Kayıtlar

Hayal ~ Vehim ~ Suret etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

"Yaratıcıyı kim yarattı" ~ Matrix ~ Tasavvuf

Bu Alem Matrix'teki gibi Sanal ise, Gerçek Alem'e ulaştığında, oranın da gerçekliği hakkında Şüphe duyacaksın.. Oranın da ötesine geçtiğinde, ulaştığın Alem'in gerçek mi sanal mı olduğundan Şüphe duyacaksın.. Bu böyle sonsuza kadar Şüphe demektir.. Aslında gerçeklikten değil, İlahi olana (Hakk'a) uzaklığından, O'nu bulamadığından, Nefsini bilemediğinden bu Şüphe.. Biraz da Akıl Danelikten, hani "Yaratıcıyı kim yarattı" sorusu gibi.. Velhasıl Şeytan'ın Tuzağına düşmede üstüne yok, Allah'ın Tuzağına düşmekte ise pek nazlısın, pek çekincelisin!

Hayal

Hayal Akl'a bir Nur olduğu gibi Akıl da Vehm'e düşmekten korur. Akıl Hayal Vehm ile muhatab olan, Ruh'un Nefsidir..

"Min Ruhi" ~ Parçacıklar - Quantum

Güneş ışığında ancak görebildiğin havada salınan tek bir toz zerreciğini parmaklarınla tuttuğunu düşün, bu toz zerreciği Atom'dur desek, ondan daha daha küçüğü Parçacıklar (Kuarklar) var ve o kadar daha küçüktürler ki tutmak istesen elin Hayal gibi içlerinden geçer.. İşte Quantum Çıkmazı.. demiyeyim çünkü aslında artık Döndürücü (açıklayıcı) bir Sır vermiştir Bilenler için.. Belirsizlik denilemez, çünkü İrade, İlim, Kudret yani Sıfatların hepsi her zaman her katmanda en apaçık gösterirdi Kendini.. İş ki Zatı anlayabilelerdi!.. Şimdi bu dediğim gibi inanılamıyacak derecede ufak parçacıklar ki senin Bedeninin Maddeleridir.. Ve esası ise şu ki, neye Madde derse, onu madde bilirsin.. Düşünce, ya da daha ötesi olan Ruhun (Özün) ise -işte asıl püf noktası ki hep "İnsan"da idi- hiçbir şekilde bunlarla (Madde) alakası yoktur, ne ışıktır ne küçüktür ne hayaldir vs.. "Min Ruhi" buyurulmuş: yani mevcuttur fakat Sıfattan dahi öte hiçbir be

Hu ~ Elest Bezmi - Diriliş, Toplanma Günü

Elest Bezmini, Diriliş Toplanma Günü, Hatırlayacak, Hakikatleri Mecaz sanan! O Mertebede Hayale hiç yer yok! O'nun Makamında O'nun Gerçeğinden başka ne hayalin hükmü var ne zanlardaki bir gerçekliğin!

Tasavvuf'da Hayal

"Hayal", Halk Mertebesinde Hayal'dir. Sonra "Tecelli" olduğu anlaşılır Hakk Ehline ki, Zati Tecelliye varmadan kişi Beka'ya ulaşamaz, ne de Fena'dan ve Halk Mertebesinden kurtulamaz. Döner durur.. Bu durumda Yükselme gerçekleşmeyip, "Zan" İlim Mertebesine ulaşınca Hayal (Suret) "Nur" zannedilir, Huzur Hali "Hakk olmak" zannedilir, Hakk'ın Sıfatlarını (görebilse Zatını) görmezden gelir, Mümin'i (!) görmezden gelir, Ruh Sır Vücud vb ise böylece hiç anlaşılmaz.. İtikad bozulmaz ise bu Kula Zannına göre muamele olunur. Aksi halde İddiası onu Resulün (as) yolundan-şeriatından Zahir veya Batın yönden mutlaka saptırır. Hakk'tan yana Zati bir Makama asla kavuşturulmaz. Vahdet'den Muhabbet nasibi Halk Mertebesinde yani "Hayal-Zan"da kalır.

