Başlıklara tıkladıkça Rastgele yeni kayıtlar gelicektir

Sabır Pazusu ~ Kavuşma Vakti

Aklımızla çözdüğümüzü zannettiğimizle duyusal ve duygusal olarak karşılaştığımızda Halimiz nice oluyor?.. Yakub'un (as) karşılaşmasından Yahudiler anlamadı, ama sen bunu anla.. Kol
pazuların güzel hoş da misal Sabır pazuların İlim pazuların ne durumda? Nefsini Kalbin yener.. Şüphesiz ki İnsan zayıf yaratılmıştır.. Cemal'e Aşık.. Zati Cemal'e ise Aşıklardan başkası bakamaz.. Vahdet'de hiçbir zorluk yoktur; Yiğitlik ve tevazu, yokluk hiçlik "gösterilerini" terket.. zira Kavuşma Vakti bunlar çiğliktir hamlıktır, lüzumsuzdur!..

Akıl.. ~ Marifetullah !

Akıl son haddine vardığında O'na yükselmek için bir Burak'tır.. Cebrail'in titrediği yere kadar seni taşımak için.. Sonra O'nda Kemal bulursun.. Marifet budur.. Yani şimdiki zamanda çoğu şaşkının ve aymazın zannettiği gibi Marifetullah, tam tersine Akla varmak için değildir.. O senin Marifet zannettiğin senin bineğinin olgunlaşması ki onu ulaşılacak Makam, son nokta, Kemal zannetmişsin.. bir de bir havalar bir havalar.. Bir İnsaniyet, Medeniyet, Bilim, Felsefe, Evrim aşkı ki sorma gitsin Halini..

İlim ~ Bilim

"İlim" deyince "Eski" kabul ediyorsun, Bilim olarak kabul etmiyorsun.. Sanki bugünki "Bilim" dedikleri yarın yanlışlanmıyormuş gibi, "Kesin" bir Bilim varmış gibi.. Halbuki yanılma payı hep olmakla birlikte "Rüya"nın bile bir İlmi vardır.. Hani sanki İnsan tarafından bir şeyler Biliniyormuş ve Kesin imiş gibi "Bilim" var da "İlim" yok.. Ah kardeşim Cahil misin ve nasıl bir Cahilsin sen bilemedim ki..

Nafile Huzur..

Nafile Kıyamlarda dur, nafile Rükulara Secdelere var, Büyüktür Rabbinin Lütfu, nefsini ko kenara Nafile Huzura var.

Kayıt

İlk önce Tecellileri geçiceksin.. Nihayet Tecellilerini O'ndan Bileceksin.. Bu Seyr Geniş anlamda İlla O'nunla neticeleneceğinden, bu Bilme'de hiçbir Kayıt olmaz.. yani bazen An'da, Zamansız, veya Zaman'a yayılmış, Evvel Ahir.. kimi zaman şuurlu veya şuursuz, ama Gafletsiz.. kimi zaman verirken kimi zaman alırken.. bazı Uzaktan -Esması ile-, veya Yakından, ama hep O'nun ile, bir Ömür ve Ebedi..

Bir ~ İrade - Fiil ~ Niyet ~ Fark ~ Hikmet

Parmakların dahil herhangi bir şeyi yerinden oynatabildiğin kuvvet ile, oynatamadığın kuvvet, aynı Kuvvettir.. Yani kavanozun kapağının sıkılığı ile, senin onu açman, aynı Kudret sayesindedir.. Şu da var: İrade, yani kavanozu açmak "istemen" de Aynıdır.. Ama Niyet'e gelirsek, işte o Farklı.. İçinde bulunduğun Fiilde ve Fiilden, Senin hiç düşünmediğin, hesaba katmadığın veya Niyet etmediğin Sonuçlar meydana geldiğinden, yani Ceza'dan ve ötesinde "Hikmet"den bunu anlayabilirsin.. Yani "İrade" dahi "Gayrı" değildir, fakat onda "Fark" var..

Bazı şeyler dile gelmez ki

Bazı şeyler dile gelmez ki, nasıl yanlış anlayacaksın..

Kul

Şu kediciğim peşimde niye dolanır, neyin kuludur, bende ne Var, ne diye peşimde dolaşır.. Rızık mı.. Muhabbet mi.. Yarın başka evde olsa unutur gider.. Beni tanır mı; hiç tanıdı mı ki.. Güzel mi güzel; kör topal olsa da yine bir alıcısı vardır Kulun; Sahip mi yok.. Muhtaç mı ki bana.. Bu ne demek şimdi?.. Sen benim hiçbir manam yok mu sanırsın Ey Kul? Benim Manam Kendimde.. E Sen neye Kulsun da Ben yokmuşum gibi! Ben düğüm müyüm ki, çözeceksin beni? Yok muyum bulacaksın? Uzak mıyım nasıl Yakınlaşacaksın? Sen neyin Kulusun ki tanımazsın Beni?

