Başlıklara tıkladıkça Rastgele yeni kayıtlar gelicektir

İnsan-lık ~ Cennet

"Kıyamet"den önce, "İnsan-lık Ağacı" dikmek.. Ama "Cennet Ağacı"nı Kimler (as) dikmişti ?..

Deizm ~ Ateizm ~ İmtihan ~ Hakikat

"Müslüman" değilim diye kendini "İmtihan"dan kurtulmuş zanneden İnsan "Hakikat"den ne kadar da uzak düşmüştür.

Din ~ İslam ~ Halk

Bu Millet Cahil olsaydı çocuklarının İsimlerini "İsa", "Musa", "Meryem" (as) koymazdı; ne bu Halk'ı tanıyorsun ne de İslam Dinini.

Gaflet ~ Deizm ~ Ateizm

Onca zaman yoktun hiçtin, şimdi doğdun, ama bu olay hakkında hiçbir fikrin yok, seni ilgilendirmiyor bu mevzu öyle mi ? Bu Varlık seni ilgilendirmiyorsa başka kimseye "Embesil" deme sen. Şimdi sen bir hokus pokusla var olmadın bunu öğrendin de bilinçlisin, ama bu Varlık Bilinçsiz, öyle mi ? Bir Tek "Sen" Bilinçlisin ? Bu Bilimsel takılıp "Bilinçliyim Ben" dediğin Bilinç şu Et Beyinde mi yoksa "Sen"de mi ? "Sen" çok konuşuyorsun da o açıdan soruyorum.. "Sen" ve o küçük Et "Beyninin" de içinde yüzdüğü bu Bilinç seni ilgilendirmiyor, sen daha bilimsel takılıyorsun yani ? Anlamadım da cahilliğime ver ondan soruyorum bu ilgisizlik bilgisizlik, bu çok bildimcilik, bu çok Akıllıyımcılık nereden geliyor sendeki..

Evrim ~ Ateizm

Bilinc'i Et Beynine bağlıyan bir kimse "Bilim İnsanı" filan değil, eski devirlerdeki beyinsiz "Putperest"ler konumundadır.. Bilgisayar Teknoloji filan derken çok modern, çağının insanı filan zannetme yani.. Sürünüp duran Tırtıl üzerinden daha Dokuz Ay geçmemiş Kelebek oluvermiş havalarda uçuyor. Ya da daha basit şöyle sorayım: Yumurta mı tavuktan çıkar tavuk mu yumurtadan çıkar.. Yumurtadan tavuk çıkmaz Civciv çıkar onu biliyorum da bu Yumurta nasıl oldu da Tavuk oldu.. Zamanla sürtüne sürtüne cinsel organlar çıktı diyorsun yani.. Yani cinsel organlardan önce "Zevk" mi vardı ?.. Ayçiçeklerinin gözleri yok ama senin yüzüne ışık vura vura gözlerin çıktı gibi yani ?.. Dna filan ama Kader değil Bilim bunlar tabi.. Mucize filan öyle şeyler Bilimsel değil.. Bilim yani bunlar ama Tesadüfen.. öyle Mucize yok.. Ah canım benim hem sürünüyorsun da hem kelebek kadar güzelsin, ömrün de pek kısa; devam et devam !.. Takılı kalma, kafan çok gerilerde kalmış..

Ve nefahtu fîhi min rûhî.. ~ Ruh ~ Tasavvuf

Bir insan altından yapılmaysa da değerini bilmiyorsa bu o kişinin Altının değerini bilmemesindendir. Senin benim tüm mahlukatın hem cismin Özü de su'dan taş'dan toprak'dan değildir. Şeytan da bu Sırrı bilmedi de "Ateşten" dedi.. Topraktan dedi.. Alim'di ya, Sıfatına güvendi de, "Cahil" dedi, ona göre buna göre dedi kıyas etti filan, şu bu.. İşin dedikodusu.. İşte O Nefesin de, O Toprak zannettiğinin, Hayvan dediğinin de Kıymeti O'na göre.. Öncesini bilirim, "Sonra"sını bilmem. Sana göre şuna buna göresini bilmem, cehaletime ver..

