Kayıtlar

Vahdet-i Vücud etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yapay Zeka (Devam)

Bilgisayar'da Yapay olarak oluşturulan Piano Sesleri bile Aslının yerini asla tutmuyor.. Fakat bunu bile kim anlar!..  Önce İnsan Küçük Düşürüldükten sonra! İnsan Ses'i doğal olmayan yollarla yapılamaz, Taklid bile edilemez.. İnsan Ses'i üretebilecek bir Bilgisayar Programı yok ve olamaz da.. Yapay Zeka sadece başka bir İnsan'ın Kayıtlanmış Sesini kullanabilir, kopyalayabilir.. O da hem yetersiz çünkü mesela bütün sayıları ve kelimeleri hatta cümleleri duygu durumlarına göre Kaydetmeniz gerekir ki buna hem Nefes yetmez, hem Dünyanın yüzölçümü yetmeyecek bir Depolama Alanı gerektirir ki  siz bunu sadece bir Yapay Kafatasının içine sığdıracaksınız!..  Dikkat edin sadece bir Yapay Zeka için gerekeni söylüyorum..; Facebook Google gibi şirketlerin Depolama alanlarını görmüşsünüzdür.. İnsan Sesi'nin yapay olarak üretilmesi demek İnsan Sesi kadar Enstruman demektir; ki şu an Bilgisayar'da Yapay olarak oluşturulan Piano Sesleri bile Aslının yerini asla tutmuyor.. Fakat

Sözü senin Kimden duyduğuna göre daha bi güzelleşir daha bi tatlılaşır..

- Oğluşum altına yaparken bir köşeye gizleniyor. Sizinki de öyledir Allah bağışlasın. Bu gizlenişinde iyice arayıp saklandığı yerden şöyle dediğini duydum: "Burada seni kimse göremez".. Şimdi bu hikayenin güzelliğinde Sır var ki o sözü senin Kimden duyduğuna göre daha bi güzelleşir daha bi tatlılaşır..

La Faile İllallah

- Biz bi şeyi yapamayıp yapamayıp.. olduğunda.. O yaptığı için, seviniriz..

Vahdet Denizinden

- Bir yoksa İki çıkmaz; bu "Varlık" da Sen değilsin..

Bezm-i Elest.. (Tasavvuf'da Bilinçaltı)

Hafızanın en derininde, Bilinçaltı'nın altında "Bezm-i Elest" var.

Füsusu'l-Hikem - Şerh ~ Kısa bir Nuh (as) Fassı Şerhi

Bir İnsan Suretinden (Beden) Ruh ayırıldığında (Ölüm), onun ayakta duramadığını ve de Baki kalamadığını (Tasarrufunun kesildiğini) görürsün.. İnsan (Ademoğlu) Alem'de Hakkın Uluhiyeti'nin hem Batını hem Zahiri Kendisine Nispet edilebilecek Makamdadır, hatta o esas Alem'dir; İlahlık İddiası ve ona Tapanların (yine İnsanların) bulunması, bu yüzdendir.. Fakat Alem'in ve A dem'in (Ademoğlu) hem Zahiri hem Batını, yani hem Ruhu hem Sureti, onun Nefsinin İddiası gibi bir İddia olarak (veya Teşpih olarak) değil, Hakikaten (Tenzih olarak değil) Allah'a aittir.. O (İnsan-Ademoğlu) O'ndan başkasına Nispet edilemez.. Bu yüzden ki ona "Min Ruhi" buyurulmuştur, ve Meleklere dahi Secde emredilmiştir.. Ve bu İfadenin (Min Ruhi) Manası hem Zahiri hem Batını kuşatır; çünkü, Hakk Alemin Batın olarak Ruhu olduğu gibi, Zahir olarak da Alem O'nun Suretinde Geçici bir Suretidir.. İnsan da geçici olan Sureti (Beden) ve Ruhu, Alem'de (Zahir ve Batın

Tasavvuf ~ Vahdet-i Vücud ~ Esma - Sıfat - Zat

Görmesinin, Duymasının veya Bilincinin bulunmadığı bir yer olabilir mi? E ya Zat'ı? Görmesi, Duyması bir göz ve kulakla mı oluyor ki, Zatı ayrıca ve bir yerden uzak, veya bulunmadığı bir yer olsun?

