinde Yaratıldığımızdan, kendimizce Celalimiz Cemalimiz, Benliğimiz vardır. O Benliğimiz ile kimi zaman O'ndan daha Merhametli olur kimi zaman O'ndan daha Celalli olur bir türlü Senaryoya müdaheleyi bırakmayız. Yönetmeni geçer, kendimizce hikayeler roller kurgularız. Olur ki bugün sevmediğimize gazaplandığımıza O Azab eder Celalini gösterirse bu sefer ona acır merhamet ederiz. Olur ki bugün çok sevdiğimizi yarın O sever de biz düşman oluruz . Tevbe edenlere ne mutlu ama biz belki hakkımızı helal etmeyiz. Ya toptan Cehenneme ya toptan Cennete. Yahut Cehenneme koşan adamı haketmediği Cennet'e ! Celalimiz Cemalimiz var Benliğimiz yerinde ama bir türlü O'nu Bilmiyor Tanımıyoruz ! Hakkımız var sanıyoruz, Senaryoyu ne türlü değiştirirsek değiştirelim memnun değiliz, ama Başrole oynuyoruz, Yönetmene kafamız bozuk ! O'nun Zuhurunu istemiyoruz ! Şu Celali Cemaliyle Benliğimizi bir türlü Kendisinden olan Zât'a vere

Kalp

Nefisle Cihadın üzerine Kalbinle Cihad'ı ekle de onu Huzur'da Sabit kılmaya bak. Paslanır ya, onu Muhabbetle Zikirle Namazla İlimle artık türlü türlü Nurlar ile parlatmaya tutuş.

Aşk ~ Akılsızlık

Aşk için "Akılsızlıktır" deme, terbiyesizlik etme. Hakk'ı Zikredip Meczub olmamakla gizlersin, büyük günahın vardır. Uyanıksan görürdün, Aşıkın da bir Aklı, düşüncesi vardır; Şeriat vardır. Akıl da Zâtı ile bir, Sıfatın Kemalince derece derecedir. Hakk'a gelince Hakikat'en Arif olmak lazımdır.

Evrim ~ Sanat ~ Hikmet ~ Bilim

Evrim'e göre Doğa'da "Sanat" yoktur ve var olmasının bir Anlamı da olamaz, gereksizdir ! Gerçekten de Evrim'e göre Doğa'nın her bir noktasında bu kadar İnce ve Yüksek "Sanat" olmasının Bilimsel olarak hiçbir Mantığı yoktur. Fakat buna göre tam aksine Evrim'i "Bilim" olarak adlandırmakta, "Bilim" olduğunu iddia etmekte pek ısrarcıdırlar ! Neden ki, ne gereği, ne anlamı var ?! Halbuki Doğa'daki ve Canlılardaki bunca Estetik ve Görsel Sanat eğer geriplanında "Bilim" ( Evrim ?! ) ile açıklanacaksa, bunca varlığın gerisinde apaçık bir kanun olarak "Hikmet" (!) bulunduğu nasıl İnkar edilebilir ! Evrim ( Varlıksal olarak ! ) kökeninde "Rastlantısal" bir şey ise sonrasında "Bilim" olarak nasıl adlandırılabiliyor ! Geride ne var ki sonrasında "Rastlantı" olsun, sonrasında ne var ki "Bilim" oluşabilsin ! Rastlantısal değil ise de, Bilim "Hikmet"den Ev

Evrim ~ Tasavvuf

Yaratılış kare kare An'da mevcut, An be An gerçekleşiyor ; ne Evriminden bahsediyorsun sen ?