Her gördüğünü Hızır, her geceyi Kadir bil..

Senin intisab ettiğin yolun bir büyüğü (Selam olsun) "Her gördüğünü Hızır, her geceyi Kadir bil" demiş iken, sen tutmuş gece gündüz kim Veli değil onu arıyorsun. Hem bu sözün Manası her gün Hızır'ı (as) her gece Kadir'i ara demek de değil iken..; böyle yapıyorsun. Bak İmam-ı Rabbani (ks) Hazretleri ne buyurmuşlar: "Edebi gözetmek, zikirden üstündür. Edebi gözetmeyen Hakk'a kavuşamaz"..

İstisna ~ Hu

"İstisna"yı bulduysan, "İnsan nedir ?" ve benzeri Kadim Sorular Hükümsüz kalmıştır. İstisna'ya ulaşamadınsa da, yaşamın abesle iştigal. Korkma ve kork ; O İstisna öyle ki, Kaide'sini bozmuyor !

Tasavvuf ~ İnsan ~ Mertebe ~ Makam ~ Hakikat-i Muhammediye

"Hayvan'dan aşağı".. "Hayvan-İnsan".. "İnsan"-"lık".. "İnsan-ı Kamil".. "Hakikat-i Muhammediye"..

İnsan ~ Halife ~ Tasavvuf

O'nun Mertebesinde zannetme ki Halifelik sadece sana bana, İnsan'a mahsus kalır.. Verdiği İmkanın Kıymetini bilmeyip ziyana sarfedip aldanana, küçücük bir Karınca, bir Sivrisinek dahi Halife olur çıkar karşısına ! Dikkat et ve Şükret ki kendi Halifesi dahi O'dur !

“Sizi yeryüzünde halifeler kılan O'dur.
Artık kim inkâr ederse,
o zaman onun küfrü kendi aleyhinedir.”
{ Fatır 39 }

Tasavvuf ~ Tek - Bir ~ Sır ~ Birlik

Bunca sayısız varlık her biri farklı beden'de (yani farklı Dünya'da) ve de kendi Aleminde yaşarken ! , her bir Tür ve Cins bunun gibi başka bir Dünya'da yaratılması da Mümkün iken.. tutmuş hepsini de aynı Dünya'da aynı Alem'de toplamış.. Tek ve Bir değil mi ya !

Fıtrat ~ Elest Bezmi ~ Sır ~ Tasavvuf ~ Çocuklar

Hiçbir çocuk yoktur ki kendisine ilgi gösterilsin de çekinip utanmasın. Dikkat et istisnasız herbiri böyledir, Fıtratları budur, büyüdükçe, sonradan şımarır, şımartılır, ben-"lik" etmeye başlar. Onlardaki bu güzellik bu utanış, Elest Bezminin Sırrının Sıcaklığından, Perdelerin inceliğindendir.

Tasavvuf ~ Sır

Herbir şeyin suretini insanın önüne sermiş gösteriyor da kendi kendisinin suretini insana göstermiyor ya. Birbirlerini görüp dururlarken hiçbiri kendi suretini müşahede edemiyor. İnsanlar bilse ne acayip Sır bu. Sen bu Sırrı anla; Zat Cennetinin İlimlerinden, El-Batın'ın Müşahedesindendir!

Tasavvuf ~ İnsan (-lık) Mertebeleri

"Hayvan" değilsin..; aşağı düşmezse: "Hayvan-İnsan".. "İnsan(-lık)" ise önünde "İnsan-ı Kamil" Mertebesi.. "İnsan-ı Kamil"in önünde: "Nübüvvet".. Peygamber'den öte ise "Hakikat-i Muhammediye" !.. Mertebe olarak İstisnalar ve Özel Lütuflar bulunursa da Makam bakımından "Hakikat-i Muhammediye" Tek'tir.

"Sen olmasaydın, kâinatı yaratmazdım" Hadisi..

Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım. (Zariyat 56)

"..hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için.." (Mülk 2)

Şu Ayetlere göre "Sen olmasaydın yaratmazdım" Kudsi Hadisi Sahih mi değil mi anlamamak için ya Hasedçi olmalı ya da Ahmak..