Hu

Onları öyle Korkuttu ki, O'ndan başkası olmadığını anladılar.. Aşk oldu, Aşık oldular onlar.. Rabbim, Ey Alemlerin Rabbi, Aşk olsun Sana!

Nefs ~ Haller ~ Ruh

Eğer Nefsini dikkate alırsan, O çok Yüce'dir, elbette sen bir Hiç olursun.. Ama bu senin Nefsinin bir Hal'idir; "Hakikat" değil.. Çünkü O sadece Yüce değil, ve sen de sadece Nefis'den ibaret değilsin.. Yani Sen Hakikatini bilirsen, elbette toprağında kalmazsın..

Müzik Hakkında.. Din

"O" "Müzik" hakkında.. Notalar kendi başlarına hareket etseler oluyor mu?.. Müzik oluyor mu?.. Olur da, O Notalara Hayat veren Müzik, Kendini olduğu gibi göstermez, tatsızlık olur.. Majorler Minörler, Makamlar.. ya Ona ölesiye gözü kapalı Uymak var.. ya da ölesiye Teslim olmak.. Besteciler var, Müzisyenler, Orkestra Şefi de var.. Ama Müzikten başka bi seçenek yok.. Diğer seçenek "Kibir", yani çelişki, tutarsızlık, yabanilik.. Anlamsızlık.. Hiç tavsiye etmem, Ondan daha Kibirlisi yok.. O'nsuz hiçbir şey yok! Her şeyden Kendisine Yol var Teslim olana, Uyana! Teslim olmayana dahi İslam'dan gayrı Hakikat yok!

Tasavvuf ~ Melamiler (!)

Efendimiz Nurumuz Sırrın sahibi idi, Sır idi de Hira'ya çıktı.. Uzletsiz Halvetsiz Salatsız! Tasavvuf, "Melamiyim Ben" ayakları.. Bütün gün Şeriat Ehliyle, Halkla didişte, ama Hak ile, Halkı geçmiş! İki dakka yalnız kalamaz iki lokmaya sabrı yok, ama Hakk ile, Birlik-te O!

Kul ~ Muhabbet ~ Ayna

Sen O'nu Kendin gibi Benliğine Haris mi sandın da, Yalnız olsun, Kulu Kulları olmasın?.. Hangi Hakikat vardır ki, ister Birlik ister Çokluk, Tek ve Çift, O'nun Bir olan Vechinin Aynası olmasın!

Kul ~ Muhabbet

Kul olunca İkilik olmaz, Aşk olur.. O Gizli olan, Kul ile ortaya çıkmış olur; Aşk olur, Muhabbet olur.. Yoksa ne Evvel ne Ahir, El An zaten kimse O'nunla değildir ki, ne Zahiri ne Batını, ne Birliği ne İkiliği! Kul olunca tek de olursun çift de olursun, bir de olursun çok da olursun.. Şimdi sen artık Lafı kes, Laf Ebesi olma, Kul ol!..

Allah Ehli..

Hal Ehlini, Tecelliler yönlendirir.. Sıfat Ehlini, Esmaları.. Allah Ehli ise, bizZat O'ndan etkilenir..

Yabani olma..

Yol belli Yolcu belli Hancı belli.. Kendi arayışına kapanıp da Yol Yolcu Hancı çıkarma.. Yabani olma! Bak ne buyurmuş Selam olsun o Bulanlardan biri : "Seni, kimseye muhtaç olmadan tek başına yaratan o eşsiz varlık, seni sevdâ içinde tek başına bırakmaz.. Kendi içine kapanıp hayâller, düşünceler meydana getirdiğin evde, yâni senin gönül evinde, seni yalnız bırakmamak için, sana yüzlerce güzel yüzlü eş, dost belirtir."

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil Azîm

Görmeyi Duymayı Parmaklarını Ayaklarını, Nefes almayı.. Sana bıraktım dese, Halin nice olur bilir misin? Ya bir de Seni Nefsine bıraksa... Sen bundan korkup ürkme, Vehm'e kapılma, Üstündekinin İdrakine var da bir "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil Azîm" de.. Muhabbetle Gönülden Şükr'e Hamd'e, Huzur'a var.

Allah için Sevdik

Küçük görme, O'nun için söyledik O'nun için dinledik, O'ndan buluştuk, Allah için sevdik, O buluşturdu bizim kalplerimizi.

Hayret ~ Acayip

Sen şimdi Yaratılışın içindesin ya, Hayret etmiyorsun, her şey normal veya anormal, şöyle böyle filan.. Fakat Bir de "Acayip" var.. "O" Acayip olanı görebilmek için, dünyaya hiç yoktan, şimdi, birden gelmen gerek..