Tecelliler

Soğuk evde battaniye sıcaklığına sığınmanı, sıcak yaz gününde serin püfür püfür esen rüzgara kendini bırakmanı ve daha böyle sayısız paha biçilmez nimetleri hatırla ki, zavallı bir Mahlukun O'nun kucağına düşmesinin, Kullukdaki Küçülme içinde O'nun Büyüklüğünün, ne denli büyük bir Yaratılış ne denli büyük bir Zevk olduğunu görürsün. Acaba Yüce Meleklerden bir Melek olarak yahut Zayıflık bilmemiş Celal Yüzü görmemiş hiçbir şeyden habersiz Kudretli bir "Tanrı Oğlu-Kızı" olara k direkt Cennette şımartılmak mı ? Yoksa Kudretli Rahim bir Rabbin O Yüce Allah'ın aciz zavallı yoksun bir Mahluku, Kulu olarak dünyada "İnsan" olarak yaratılmak mı ?.. Hangisi daha güzeldir, Anlamak gerek ! Anlamamışsan dikkat et ! Kesinlikle Allah'ın dilediği daha güzeldir !  Acaba kulağına kalbine vesveselerin seslenmesi mi daha güzeldir, yoksa henüz bilmediğin Yüce Sırlara erişmek mi ?.. Acaba O Mutlak Kudretli olan İlah, bu Acziyeti Zavallılıkları nereden biliyo

Kulluk ~ Muhabbet ~ Akıl

Aklını kullan derler ya.. Sen de Kalbini Gönlünü kullan da O'na şikayeti serzenişleri Muhabbet'e çevir.

Suret ~ Görülmezlik ~ El Batın

Görülmezdir O.. Suretindeki gösterişe aldanıp, İnsan görünürdür deme ; biz de görülmeyiz.

Sevgi ~ Sevgi'nin Kaynağı

Acayip bir Sultan'dır O.. Sevgi'nin Kaynağını unutma.

Ölüm ~ Ölmeden önce ölmek

Kim Zalim kim Masum, hepsi de ölecek. Ölüm döşeğinde son sözün son halin ne olacaksa şimdi de onu söyle, o halde ol ; ölmeden önce öl. İntikam mı istiyorsun, Davan mı var ? Kısas mı istiyorsun ölülerden ? Belki de Ölü Düşmanların, Ölü Dostların olur. Yaşamak mı istiyorsun ? Artık senin için başka çare yok, öleceksin !

Kader

Allah'ı unuttukça ne olur ?.. Kader, Kederler olur.

Nefs ~ Ruh

Şehvet Ruhu zapt edip Ben-liği ele geçirir ise de Ruhun değil Nefsin Tabiatının Arzusudur. Ruhun ise Tabiatı yoktur. Nefs sadece Ben-lik Arzusu yönüyle değil, "Tabiat"ı bakımından da Nefs'tir; çünkü Şehvet örneğinde olduğu gibi Ben-lik onu istemese de Nefs'in Tabiatı Talepten öte Ruhu Zorlar ve Emreder. Açlık da böyledir o da Tabiatının gereği Nefsindendir; Ruh yemek yemek istemez çünkü acıkmaz; acıkan Mide'dir (Tabiatın-Nefsindir). Yani Sen İstemesen de Nefsin Tabiatı gereği olarak Seni (Özünü-Ruhunu) Arzusunu yerine getirmeye Zorlar, Ben-lik yapmak için güç kuvvet arzulayıp Emrettiği gibi; çünkü maddi ve manevi olarak Zayıf yaratılmıştır. Açıkça görülür ki Ruhun dışındaki tüm Tabiatın Nefs'tir. Kalb ise, yine Nefs gibi Zorlasa ve Emretse de Nefs'den farklı olarak Arzuları senin için Hayırlı, Faydalıdır; lakin "Nefs" gibi Talebkar ve Israrcı değildir. Ve Sen'de bu Perdelerin gerisinde bulunan Öz Varlığın olan Ruh'dan başka