Hayal - Akıl - Yaratma ~ Allah'ın Nefsi

Allah’ın Hayal ettiğini gerçekleştirmede, yaratmada sınırı yoktur; fakat İlkelerine bağlı kalır “..Rahmeti nefsi üzerine yazdı-kendine farz kıldı..” (Enam 12) İnsan Nefsi ise ne Hayal ederken ne de yaparken, İlkeler sahibi olmak, bağlı kalmak ve Akletmek hoşuna gitmez. İnsan, Hayalini ve Aklını Nefsine Uydururken, Allah asla Nefsine Uymaz; Merhamet eder Affeder, Adildir Zulmetmez!

Suret - Sanat ~ Nur ~ Görü-n-en Görü-l-en

İnsanlar kendilerinin "Görü-n-ür-Görü-l-ür" olduğunu zannederler ya; Allah'ın Varlığının Tuzağı ne Hayırlıdır.. Halbuki, Zahir olan, alt Mertebeden Sanatının Eserleri olarak O'dur.. Ve üst Mertebeden, Nurunun Suretleri olarak Zahir olan, yine O'dur.

Nispet ne demektir

Şimdi sen Güneş'e, Suret'e Nispet'le bakarsan, Güneş tırnak kadar küçücük bir şeydir. Ama Hakikatte o ne kadar büyüktür, "Bilirsin", öyle değil mi?.. İşte "Nispet", kısaca bu demektir. Şimdi senin Nispet'in, Nispetlerin nedir.. Muhakkak ki onlardan hâlî değilsin. Ama şu da var, bir yönden de onlardan Münezzehsin.. İşte senin Nispet'in ne ise ona göre, O'na nispetle! Küçüklüğün de O'na göre, Büyüklüğün de O'na göre! Yokluğun da O'na göre! Hayır hayır Samimi Dost, Varlığın O'na göre! İşte anla anla, ama senin nispetlerin neler, Nispet'in neye!.. Önemli olan bu!

Zaman Sırrı ~ Kader

Sen ne geçmiş zaman'da ne gelecek zaman'da olamazsın, An'dan başka Zaman yoktur. Geçmiş Zaman Hafızanda daha doğrusu ancak Bilgi-nde bulunur. Gelecek Zaman ise, An-ı Daim ve ed-Dehr olan Hakk, Ol-uş ile Tecelli etmediği için, Var değildir ki Bilginle kuşatabilesin; ancak olaylar hakkında Tahminde bulunur ve Hayal kurarsın; yahut Rüya ve Keşf ile bazı şeyler Hayal vasıtasıyla gösterilebilir ve Bilgi vasıtasıyla Bildirilebilir. Hakk ise, Gelecekte de (ki Ahir O'dur) her şeyde O 'ndan başkası Tecelli etmeyeceği için, Ol-acaklar Geçmiş gibi Bilgisindedir..; yani Tecelli etmemiş olsa da, Kendisi ve Bizim için ne yapılacağını bilir. Ameller yani Fiiller Hakk'tan, Niyetler ise Biz'den olduğundan, Kader'den Sorumlu tutulacağın yer, ancak Gönlün, Kalbindir.. Nazar ettiği yer, Fiilinde Kalbindir.. Amel-Fiil iyi veya kötü, ona göre gider gelir.. Manevi Kuvvetler de ona göre, perdelenir ve açılır..; bunu Bilesin! Hız ve Hareket'e gelirsek, bir şey n

Zât ~ Esma - Sıfat ~ Rahmet - Rahman

Bir İnsanın Suretinde Öfke her zaman görünmeyebilir.. Belki içinde Zuhur eder de Suretinde belli olmaz.. ya da Surette, Yeri geldiğinde Zuhur edip de apaçık belli olunca, "Öfke", Varmış da gizli imiş anlaşılır.. Hakk için bu Misali düşünürsen, "Rahmet", Gazab gibi değildir.. Surette Belli olmakta ve daima Zuhur etmektedir.. Şimdi, Gizli olup da Zuhur eden acaba Sıfat mıdır, Zât mıdır.. işte sana bu Belli olmalı!