Hakikat-i Muhammediye

Görüneni görünmeyeni ile küçüğünden büyüğüne şu Devr-i Devran niçindir, Sen'de Ben'de, tüm İnsanların Sırrında Manasında ne görürsün, bu hepsinin Manası nerde derlenir toplanır, Kulluk nedir, Hakk nedir.. diye sorsan.. Hepsi de "Hakikat-i Muhammediye"dir; bu görünen görünmeyen hepsinin Mana'sında ancak ve ancak O'nun (sav) Sırrı belirir, hepsinin Sırrı da O Kulundadır (as) derim.

Mümin Kulumun Gönlüne Sığdım..

Alemlerin Rabbi sana bir Dünya yaşamı Takdir etmiş, 'Yere göğe sığmadım, Mümin Kulumun Kalbine sığdım' buyurmuştur. O'nun kafesinde Kuşu ol, Razı ol ; Uçup da kaçmaya çabalama !

Şeyh - Mürid ~ Kamil Mürşid

Kamil Mürşid Müridinin Nefsinde şeytanın lehine bir güvensizlik bırakmaz. Aksine şeytanın aleyhine Müridinin Nefsine güven verir. Sonra Gönül Kalbin elinden tutar da Nefsin zararını izale eder. Bidayet'de böyle olmıyan Nihayet'de de Kemal'e erdiremez; sahtekar, cahil, ahmakın tekidir o.

Aramak ~ Bulmak

Geçmişte gelecekte bir haber ses seda yoksa, An'da bul. Nefsinde bulamazsan Kalbinde bul, Kalbinde bulamazsan Ruhunda bul; Batınında bulamazsan Zahirinde bul.. Nihayet; Arama ki bul.

Şefaat Şirk ~ Tasavvuf Şirk - Her Şey Şirk !

Şefaatin Şirk olduğunu zanneden Cahiller azıcık akıllarını çalıştırsalar ister Kurani olsun ister olmasın tüm Mahkemelerin Yargılamaların da Şirk olduğunu iddia etmeleri gerekir; çünkü Mahkemeler'de de ister Kuran üzere olsun ister olmasın, neticede Yargıç İnsan, Hakim İnsan olacaktır ve Yargılananın Suçlu mu Suçsuz mu olduğu da Vahiy ile belirlenemediğinden asla Hükmün Allah'a ait olduğu bilinemeyecektir ! İşte sana Şirk'in alası.. Şimdi ne olacak ? Hiçbir insanı yargılayamazsın ! Çünkü senin bozuk akıl yürütmene göre herhangi bir Mahkeme açıkça Şirk olmaktadır ! Netice'de Hüküm ve İcra bizzat Allah tarafından mı oluyor ? Hayır ! Olması için Yargıçın Vahiy alması gerekir.. Netice'de beni bir İnsan yargılamış, Hükmü insan vermiş olmayacak mı ?! O halde Şirk'tir bu ! O bozuk mantığına göre Kul Hakkı dahi Şirk olması icab eder.. Öyle Şefaat Şirk, Aracı Şirk, Tasavvuf Şirk, her şey Şirk !.. ; gibi hezeyanlı laflarla olmuyor bu işler !

Allah için

Değerini biliyorsan, Allah için sabredilmeyecek katlanılmıyacak bir dünya değildir bu. Allah için değil ise, müstehaktır ne çekersen. Allah için ise, katlanılmıyacak şey yoktur; hem de Ölüm varken, Ölüm Vuslat'ın tamamı iken.

Ruh ~ Elest Bezm'i ~ Mecaz

Kafirler Özlerinde O'ndan bir Ruh olmasalar niye Rahman Kuranında onlara onca dil döksün; Küfür içindeki Nefislerinin değeri için mi ! Elest Bezm'i onlara niye zikredilir ? Şu Dünya'daki küfür hallerinin zevkine varsınlar diye mi ! Güya Rabbinin Kelimeleri Mecaz da sen onları Hakikat yapıyorsun öyle mi ? İyi Marifet ettin !