Var ~ Yok ~ Hu

Alem tek bir "Heykel" değildir. Onu un ufak parçacıklara ayırdığımızı varsayarsak da bu parçaların arasından yerleşmiş oldukları hepsinden daha büyük bir Boşluğa ulaşmamız gerekir. Halbuki bu yere "Boşluk" dersek, onun başka bir Maddi Doluluğun içinde olması gerekir ki, bu yine aynı yer olur. Buna "Yokluk", dersek de, yine aynı şey olur. İnsanların fikrindeki bu "Heykel" ne kadar uzun zannedilirse zannedilsin Yokluğa yahut Boşluğa ulaşılması kaçınılmazdır. Ve çok da uzakta ol mıyan bu Yokluk Madde olmadığı halde kaçınılmaz olarak "Var" ise, o halde ondan ayrıca bulunmayan bu "Var-lık" nedir. Buraya kadar Akıllı bir Düşünce ile geldik, Akılsızlığın bizi götüreceği yer ise bu anlamda sadece Saçmalamak olur. "Yokluk" madem ki "Madde" değildir, o halde ya "Hayal Sureti" veya "Düşünce" gibi hem maddesi "Yok" hem de maddesi var gibi Duyu-lur olmalıdır.. Varlığa "Nur&

Burçlar ~ Tasavvuf

Nefsine uymayanın Burcu olmaz.

Zât ~ Sıfat ~ Adalet

İnsan için Adalet nasıl ancak Hakk'da bulunur ise, tüm Sıfatlar da öyle ancak Hakk'ın Zâtında bulunur. Zât'ına Arif olmıyan hiçbir Sıfat'da Kemal bulamaz.

Adl ~ Adalet ~ Halk - Hakk

Adalet'in Halk'da görüneni başka, Hakk'da görüneni başkadır.

6 Saniye Önce ~ Seçim - Karar ~ İrade

"Seçme" ile "Karar" arasındaki Fark'ı görmezden gelene "İrade" yoktur.

Kulluk ~ İman ~ İrade

Yüce Allah'a her halde Sığınmayı Adet edinip ve O'na gerçekten Kalbinin en derinlerinden gelen bir İman ile Güvenirsen, seni Kader'e Uymakla, İradesine Zıt düşürmemekle tüm Endişelerinden Emin kılar, Hidayet'e Ulaştırır ve Doğru Yoldan ayırmaz.

Kulluk ~ Tecelli

Bir damla su için Allah'a Kul olunur mu ?.. İşte sen daha o bir damla suyun kıymetini dahi bilmiyorsun ki Allah'a Kulluğun kıymetini bilesin !

Zat ~ Sıfatlar ~ Tecelliler ~ Adalet

İnsanlar'da gördüğün "Adalet", Allah'ın Sıfatlarından biri olan Adalet Sıfatının sadece bir görünümü, tezahürü, Tecellisidir, Aslı değildir. Şu var ki Dünya'da görülen her Tecelli de, geldikleri yere, Sıfatlara, Sıfatlar ise Zat'a bağlanır ; lakin herkes bu görüşe, Müşahedeye, İdrak'e ulaşamaz. Bu Sırrı Bilenler, asla "Adalet yok" diye sızlanmazlar, ve Sabırları Ümitleri hiçbir zaman tükenmez, Yılgınlığa düşmezler; İmanları sayesinde de asla bu bağı göremeyecek şekilde gözler i kör olmaz. Bilmeyenler ise, sırf bu Tecellilere bağlanıp Sıfatların Asıllarını ve bağlandıkları Zât'ı göremedikleri, Unuttukları ve Umursamadıkları için, Ümitsizlik, Sabırsızlık, Korku gibi türlü belalar, ve Şeytanların Fısıltılarıyla zayıflayıp, neticesinde en büyük bela olan Dünya'ya saplanıp kalırlar. Kimisi daima Dünyevi Refah Rahat Zenginlik peşinde gizlice Fitneci Fesatçı olup Ahireti (Sonu) Umursamaz, Allah'ı ve Din'ini İnkar eder, kimis