Entropi ~ Hayy ~ İlim - Alim ~ Var-lık ~ Ruh

Dün yediğin Elma bugün yediğinin aynı değil. O elma Yok oldu, Yenisi geldi onu da yedin o da Yok oldu. Bu elmaların hepsi Yok oluyor da Elma nasıl Yok olmuyor. Beden de Yok oluyor, bak bebektin genç oldun bak ayı gibi oldun. Bak Ruh dahi (yani Sen) her gece Yok oluyor sonra sabah sanki hiç yok olmamış gibi aynı devam ediyor; ama Sen aynı Sen. Şimdi sen buna sırf İlim cihetinden bakma. Çünkü İlmi yok olmayanın aynı zamanda Varlığı da yok olmuyor. Sonra tek bir Suret içinde çeşit çeşit Suretler göz kırpıyor, yok oluyor, Haller, hatta Kimlikleri İnsan'ın değişip duruyor.. ama görmüyor musun Ruh hep O aynı Ruh! Ahad'da Fena buldun da, Vahid'de bulmaz mısın..

Fena

Sen Gün içinde, Düşüncende Fena bulursun, Surette Fena bulursun, Geçmişte Fena bulursun, Gelecekte Fena bulursun, Hayalde Fena bulursun, İşinde Fena bulursun ve ila ahir... Böylece çokça türlü türlü Fena bulup bulup da.. neticede hep nereye neye Dönersin..

Zikir ~ Suret ~ Müşahede ~ Görmek ~ Yakın ~ Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm

O'nu Mana'lar olarak Sen'de O Zikredebilir, O'nu Suret'de Sen'de O Müşahede edebilir, O'nu Sen'de O görmektedir, O'na Sen'de İzafi ve Gerçek olarak O Yakın olabilir; Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm!.. O Yaratmaktadır, O Tecelli etmektedir, O Görmektedir, O İşitmektedir, O'na En Yakın olan O'dur, O'na ancak O güç yetirebilir! O'nu Sen'de Cümleler ile Kesifleştirme, Suretlerde Kesifleştirme, Sen'i vesile edip de Vehminde Uzaklaşma! Sen'i Putlaştırma!

Seyr, Suretler ve Hakikati

Kavuşma tam gerçekleşsin diye Razı olduğu olmadığı her şeyi yaratmış ve Zatına perde kılmıştır. Güneşin de onun önüne geçen Bulutun da Yağmurun da Hakikati bu. Bu seyre varmaya yürek dayanır mı.

Ahadiyet - Vahidiyet ~ İsimler ~ Suret ~ Hayal

İnsanların Yüzlerinin farklı ve her birinin kendilerine özgü olması, Vahidiyet Tecellisi üzere Yaratılışlarının bir Suretidir.. Buna göre, Ahadiyet Tecellisinin Suretleri Yaratılışta nasıl olurdu ?.. Sevgili hakkında, Yüksek, Zevkli ve Sevimli bir Hayal olacaktır bu.. Bilene, Ahad da aynı, Vahid de..

Ruh - Min Ruhi

Ruhun Kulağı var zannedene Düşüncesinde, Rüyasında şaşılır; Ruh ancak Ruh ile duyar. Kulda şu Kulak varsa da Sureti ile değil.. ancak Semi ile Mütekellim ile duyar.