Allah'ın İzni ~ Allah'ın Emri

"Allah'ın İzni" ile demek, yani hakikatte her şey mümkün demektir. "Allah'ın Emri" ise, Allah'ın izni olmaksızın bir yaprağın kılını kıpırdatması dahi mümkün olmaz demektir.

Baba - Oğul ~ Hristiyanlık

Her bir Kul, O'ndan birer Ruh, O'nun Tecellisinde O'nun Sureti üzere olduğumuzdan, "Baba-Oğul" yahut "Tanrı'nın Evlatları" benzetmeleri Sıcak görünse de, Asıl Hakikatimiz olan Yüksek İlahi Mertebeden bir İndirgeme olmaktadır. O İlahi Mertebede önce yahut sonra doğmuş olmak, birbirinin Babası veya Evladı olmak yoktur ki, bu benzetme O İlahi Mertebenin Hakikatini yeterince ifade edebilir olsun.

İman ~ Kulluk

Hesap sorma; Ücretin peşindir.

Yaratmazdan Önce - Sonra ~ Zahir ~ Batın ~ Kul ~ Sıfatlar ~ Yaratılış

Batın olmasıyla, Zahir olması içinde gizlenir. Nispet olarak bizler yoktuk diye İsimleri-Sıfatları yoktu zannetme, Kendisi varken Nispeti başkasından alması ancak Lütuf'tur ki bu Lütuf O'nun Zâtın'a bir şey katmaz, ancak yine Mutlak Büyüklüğünün İzharıdır. "Şanını artırmıştır" diyeceğim ve bir tatlı tebessüm edesim geldi ki, kimden geldi ? Ne acayip işin var Rabbim, Ey Alemlerin Rabbi.

Cuma

Bir hafta süren "Cuma" olur mu ? İşte sen olmaz desen de, olabiliyor..

Sıfat ~ Tecelli ~ Sanatçı ~ Mutlak

Sanat-çı mı yoksa Eseri mi Büyüktür ? Kamil Akıl sahibi için elbette ki Sanatçı Eserinden büyüktür. Sanat ise ancak Sanatçıya nispet edilebilir. Aklı olmamak bu Mana'da Marifet değildir; Cehalet bile sayılabilir. Sanatçı'nın büyüklüğü İşinden belli olur desek büyüklük sonsuz sınırsız dereceye varır ki dolayısıyla Allah, Eserinden "Mutlak" olarak Büyük olur; yani İşinde gözüken büyüklüğü sonsuz-sınırsız lakin Dereceli gözükür iken, Kendi büyüklüğü "Mana"da "Mutlak" çıkar. 'Mana'da Büyüktür' denilmesine bakma, Allah Katından baktığında "Mana", "Hakikat"in ta kendisini ifade eder. Zira küçüğü büyüğü hepsi de Allah'ın İşi olabilir; hiçbir işi "küçük" görülemez. Bu Mertebede Allah'a "göre" (Hakikat) küçük-büyük, kötü-iyi yoktur. Burada İnsan'ın düştüğü hata kendisine "göre" "kötü" olanı, kendisine göre değersiz geleni, "küçük görme"sidir. Halbuki Görene her Mertebesinde ancak Allah Zâhir olabilir, Allah ise her Mertebede ancak "Büyük" olabilir. "Allahu Ekber" demek, 'Bil ki Tecellim içinde En Büyüğü Benim' demektir.

Akıl ~ Kalp ~ Hu

Tam Akıl sahibine İman imkanı mutlaka açılır. Akıl, Nefsî açıdan fayda ve zararını gözetmek zorundadır. Kamil Akıl sahibi ise İman için Kalbî (Duygusal) yönü de gözetir. Fakat öyle ki kişi Nefsine uyarsa (Ben-LİK), İman bakımından Kalbini ve Aklını dahi inkar edebilir. Ben-LİK sahibine Akıl ve Kalp yetkin bir İmkan olsa da İman bakımından Kemal'e (Cenabı Hakk'ın Zâtına) eriştirmezler hatta "Fikir" yoluyla engel olurlar. Kemal'e eriştiren ancak Zat'dır, Zâtî Yol ki Tasavvuf'un Hakikatidir. Hakk, Hakikat'de İman için Akıl ve Kalb'e sorulmayacak, indirilemeyecek derecede Aşikar ve İnce'dir. O'ndan başka Laflar, Yollar, Yöntemler-Kişisel Marifetler boştur. Kemal için O'ndan başka hiçbir Yol yoktur.