Aristoteles

Aristoteles'in Keşfi kadarıyla Akıl dediği Ruh, Ruh dediği ise Nefs'tir. Varlığı Madde'ye indirgiyor zannedilmesi ise, Vahdet'i Sezmiş fakat Nebevi İlim ona ulaşmadığından, Doğru İfade edememiş olmasındandır. Bunları ne Batı'da onun takipçileri ne de Müslüman Akıl Ehli anlayamamıştır ve anlayamaz da.. Onun özellikle Metafizik'de zikrettiği özel kasıtları ancak Keşif Ehli (Vücud Ehli) Doğru anlayabilir.. Ne demek istediğimizi şöyle bir benzetmeyle ifade edelim: Platon Tenzih, Aristoteles Teşbih Ehli gibidir.. Kemal ise, Nebevi İlim'de (Tasavvuf) görüldüğü gibi, ancak ikisinin zikrettiği Manaların Tamamlanmış Sahih Keşf ile Cem'inden sonra elde edilebilir.. Fakat bu Cem'i Akıl Ehli asla başaramaz.

"Min Ruhi"

"Kendi Ruhumdan" demiş, oğulluk nerede kaldı! Ah bileydik!

Sevgilinin Ruhu, kaşı gözü, örtüsü elbisesi! ~ Vahdet-i Vücud ~ Min Ruhi

Sevgilinin Ruhunu, kaşı gözü, örtüsü elbisesi, her şeyiyle, ayırmadan severim.. O yarın başka elbise giyse, Celalli de baksa.. ben O'nun Celaline de Hayranım çünkü.. Şimdi sen Vücud ne Ruh ne Zat ne deme bana, bak etten kemikten bedende şu Gözlere bak.. Çevir yüzünü bak işte bu Gözün aynı sen ben eşyadır.. Hepsi de anlamlı anlamlı bakmıyor mu?.. Elbise değişse İçindeki aynı değil mi.. bu gözlerimizdeki bu bakışlar Vücud'dan Ruh'dan Zattan değil mi? Ruhumdan üfledim demişken Vahdet'e nasıl şaşarsın da kafan karışır hayret! İmanın karışmasın da, o Kafa karışmak için zaten!

Düşünmek - İlim ~ Tecelli - Taayyün ~ Vücud - Varlık

"Düşünmek" bedenine ait Fiillerden değildir; en basiti bile olsa ne hakkında olursa olsun, Hakikatinin sana "Zihninde" ayan olmasını Sabırla bekleyeceğin, O'nun Tecellilerinden (Belirme) bir Tecellidir. Halbuki Fiil'de Tecellileri olmasa, Bedenin Fiillerini bile Sabırla beklemek durumunda kalırdık; "Düşünce" deyince basit görmen de bundandır.. Hele ki bu Tecellilerin İlim'de Belirmesini (Taayyününü) düşünürsek, buna Hayret et, sakın "Basit" görme! Daha ötesi Varlık-Vücud hakkında ne diyelim?!.. Aldanma, orada ne basit var ne zor.. O Belirme hakkında dil tutuldu, kalem kırıldı; Hakkında düşünülenin ta Kendisi çünkü!

Kuran - Tasavvuf - Vahdet-i Vücud ~ "..Nurdan, zulmete.."

Allah, iman edenlerin dostudur, onları zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları tağuttur, onları nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır. {Bakara 257} Dikkat edersen "onları nurdan, zulmete çıkarırlar" buyuruluyor..

Ayna ~ Misal ~ Eşya ~ Mana ~ Vücud

Bildiğimiz eşya olan "Ayna"yı niçin yaratmıştır.. Suretine bakman için mi.. Yoksa içinde barındırdığı Hakikat Mana'ları sana açılsın için mi.. Halbuki Hakikatte, eşya olan yaratılmış o "Ayna" ne sana Maddi Suretini gösterebilir, ne de o Manalar onun içindedir..

Benzersizlik ~ Akıl ~ İkilik - Birlik ~ Vahdet

İki Benzersiz'in benzerliği, benzersizlikleri olurdu.. Ki bu, Sıfattır.. Ama daha öncesinde, zaten İki olmaları onları Benzer kılar.. Halbuki Zat, Sıfat gibi İki olmaz.. İki olmaz derken Bölünmez yani.. Bu, Ruh'tur.. Sen şimdi benzersizliğe tutunuyorsan, İki'ye ve Bir'e takılırsın.. Halbuki bu tarz ikilik birlik müşahedesi Zayıf İnsani Aklın hükmü altındadır.. Aklın gözetiminden halas değildir.. Şehadet ise Gerçeğin Görüşüdür.. Yani Hakk'ın!.. Ne Kendi Ruhuyla bölünmüştür ve ne de Sıfatlarında Benzeri vardır.. Ruh, bunu bilir.. Ama Dostum Akıl Gözü böyle göremez, zaten kendi Aklına dayanıp da bende O Akıl var deme.. Esma içinde "Akıl" yok.. Marifet ettim zannedip İslam'da Felsefe'yi önceleme, çünkü Felsefe'de bir kaç Kamil görürsen de bu Kemali Kendi Akılları ile elde ettiler demek olmaz..; İbrahim (as) Bildikten ve Gördükten sonra Nefsinin Tatminini O'ndan istedi!.. Kendi Nefis Mertebesinin!.. Aklın göremediği Apaçık Tek Bir G