Abdulaziz Bayındır - İbn Teymiyye - Mehmet Okuyan vb ~ Kuran ~ Tasavvuf ~ Şirk

"..Nereye dönerseniz Allah’ın Vechi işte oradadır.." Bakara 115 Şimdi bu Ayet'de Panteizm mi kastediliyor ?.. "..Şah damarından daha Yakın.." Kaf 16 Şimdi bu Ayet'de Şirk var mı ? Ki "Bir ben vardır ben'de benden içeri" denildiğinde bu kadar pervasızca yalanlayarak Şirkle İtham edebiliyorsunuz ? "Siz hiç düşünmez misiniz ?" Nahl 17 Özelde "Fususul Hikem" için Muhyiddin İbn Arabi Hazretleri bu Kitap Allah'ın Resulündendir deyip ikaz ettiği halde sizin bütün Tasavvuf Ehlini ve Tasavvuf'u Yunan Felsefesine Panteizme Yahudilere Hristiyanlara İslam'dan başka her şeye İsnad etmeniz, "Allah'tan Korkmaz Kuldan utanmaz"lık değil midir ?; tam bir Müşrik İnkarı Kafir İnadı değil midir bu sizinkisi ? "...Kendilerine bir iyilik dokunsa «Bu Allah'tan» derler; başlarına bir kötülük gelince de «Bu senden» derler.." Nisa 78 “Allah her şeyi ihata edendir” Nisa 126 Şimdi bu Ayet

Hu ~ Kemal

Aslan sesi ile Eşek sesinin birbirine Karışması, O'ndandır, O'nun Birliğinden ; Aslan sesi ile Karga sesini Ayırd edebilmen, O'nu, daha iyi Tanıyabilmen, her Seferinde her Felekde biraz daha Yükselerek, daha da Yakınlaşabilmen için. Yoksa Hayvanlar Aleminde senin ne işin var, niye ordasın, ve ne arıyorsun ?

Celal

Allah'ın Celali, kafirlerin azgınlığını, gafillerin korkaklığını artırırken, Bizim Diriliğimizi artırır.

Kulluk ~ Nefs ~ Allah'a Sığınmak

Allah'a Sığınmak'da Kavi ol ! Hüzünlenerek Gevşeme. Şeytan, zayıflık gösterenin yakasından düşmez. Şeytana ve Nefsine karşı Diri, Uyanık ol; Kavi ol ! Allah'ın Azameti, Celal Tecellileri, seni zayıf düşürmek için değildir ! "..Ayağını yere vur ! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su..".

Haller ~ Yokluk ~ Zât ~ Sıfat ~ Tecelli

Düşünceler gibi, Duygular, Haller gelmez. Zorlama ! Bunda, yani bir şeyi Yapmayışında, Sendeki Acziyetin Hikmet'i var. Acziyetini bil ki Yokluğunu bilebilesin; o zaman Zâtını anlarsın, yani O'ndan bir Ruh olduğun Hakikatini. Ve Zâtını Sıfatlarının Tecellileri olan Hallerle Nimetlendirir, Sıfatlarıyla Sıfatlandırır. Sanatçı Eser vermediğinde de o Sıfat'a Sahiptir, Sanatçıdır !

Allah Korkusu ~ Haşyet ~ Celalin Cemali

Allah Muhakkak ki Celal, Azamet sahibidir bunu hiç unutma. Hani çok kırılgan narin nazenin olmamak gerek. Dağlardaki, Dalgalardaki, Gök'deki Azamet'e bak ; Genişlikten, Yükseklikten Korkarsın : Haşyet duyarsın.. Hikmet'i gördüğünden mâdâ Celaldeki Cemali de gör ! Elbetteki Korkulur !

İnkar ~ Hakikat ~ Hakk

Zenginin Fakire uzaklığı, Kendi Nefsinin Fakir oluşu Hakikatini İnkar ettiği içindir. Aslında o kendi Hakikatini İnkar ettiği için Gayrını hor görür. Bu yüzdendir ki gerçek Zenginliğe yani Hakk'a, asla ulaşamaz. Hakikati İnkar edenin Kendi Hakikatini İnkar edemeyeceği hiç Aklına gelmez ! Bir Ayet'de Mealen : "Onların Seni reddetmeleri ve Bana Kavuşmayı İnkar etmeleri kendi yapıp ettiklerinin getirdiği Korku, Ahiretteki Akibetleridir" buyurulur.. Hakikati İnkar eden kimse aslında kendini Reddetmekte kendisini İnkar etmektedir. Ancak Hakk'a Teslim olan, Nefsinin Hakikatinden kurtulabilir ; ancak Hakk'a Kavuşan Zengin olabilir.