Ateizm Çelişkisi ~ Kayıt

Hakk olarak Fıtrat Dini olduğundan, İslam'da hiçbir Kayıt yoktur.. Haramlar, İbadetler ve Küfür dersen, Mümin bunları Nefsinden ve Kader bakımından zaten gayet iyi bilir.. Yani Günah işlememek gibi bir Kaydın olamayacağını bildiği gibi İşlemenin de bir Kayıt olacağını bilir.. Ama Kafir-Ateist bu seviyede bir anlayışa sahip değildir ve asla olamaz.. Günah yoksa, zaten "Kafir-Mümin" çelişkisi de olmamalı değil mi!.. Başta Nefsini bilmediğinden, ve Dini de bir Kayıt gördüğünden, en büyük Çelişki olan Kayıtsızlık Kaydına düşmüştür.. Görmüyor musun hallerini, onlara göre Nefisleri dahil her şey "İlah" edinilebilir (İnek bile..) ve olabilir de, yalnız Bir Tek "Allah" Gerçek-Hakk olamaz.. Güya dinler, hatta Mitoloji bile olabilir de, bir "İslam" olmaz.. Şunu unutma ki biz genel olarak İnsanlardan değil Hakikatlerden bahsediyoruz.. Yoksa Kafirler diye bir grup var da çok mu Merhametliler çok mu Akıllılar ki?! Bu Kayıtsızlık meselesi herkesin değil, ancak Hakikatli bir Hakikat arayışı seviyesine çıkmaya cesaret edebilenlerin, azmedebilenlerin sezeceği bir iş..

"De ki "Kininizle ölün"

"De ki "Kininizle ölün" Ayeti Müminlerin Nefretini değil, Zalimlerden Rahmet Merhamet bakımından Ümit Kesmişliğini İfade eder.

Tasavvufi Kavramlar - Kavramlar..

Bilgisiyle Kibirlenen bir Hayvan göremezsin; ancak Duygusal olarak Kibirlenirler.. Heybet başka, Kibir başka; Kibrin aslı Cahillikte.. Ben başka, ben-"LİK" başka.. Ben "Ruh", Ben-Lik Nefis diyelim; ama bu "Nefs", "Öz, Saf Kendi" anlamında olan değil; "Ego" diyorlar.. "Öz Güven" ise "Öz"den kastın ne, kavrayışın ne kadar Derine iniyor, ona göre!.. Tabii Nefsini mi kastediyorsun, Sıfatlarını Kimliğini mi.. Allah'ın "Min Ruhi" dediği "Sen" mi.. Sonuçta konuştuğumuza nispetle Kavrayışına göre, Allah'a Sığınmak da Güvenmek de, ister gizle ister aç, bir "Sen"den geçer.. Ve bütün İşler O'na döner!..

Seyr-i Süluk

Konu Sıfatların Tecellileri ise Güneşi görmeyen Şimşeği Aydınlık sanır.. Kaldı ki öyle Tecellileri var ki, Güneş Karanlık kalır.. Böyle sonu gelmez sınırı olmaz, Aşk'ında helak üstüne helak var.. "De ki: “Hepsi Allah'ın katındandır.”.."..

Dünya..

Dünya Seni tanımaz, verdiği Sözü tutmaz, Sana değer vermez, her şeyi sallantıda yarına çıkmaz.. Allah'ı tanı, Mümin Kullardan ol.. Dünya bundan böyle, Nefsin Aklı bu işi anlamaz..

Min Ruhi ~ Aşk ~ Vahdet ~ Tasavvuf

O senin gözün kulağın ellerin ayakların olacak da "Sen" Sır olup ortadan kaybolmayacaksın, Nefsinden Amelinden İnsanlığından Dünya'dan uçup "Ruh" olmayacaksın, öyle mi..

Yaratılış

Ey Yalancı! Ey İkiyüzlü! Yaratılışı sevmeseydin yaşamazdın! Hakikaten sevseydin de Yaratanını bulurdun! Ey Riyakar! Senin Sanattan haberin yok ki Sanatçısını arayasın! Senin işin gücün yemek içmek yatmak ve uçkurun!

Akıl - Felsefe - Bilim - Evrim ~ Zaman

Akl'a göre, bir sonraki an yoktur, yarın yoktur, gelecek yoktur.. O halde sözlerinde Sadık olsalar, ne Akıl ne Felsefe ne Bilim ne Evrim ne Kendileri, gayrı hiçbir şey Yok!.. Peki şu güya "Medeniyet"leri, "İnsanlar", filan.. nasıl varlar? Çünkü, hayatları Yalan Dostum! Aksi halde, "yaşamak" mümkün mü!