Alem ~ Hayal ~ Vahdet-i Vücud - Varlığın Birliği ~ Cenab-ı Hakk

Alem'i Karagöz-Hacivat Perdesine benzetir deriz ya perdedeki görüntülere takılma arkasında onları oynatan var diye.. İşte O oynatan, bu alemi elinde çubuklar var da onlarla oynatıyor değil.. İşte bu sebeple "O'ndan başka Varlık yok" ve "Vahdet-i Vücud" (O'nun Varlığının-Vücudunun Birliği) deriz.. Sonra yine Alem Perdesi'ne takılı kalmaman için, Hayal "gibi" Rüya "gibi" deriz, senin zihnindeki hayal'e rüya'ya benzetiriz Alem'i ki sen duyu perdelerine madde'ye et'e takılıp da uzak düşme O'nun Varlığından Vücudundan.. Halbuki örnek verdiğimiz benzettiğimiz zihnindeki Hayal de değil, yine O Benzersiz Hakk'ın Varlığı Vücududur, bahsettiğimiz.. Hem Sen bunları aslında O'ndan bir Ruh oluşundan dolayı zaten O Kendi Özünden bilirsin.. Ama İnsanların çok bilmişliği, taktıkları isimler, gözleri, görüntüleri-bedenleri, zanları, vehimleri, hayalleri, O'ndan başka tutundukları her şeyler bu Asli Yakınlığı anlamağa engel olurlar.. Bu bile Hakikatinde, İnsan'ın Gafletinden görünse de, o vesileyle yine BizZat Cenab-ı Hakk'ın İmtihanıdır, bilesin.

Nübüvvet ~ Velayet ~ Kemal

Nübüvvet dahi, Velayet'den ileri gelir. Efendimiz'in (as) Son Nebi olması en Kamil Velayet'in ve Bilgisinin Velilerine ulaştırılması demek olmuştur. Biz Ümmetinden olarak eğer O'na (sav) uy(a)masa idik, O'nun ve Ali'nin (kv) Himmeti üzerimize olmasa idi, biz asla Kemal'e eremez, Allah'ın Rızasına, bizim hakkımızdaki Muradına ulaşamaz dünyada ateşe yanmak pervane perişan olmaktan başka bir gram fazlasını bilemez, Cenanı Hakk'ın Zâtını layıkıyla tanıyamazdık. Gördüğünde yakınlık elde ettiğinde zaten emin olacaksın da, şimdiden bilmez misin birisini seçmişse, takdirine göre en güzeli en kemallisi olduğu için seçmiştir, rastgele ve her cihetten layık olmaksızın değil ! Ne zaman Ali'yi kalbin gözün seçebilir hale gelir, Ehl-i Beyt'e gönlün akar, o zaman anlarsın nedir bu laflar, nasıldır o kemal.

Kulluk

Allah kalplerde nefislerde galip gelirse "Zafer" O'dur; yoksa dışarıdaki zafer ve kayıp kalıcı değildir ki.