Vahdet-i Vücud ~ Alem Perdesi

Alem Perdesi ardında Allahın çubuğu sopası yok Karagözüm.. Vücud-Varlık, Mevcud, Şehadet budur anlarsan.. Yakınlık içinde Yakınlık Müjdesi, Kabul edersen.. Aksi halde Sığındığın Vehmi Gayrı Varlıklar, Uzaktan, Cahilane, Hadsiz İddialar..

Ama O'na nasıl uzak durulur!

Zati Hakikati uzaktan Müşahede, Şeyleri Anlamsızlaştırabilir ve Yapaylaştırabilir.. Bu, O'na Yakınlaşma Yoludur.. Halbuki bir şeyin Yapay ve Anlamsız olması İmkansızdır.., çünkü Eşyanın Hakikatinin Aynı O'dur! Hakk'ta Batıl nasıl olabilir?! Düşün.. "Yabancılaşma" dediğin bizzat O'dur.. Ama O'na nasıl uzak durulur! Esması Zatı üzerine nasıl "Nur üstüne Nur" dersek, başta Sen ve her Eşya da öyle Nur Üstüne Nur olmuştur!.. Pire de Yatak da O'ndan! Kim diyebilir ki Güzel O'ndan da Çirkin başka Tanrıdan! Yakına gel Yakına, Uzaktan öyle Görünüyor ki Yabancı girmesin!

Vahdet-i Vücud

Bazen Aciziz de, bazen de Yüce'miyiz?.. Mesela deriz "Hastalık beni Aciz bıraktı..".. Yani Hastalıkta Kudret var.. Yoksa Fiil başka zamanda da durmakta.. Perdelerin bazısı Akıl'da bazısı Duygu'da.. Yoksa Zati Bilgi'de ne kapalılık var?.. Tabi bu Sıfatın Zatiyeti, ama Acziyeti de Kudreti de Sen'de görürsün.. İşte daha ne diyebiliriz, bu Latif Perde bizzat Sen'sin.. Nefsinle Sıfatlarına, Ruhunla Zâti tahtına oturtmuş Seni.. Ama Sen Cemaline Aşıksın, yani Sevgilinin kaşına gözüne henüz; Ruhuna-Zatına değil..

Vehhabi'ler ve Vahdet-i Vücud'u tam idrak edemeyenler..

Vehhabi'ler ve Vahdet-i Vücud'u tam idrak edemeyenler, onların Hallerini beşeri Aşıkların Hallerine benzetirler.. yani "..aslında gerçekten bir Kavuşma yok, onlar Duygu Halleri ile Sevgilinin Hayaliyle Kendilerinden geçmişler, Sarhoş olmuşlar, Yokluk da deseler Varlık'da deseler bundan ibaret, yani gerçek bir Vahdet yok, durum bundan ibaret.." diyorlar.. Halbuki Vahdet-i Vücud tam olarak Eşya'nın Hakikatinin ta Kendisi, hatta Aşkın dahi ta Kendisi ve Hakikatidir.. Yoksa ne "Şahdamarından Yakın" olmak ne "Min Ruhi" ne de sayısız onca Ayet ve Hakkın durumu bu zannettikleri gibi bir Hal, Hayal, Mecaz, Avunma olurdu.. Şu var ki onlar Kafir değiller, ne yazık ki ne söylediklerinin farkında değiller.. Asıl Hayal, Hal, Avunma tam tersi onlarınki..

"Mahzun olma" ~ Vücud Ehli

"Mahzun olma".. Gönlü dahi nehy etti.. "Bizimledir".. Vücud'u ispat etti.. Hep sorarım şimdi de sorayım, Ayet mi bu.. Hadis mi?.. Kadim mi.. Varlığını bilmek var, Bilmek var!.. Mahzun olma, Vücud'a gelmeden kim var ki!

Min Ruhi ~ Aşk ~ Vahdet ~ Tasavvuf

O senin gözün kulağın ellerin ayakların olacak da "Sen" Sır olup ortadan kaybolmayacaksın, Nefsinden Amelinden İnsanlığından Dünya'dan uçup "Ruh" olmayacaksın, öyle mi..