Ezeliyet - Kadim ~ Alem ~ Zaman

Şu Alem veya herhangi Alemler hiçbir anlamda hiçbir yönden Ezeli veya Kadim değildir.. Alem'den Kainat'dan Sen ne gördün ne anladın?.. Doğru, Kemalince anladınsa, Kadim olan O'dur, Alemler Kainatlar değil.. Senin bi yapıp ettiğin işler alemin var, bir de iç alemin vardır.. İş işlemek olsa da olur olmasa da olur değil senin için.. Fikrin susmamış, Dilin susmamış, Basit Hallerle eğlencede kaldıysan, İç Alemin Kemale ermemiş, Kesintisiz Huzuru tecrübe etmemişsen, Hala Nefsinden konuşuyorsun.. İş güç hareketle zaman doldurur, Nefsini güya Hakla meşgul edersin ya, ondan.. Yoksa Kainat Kadimdir demezsin.. Dersin de cahillğinden dersin, dediğim gibi işgüzarlığından veya dedi-kodu, laf.. Bak Zaman'dan hiç bahsetmedim var mı yok mu..

"Suretimde Yarattım"..

Sen bir zarar görmesen de, İlkeli, prensipli bir kimse isen, duygusal olarak Öfkelenmesen bile Öfkelenirsin, Sınırları Belli eder hatta Cezalandırırsın.. Sen böyle olursun da, seni Kendi suretinde yaratan O hiç Öfkelenmez mi!

Düz Dünya veya Yuvarlak! ~ Akıl - Kuran

Görmedin mi Rabbin gölgeyi nasıl uzattı? Eğer dileseydi elbette onu, sakin (sabit) kılardı. Sonra da Güneş’i ona (gölgeye) delil (yol gösteren) kıldı. Furkan 45

Bu Ayette Allah (cc) Akıl ve Nedensellik bağlarını koparıyor, ve asıl noktaya işaret edip buyuruyor ki "Güneşle Gölgenin aslında hiçbir Nedensel bağı yok, ben onları öyle göstererek size Deliller veriyorum".. yani buna göre işin esasında, mesela Dünya Yuvarlak mı yoksa Düz mü diye bir Tartışma olsa da Hakikatini öğrenmek istesek, hem düz hem yuvarlak, hem yuvarlak değil hem düz değil.. Hakikat arıyorsan, bundan gayrı Hakikat yok! Buradan bakmadın mı da zaten ha düz görünmüş ha yuvarlak.. hiçbi farkı yok, çünkü zaten Hakikat ikisinde de değil!..

"Melami" ~ "Şeriat"ın "Hakikat"i..

Şeriat Ehlinden iki Kişi düşün ki bunlar ikisi de Haklı olduklarına kani olup birbirleriyle Mücadeleye düşsünler, didişsinler.. İşler kızışsın.. Sonra da birden Menfaatlerini düşünsünler ve ikisi de desinler ki "Ben bu didişmeden vazgeçeyim de Allah bana Cennet'de bir Köşk yapsın".. Ve böylece de Azim gösterip Barışsalar.. İşte sana "Şeriatin Hakikati".. İşte sana "Hakikat"!.. Şimdi Sen Hakikat Ehliyim Teranelerini bırak da Hakikat Mertebesinin senin Kayıtlarına rağmen Genişliğine bak! Şeriat'ı değil kendi Cahilliğini, ve yine Şeriat'ı değil, güya Ehillerini Kınayacaksan Kına.. Sen Halk'tan geçememişsin, bari Kendini Kına Kendini! Daha doğrusu Nefs'i Kına Nefs'i! Yok "Melamiyim Ben" filan ayaklarını geç!

Esmaül Hüsna ~ Hilafet ~ Nefs ~ Ruh

Esmaül Hüsna'nın Hilafeti Nefsinde, Zatının Hilafeti Ruhunda Sırlanmıştır. Esmaül Hüsna Celal ve Cemal'de toplandığından Nefsin Kemali için "Denge" gereklidir diyelim; Kalbini bunun için iki parmağı arasında döndürür durur.. Ta ki Suretine, Esmaül Hüsna'sına Temizlenmiş bir Ayna olasın.. Perde olmayasın.. Böylece Ruhun Ayna'da sadece Sureti, Nefsini değil, Müsemma'yı da görsün.. "Min Ruhi" Sırrı Hilafetinden öte Vahdetiyle, Kalbinin en derininde Ruhunda, Sırrında Parlasın..

Rabb - Merbub ~ "Nispet"ler ~ İsim - Fiil - Sıfat ~ Zat - Ruh

"Acz" insana nispetle Acz, O'na nispetle "Kudret"tir.. Aciz bırakır.. "Nispet"lerin Hakikatine er.. "Rabb" "Merbub"u, Merbub Rabbi gerektirirse de ikisi de Kul ve Rabb açısından İsim Fiil Sıfattan ibarettir.. Ama Zatlar açısından durum farklıdır; Min Ruhi.. Hakikat şu ki elbette Rabb de vardır Merbub da..