Amel ~ Ruh (Min Ruhi) ~ İnsan

İnsan'ın değeri ve İnsan olması, Amelinden midir ?.. İnsan Ruhu Allah'dan (Min Ruhi) olduğundan, Değeri de Aslî, Zâtî olmaktadır.. Zenginliği ise, Fakir olan Nefsine Gani olan Allah'ın Tecellilerinin bağışlarından ibarettir. Maddi Manevi Fakirlik yahut Zenginlik, hiç kuşkusuz Arızi-Asli olmıyan Geçici Haller ve Durumlardır. Allah bizi böylece ancak Nefsi açıdan (Geçici olan şeylerle) İmtihan etmektedir, bu Sır pek güzel bir Sır ; hangi açıdan olursa olsun Zengin yahut Fakir olmamız, O'nun Katında birdir. Ruh, İnsan Suretine girdikten sonra ya bunlarla Avunup Aldanmakta ya da Ezeli ve Baki olan Hakk'a dönmektedir; Ruh (Min Ruhi) hiç kuşkusuz Batıl olmaz. Nefsinde hem Fakir hem Zengin olabilen Ruh, Kibirlendiğinde, Zâti Değerinden değil ancak Zenginleşmiş zannettiği Nefsinden Kibirlenmiş olabilir. Ümitsizliğe saplanırsa da, Şımarırsa da, ancak bu Sonradanlık ve Geçiciliğe aldanıp Kendi Özünü unuttuğundandır; yani Kendi Özünü Geçici olan Dün'ya'ya

Ruh

İnsan Ruhunu hakikatte olduğu gibi "Allah"a, Nurunu ise "Hakikat-i Muhammediye"ye nispet edemiyorsa, onun Ruh dediğinin "Hayalet"ten farkı yoktur. Bir zaman Fena bulabilirse de, hiç Beka bulamaz: çünkü Kemal bulamaz. Batıda Ruh'tan bahsedenlerin durumu budur. Her Ruh'dan konuşanı gerçekten Ruhuna-Özüne erdi zannetme. Depresyondan kaçmak için nefsini bırakmakla "Marifetullah" olmaz; Nefs'i bilmek aynı Mertebeden Rabbi Bilmek olmadığı gibi Ruh'u bilmek de her zaman Allah'ın Ruhunda(-n) (Min Ruhi) olduğunu bilmek olmaz.

Min Ruhi ~ Ruh - Nefs

Bak "Burun" yüzünde durup durduğu halde "Koku" ona gelmeksizin burnunu tam bilemezsin tanıyamazsın haberin olmaz öyle değil mi; yani o sende yine vardır, mevcuddur ama bilmiş tanımış olmazsın.. Burnum var dersin ama Koku olmadan Sureten Burun ne kadar da eksik kalırdı, hatta haberin dahi olmazdı değil mi ? Şimdi bunun misali işte insanların Nefislerini, kendilerinde bulunan gizli Duyuları-Latifelerini bilememeleridir. Bunlardan da öte bizZat Kendileri olan Ruhlarının (Min Ruh i) yani Öz-Kendi kıymetini değerini bilememeleri vardır.. Burun ve Koku ilişkisi, Allah'ın Nefs'e Tecelli etmesidir, Tecelli olmadan Nefsinden-Özelliklerinden, yani ne gizli ne açıktaki Duyularından haberin olmazdı.. Ruh ise.. Duyulan'ı Duyan'dır: Tecelli'den öte, Tecelli edendir.. "Tecelli" bir "Ziya" gibidir, bir "Nur" var da O'nun "Ziya"sı yani.. Güneş var, O'nun Işığı.. İşte Ruh (Min Ruhi) olmadan Tecelli de ol

Tecelli ~ Beni Göremezsin..

Kadınlar Yusuf'un (as) güzelliğini görünce, ellerini kestiler de, o güzellik karşısında bedenlerini unuttuklarından acısını duymadılar. Yusuf O Allah'ın bir Kulu idi, Rabbisinin Güzelliğinden bir Resim idi; O Güzellik ise Suretsizdir. Musa (as) O'nu görmek isteyip de Rabbisi ona nazlanınca, dağa azıcık Tecelli etti de dağ paramparça oldu. Aslında bu Tecelli, Kudret işidir, Kulunu avutmak için; Güzelliğinden değil. Şimdi O Güzellik Surette olsa, Alemler nasıl ayakta kalsın! Fazla naz Aşık usandırır derler, Hakikattir. Fakat hangi Sıfatı vardır ki Aşık O'na Güzel değil desin ya!