Mucize ~ "Ülfet" - "Gaflet" Sırrı ~ Yakin ~ Tenzih - Tenezzül

"Yürümek" vesair yerine Uçmayı "Mucize" saymak, Mucize'yi vesair hem red hem de kabul etmek açısından "Ülfet" ve "Gaflet" Sırrına dayanır; "Adetullah" "Sünnetullah" veya "Akıl" deyip de, "Yakin"den mahrum kalanlardan olma. "Tenzih" ve "Tenezzül" açısından da "Hakikat"ler bunu gerektirir.

Esma ~ Ruh ~ Nefs ~ Vahdet

Kedi Görmesiyle yetinmez, mutlaka Koklar.. Ağma, Görme İhtiyacını Duyması ile karşılayabilir.. Şekiller (Musavvir) Fark'lı, Suret (Nur!) aynıdır.. Görme Duymanın, Duyma Görmenin (vb) aynı olmaz.. İnsan için Fazlası (Nafile) vardır, Temiz Akıl (İlim) ve Temiz Kalp (Muhabbet) ; Marifetullah.. Yani Nefsin Temizlenme, Arınma İhtiyacı olur ki onlarla her biri ayrı Esmaül Hüsna'yı algılayabilsin.. Fazlası (Lütuf) ise, Müsemma'dır ki "Ruh" içindir; O Kulun Nuru Celal ve Cemal'e bağlı Nefsin parlaması gibi Kesintili (Zaman) değil Zati'dir (Min Ruhi).. Arınmaktan Münezzeh, Parlamaktan Gani, Ayrılmak-Birleşmek, Uzaklık-Yakınlık olmayan "Vahdet", "Ruh" içindir..

Kalbini eğip bükeceğine..

Kalbini eğip bükeceğine, "Dilediğini Yaparsın ne gam" de.

Gaflettir, Vehimdir..

"Yalnızlık" Yaratılmıştır, yani Gaflettir.. Çünkü İkincin yok, Sen'den başka Yok, ki "Yalnız" olasın da, "Yalnızlık" olsun.. "El an" da öylesin.. Ve Kulun da yine, Sen Varken nasıl Yalnız olsun ki, "Yalnızlık" olsun.. O halde bu Yalnızlık, olmayan bir şeydir, Gaflettir, Vehimdir..

Kullarım..

"Her şeyden kesilin, Bana gelin" dedin.. Kimisi Korktu kimisi Acele Koştu.. Öyle bir pazar kurdun, öyle hile ettin, öyle tuzak kurdun ki, herkes bu işten karlı çıktı.. Kimine Zatın, kimine Sıfatın kimine Nimetin.. Ortağın yok, hepimizin payına Sen düştün!

Ezel ~ Ruh ~ Beyin - Nefs

"Ruh"un Oluştuğunu, hem de "Beyin" aracılığı ile meydana geldiğini iddia etmek, Ezel Kavramının Zamansızlığı ifade ettiğini Dünya'da tecrübe (-Keşf) edememekten, Akıl Perdesini aralayıp anlayamamaktan kaynaklanır.. "Hiçbir şey bir An'da ve aracısız, direkt olarak Varlık Sahibinden Hayat bulmamıştır, her şey Zamanla, Oluşur, aksini Akıl kabul edemez!" İnancından! veya İnançsızlığından mı demeliyim! Yani Akıl ve Madde Bilimsel açıdan (!) Reenkarnasyon'dan çok da farklı bir seviyede değildir bu İddia! Zira ikisi de Madde (!) boyutunu, yani Oluşu, yani Dünya'yı, aşamamıştır!.. Temiz Akıl "Tohum" açısından Teselsül olamayacağını çok net görebilir; Nefs Perdesi arada değilse! .. Eğer "Ruh" derken kastedilen yanlışlıkla "Nefs" olur ise, belki İddia bu açıdan uygun görülebilir.. Zira Kuran-CI isek (!), Allah, Nefs için Kendi Nefsimden dememiştir.. Lakin "Ruh" için "Kendi Ruhumdan" buyurmuştur!.. Yani "bellerinden zürriyetleri" denirken kastedilen, Ruhlara arz edilen kendi dünyevi nefisleridir.. Buradan "Kader" bahsine girilir ki daha önce çokça değindik.. Bazen aynı kelime çok manayı kabul edebildiği ve işaret ettiği kadar, Öz Manası tam bilinirse, yerine göre de aynı bazı manaları bazen dışlayabilir; bunu bilen bilir.. Bu büyük "Yenilenen Hataları" uzun uzadıya anlatmak buraya sığmaz, ama sen "Eskimeyen, dolayısıyla Yenilenmeye İhtiyaç olmayan Doğruları" anla!

"Gaflet", "Muhabbetsizlik" olur..

Her türlü Özrü de Mazereti de kabul eder, ama "Gaflet", "Muhabbetsizlik" olur.. Muhabbetsizlik de Kibir'e, oradan Vicdansızlığa varır.. Zalimlerin durumu budur.. İşte ondan sonra Sivrisineğe bile Muhabbet eden O İlah İnsan'a benzemez.. Düşmanını dahi hasretle anarsın.. O çok beğendiğin Kendin dahi hani? Ararsın da bulamazsın! Ateş'den Merhamet beklenir mi? Ateş'den bile Medet umacak hale getirir seni... Ey Celalinde Cemalinde tek eşsiz olan Zat, dersimizi aldık! Hakikat şu ki bize Senden başka Dost da yok, Düşman da; şu halde Dostluğunun Hakkı için Yalvarırız, bizi Zıtlıklardan azad eyle! Muhabbetin Hakkı için bir an olsun Muhabbetinden Gafil etme!

Vech..

Her başa gelende binbir veche vardır, tek bir veche'de kalma.. Ama, Kul olana Tek bir Vech var; O'nda kal ki, hepsini yerli yerince görürsün..

Tecelli

Hiçbir şey O'ndan daha Zahir değildir; Tecellisi dahi..

Hayat Kanına karışmış..

Hayat Kanına karışmış, Bedenin Aşk Şarabının Testisi; Sarhoş ol!

Kuran ~ Tasavvuf ~ Şirk

İbrahim gördüğüne "İşte bu benim Rabbim!" dedi ve Alemlerin Rabbi de "Biz ona öyle gösteriyorduk, ki Yakin sahibi olsun" dediyse, Sen bundan Sevgilinin Cilvesini anla! Anla da Şirk'ten korkma, Kurtul!

Anahtarla Kilitle oyuna dalıp da, çoğu gibi Hazine'den Gafil kalma..

Kilit yaratılmışsa, Anahtar da yaratılmıştır.. Sen bundan Zamanın olmadığını bir çabuk anla.. Celal Kilit, Cemali Anahtar.. Zatı Hazine.. Lakin bu Anahtar ve Kilit, dikkatli ol, yaratılmış değil.. Anahtarla Kilitle oyuna dalıp da, çoğu gibi Hazine'den Gafil kalma.. Çünkü bu Anahtar ve Kilit, yaratılmış değildir.. Sana Kendi Ruhumdan demiştir..; Anahtar sensin, Kilit de sende, Hazine de Sen!..

Nefsim imiş..

Dün gece "Şehri" şöyle bi gezdim, tanıdık eş dosta göründüm..; meğer Nefsim imiş.

Mezhep ~ Tekfir ~ Garipler

Nefs'in bir an Kafir bir an Mümin olduğunu bilen kimse nasıl olsun da Tekfir davasına, Mezheb Didişmesine vs düşsün.. Bu Din Gariplerin Dinidir, Ahkam kesenlerin değil.

Kulluk

Güzel bir Sabırla Sabredemezsek de, ne Gam, Utancımız var !

Dedikodu ~ Vesvese

Şeytanların ve Nefsin Vesvesesi en büyük Dedikodudur.. Ama Allah ile Kulunun arasını açmaya imkan var mı!

Nasıl..

Sen benimle meşgul olurken ben nasıl olsun da Seninle meşgul olmayayım..

Haller ~ Cezbe

Haller Cezbe'dir.. Kendine ersin, varsın gelsin diye Aşıkları.. Gelmeyeceksen, Haller ile Marifet gibi oyun oynama, boşa yorma, yorulma.. Hangi Hal imiş ki O, Zatına Vuslat bulunsun!

Ne vakitte..

Çalılıktan Düzlüğe, Dünya'dan Huzuruna, Esma'dan Müsemma'ya ne vakitte varırsın..

Tayyi Mekan.. Tayyi Zaman..

Sana senden yakın olana hangi mesafede ne derece ne kadar tayyi mekan tayyi zaman yapabiliyorsun?.. Mesele varsa, İlim, Aşk, Muhabbet meselesi..

İhtiyaç.. Muhtaç..

İhtiyacın giderildiğinde unutuyorsan, neye ihtiyacın olduğunun İlminden gafilsin demektir. Mesela Sabır, nedir?.. Acaba hangi Esma?.. Hangi Müsemma! Marifetullah?

Yaratıcı ~ Min Ruhi ~ Esma - Müsemma

Başta sen bir yaratılmış iken, yaratılışı sevmeme gafletine düşme. Yaratmayı sevmese, veya maksadı sadece Sanat olsa, üstüne bir de Ruh vermezdi.. Taş, Bitki, Solucan kadar bile Canı Aklı olsa, yine yaratmış.. Bir de İnsan'ı, Seni düşün, Kendinden Ruh vermiş. Hatta neredeyse hepsi Senin için.. Öyle ki, Yaratılışı sevmese, bu Kendini sevmemek gibi olurdu. Sevilmeyene dahi izin vermiş, olsun demiş; neticede Af'fa, Merhamet'e, Sabr'a, Şefkat'e, Akl'a, Adalete, Aşk'a varır iş.. Yani yine Kendine.. Sen, yeter ki Yerini, yani Hakkı bil!.. Celalinde de Tatlılık bulur seversin o zaman.. Kim Aşık kim Maşuk kim Zalim?..; yerini bil de Kafirlerin başına gelen gibi fazla Naz Maşuk usandırmasın! Hangi Esma'sı Çirkin, Kötü buldun?.. Hangi Müsemma'ya vardın! Yerini bil Yerini!

Hu

Bir de O'nu düşünme derler.. Nasıl ifade edeyim Aşkım; Sendeki belirsizliği.. Cemalinde Eşsiz, Celalinde Eşsizsin.. Senden gayrı Kim çıkar, Bu dibi görünmez kuyu tuzağından..

Zat ~ Esma Mertebesi ~ Ruh ~ Nefs

Kendi Kendisi ile olan da, Zahir Batın kalır mı.. Sen'i (Min Ruhi) "benliğinden" (Nefs) alan da, Gayrı Müşkülün kalır mı..

Nefs

Sen Nefsinden Münezzeh değilsen de O şah damarından yakın olan Münezzehtir, O'na sığın.

İlim ~ Hal

Aşığı putperestten ayıran İlim'dir.. Haller gelir, gelmez.. İlim, Allah'ı Bilmendir.. O şüphesiz Gafilsen gelir, İlim sahibi olur isen gitmez.. O'nu tutacak bir Hal bulunmaz; Aşık ise O'nsuz yapamaz.. Boşa yorulmaz Aşık, muhakkak.. Gel sen O'nu Bil.. O nedir?.. O, O'dur..

Edep ~ Kul

Edep gittimi.. Her şeyin kendine göre bi yolu vardır.. Dinsiz oldun çıktın demektir.. Yani Edepsizlik, Dinsizlik demektir.. Ama Edep öyle kendini hatalı hor hakir bilmekten ibaret değildir.. Edep Akıllı olmak ve İhlas'tır.. Yanık, Dürüst ve Samimi olmaktır.. Serin Selamet olan Ateş gibi.. Aslında Edep senin anlayacağın değil, O'dur O.. O'na Kulsan anla!

Zikir

Vesvese için değil, Menfaat için değil; Allah'ı Allah için Zikret.

O ~ Zati Tecelli

Gafleti giderince.. Veya Yaklaştırınca diyelim.. pire, kendini deve zanneder.. fani, Ezeli Ebedi hisseder.. Bu, Sıfatlarına Yaklaştırması.. Ya Zatı mı, Varlığı mı?.. Var dediğin zaten O, O'nsuz bir tane Var yok ki!

Evrim ~ Kuran - Mecaz ~ Tasavvuf-ÇU ~ Ruh

Evrim'in Tevazu ile bir ilgisi var mı? Bilakis Kibirle, Kaba Kuvvetle, Cisimle, "altta kalanın canı çıksın"la alakalı! E güya Tasavvuf-çu! Senin Evrimle ne alakan var? İnsan'ı yeryüzünde debelenen Dabbe, Hayvan yaptılar! Heh sen Kuran ve Evrim de şimdi! Ben sana "Rezil bir Hayvandan, Madde Yığınından ibaretsin" desem, sen Nefsini güya Hor Hakir görüyorsun diye, bu Hakaretim Hakk mı olacak! Allahta Fena bulmak, nefsini hor hakir bilmekten anladığın bu mu senin, güya Akılcı güya Kuran-cı güya Tasavvuf-çu! Senin Evrimle ne alakan var, Ahmak! Güya Sen Akıllısın çok Bilimselsin de bu Halk Kompleksli de ondan mı Evrimi kabul etmiyor? Allah Musa'nın Asasını Yılan yaptı, bir kavmi Maymunlara Domuzlara çevirdi, İsa ile çamurdan yaptığı kuşu canlandırdı..; "Topraktan Yarattım" dedi, "Kendi Ruhumdan üfledim" dedi, "Sizi Yeryüzünde Halifeler kıldım" dedi.. ne Kompleksi! Asıl Kompleks İlimi beğenmeyip, güya Bilim'e aldanan, Aklına uymayan her şeyi Sembolik Mecaz Edebi yapan, Din'e uyacağına, her boku Evrim'e uyduran o Yobaz Taş Kafalı Nefsine uyan, Sen'de! A Kibirli Ahmak, Kompleksli, Batı Yalakası, daha Ruh ile Can'ı ayırd edemeyen Hor Hakir Tasavvuf-çu, Adem ile İsa'yı aynı göremeyen, Şirk Küfür, Hakk Batıl, Beşeriyet Nefs ayırd edemeyen Din Cahili, Tesadüf Eseri, Soyu Şaibeli, Nereden geldiği nereye gittiği belirsiz, bir türlü olamamış olamayacak Mahluk!.. Hadi, Evrim'e Tevil et şimdi şu Sezdiğin Manaları! Olduğun gibi Hor Hakir gör kendini! Evril Evril!

Zahir Batın Ehli..

Birbiriyle Didişen Zahir ile Batın Ehlini, Celal Hamamında bir Keseletesim gelir..
Çok değil bir sene, Cehennemi şöyle bir gezdiresim gelir.

Vehim - Vesvese

Zihnine gelen her türlü düşünce, nefsi-şeytani, geçmiş-gelecek, vehim-gerçek, kusur-günah, acı-tatlı; bilsin ki, Allah hepsinin Üstünde, hepsinden Üstündür.

O'nun vereceği mükafat da O'nun gibi olacağından, uygun yer uygun zaman gerek..

Madem şikayetin sızlanman büyük, o halde sen şu dünya günleri kendini sırat'da bil!.. O'nun vereceği mükafat da O'nun gibi olacağından, uygun yer uygun zaman gerek.. Azla yetinme! Gönlün İman basamağında nazlansa da, gam yeme, O seni o az az yemlerle asıl o büyük o Hayırlı tuzağına çekmekte!..

Esma ~ Ruh ~ Kader Sırrı - Ayan-ı Sabite ~ İbn Arabi (ks) ~ "Adem Ruh ile Cesed arasındayken.." ~ Zaman - Dehr ~ "Cehennem için yarattık"..

Hiçbir şey yok iken ilk seni var etseydi, Zahir İsminin İlk Tecellisi Sen olurdun. Bu durumda Sen, Hayat Sahibi Var olduğun halde Bilgi bakımından tıpkı Bitkisel veya Hayvani Mertebede bir "Bilmez"likte olsaydın da, bu O'nun İlk defa Batın olması olurdu.. Ama bu örneğe göre Ruh, yani Sen, İnsan olarak Zuhur edeceğinden, yani O'ndan bir Ruh olduğundan, Bilgin de bu Mertebe'ye uygun olacaktı.. Ki Elest Bezminde "Rabbimizsin" diyebilmemiz bundandır.. Bu Örnekte olmasa da, Batın İsminin Zuhuru yine, Dünyevi yaşama geçtiğimizde bizim nezdimizde, bize nispetle Taayyün etmiştir. Ve Elest Bezmi hususiyetinde Zahir İsmi Genel olduysa da Allah'ın Bilgisi Dünyevi Yaşamı ve Akıbetlerimizi Kuşattığından (Ayan-ı Sabite), Ruhun bu Yüksek Biliş Mertebesi Dünya ve Ahirette Arızi olarak perdelendi, ve İnsanlar Hakk'a Yakınlık Bilgisinde Mertebelendiler.. Bu anlamda Hz Peygamberin (as) "Adem Ruh ile Cesed arasındayken ben Nebi idim" Hadisini örnek verebiliriz.. Halbuki Adem (as) da İstidat bakımından Nebi olarak seçilmişti.. Ve Allahtan bir Ruh olma bakımından hiçbir beşer'in-insan'ın diğerinden farkı yoktur.. Lakin Dünyevi yaşam başlı başına Perde olduğundan, kim Allah'tan bir Ruh olma Mutlak İstidadına tam Dönebildiyse, O hem Bilgi hem her bakımdan, daha Yakın ve daha Lütfa mazhar bir Nefs-Ferd oldu.. Kimisi de çamurdan çıkmak bir yana Allah'dan bir Ruh yani İnsan olduğu halde Hayvan'dan daha aşağı olan Nefsinde kaldı, Ezeli Aşk Ateşini söndürdü, terkettiği gibi kendisi de terkedildi, hatta çoğu Cehennem için yaratıldı!.. Eğer o Hayvan olsaydı, Sorumlu tutulmaz, Azab da görmezdi.. İşte "Zaman-Dehr" O'nun İsmi olması böyle olduğundan, Kader Sırrı, Ayan-ı Sabite vs gibi İlimler-Bilgiler gayet de Azametli Meselelerdir.. İbn Arabi (ks) Babamıza ve Sevenlerine Selam olsun.

Gönül

Sonsuz Sınırsız Hamd olsun! Sonsuz Sınırsız Şükürler olsun!

Din ve Yasaklar ~ Hikmet ~ O

O'nun Rızası yanında, yasaklanan şeylerin ne değeri kıymeti olabilir? Yasaklananların Emredilenlerin nedenlerini faydalarını, Hikmetlerini arıyor, soruyorsan, ara sor, çokça bulacaksın.. Ama O'nu arayana, O'nu seçene, O Yetti.. Şimdi Akıllılık seninki mi?..