Ruh ~ Adem ~ Mecaz ~ Halk ~ Melekiyyet

İster Şeyh ol ister Mürid ! Allah'dan bir Ruh olduğu hakikatine eren kişi için Allah (cc) ekmek su gibi olur, ancak O'nda rahat bulabilir, ancak O'nda, O'nunla sükun bulabilir ; kainat sevgisinde, insan (!) sevgisinde değil ! Diyorsun ki Halkta bul, Ruh sana burda üflenecek, yani hem dışa bağlıyorsun Ruhunu -ki Ruh dediğin o kişinin ta kendisidir- sonra o insanın anlayıp anlayacağı şey ne oluyor ? İşte bir yaşam enerjisi ! bir insan sevgisi ! bir "Haller" ! Bu Ruh üflenmesinin mecaz anlamıdır hakikati değil ! Hakikatini kişi ancak kendinde bulur Halkta değil ! Hakk'ta bulur Hakk'ta ! O'na dışarıdan üfleme değil isterse fırtına tufan olsun o yine anlamaz ne olduğunu, neyden olduğunu ! Toprağa Ruhundan üfledi de o Ruh'u o toprakla Cennet'den Dünya'ya indirip Çamura bulamadı mı ? Ne oldu şimdi senin Ruh üflenmesi Mecazın ? Hani "Adem", hani senin metaforlarındaki "Beşer" ve "Ruh Üflenmesi" ? Meleklerin itirazı o Ruh'a mı, Adem'e mi, Beşer'e mi, Halife'ye mi ? Senin metaforlar ne oldu ! Bir beşeri mi Halife kılacaksın ! Melekiyyet ! Ruh Üflenmesini sırf mecaz anlamıyla kullanan kişinin dili dolanmıştır ! İster Şeyh ol ister Mürid, bak şimdi ben sana ne anlattım ? Sen ne diyorsan Mecaz, onun Hakikatini dedim ! Anlarsan dilini dolandırma mecaz'ın hakikatini göstericem diye ! Sen çok doğru anlattın ben yanlış ! Bu dille Hakikat gözükmez !

Kul ~ Tevazu

Allah'a kaçıcaksın kaçıcaksın ! Ne tevazusu !

İlim

Göz karanlıkta görür mü ?.. Evet, karanlığı görür.

Akıl ~ Delilik ~ Felsefe - Kelam

Akıl gitmez, Bilgi gidebilir. Yahut Delilikte olduğu gibi Bilgi değişir, farklı biçimde işlenir; yoksa onlarda da Akıl yok olmamıştır. Bilgi'nin ve Akl'ın Hakikatlerine Özlerine ancak özel keşf, özel tecrübe ile vakıf olunabilir; yoksa beyni açıp bakmakla veya sırf düşünme bilgisiyle Hakikatler öğrenilmiş olmaz. Çocuklara deli demediğimiz gibi Hayvanlarda da Akıl yok diyemeyiz. Her yeteneğin ve bilginin kaynağı hakikati özü de O'dur, O'ndadır. Felsefeciler ve Kelamcılar sırf Akla yoğunlaştıkları için Varlığa en fazla bir "Cevher" gözüyle bakabilirler, ötesi "Yok"-tur onlar için, ötesine geçmezler. Bu nedenle Sıfatları, Zâtıyla, "Mekansız Tek"i, Yönelinecek Hakikat olarak kabul edemezler.

Allah'ı Görmek

Görünürlerin görünülürlüğü O'nun görünürlüğü yanında hiç'tir. Gözünün ucundaki gözlüğü O göstermedikten sonra görememen de bu Hakikate bir misalidir. Biz baktığımız halde gördüğümüzü zannederiz, halbuki bakış alanımızda görmediklerimiz gördüklerimizden çoktur. Mesela fazla ışıkta hiçbir şeyi göremememiz de bu manada önemli bir misaldir. Hele ki Özü Suretsiz olanı, O Nur olan Nur'u görmek daha da güçtür; fakat dediğimiz gibi Kendini görülür kılarsa da diğer şeyler suretleri bulunduğu halde görülmez oluverir. Sen diyebilirsin ki Suret olmadan O görünmez, görünür olması Suretledir; Evet, fakat Görünmenin Hakiki Mertebesi yanında, Hayır ! Çünkü bu söz Allah'a Suretli şeylerin Görünürlüğü hakkında yaptığın bir Nispet'e dayanır ! Halbuki Allah'ın Görünürlüğü Suret Tecellilerinden Ötede bir Görünme Hakikatine de sahiptir; ama bunu dille anlatmak mümkün olmaz; Görünmeden bilinmez, anlaşılmaz ! Kalp gözüyle görmek diyeceğim lakin sen Kalp gözünün görmesinin Dış gözün görmesi türünden bir görme hakikatine sahip olduğunu da kabul etmezsin; O'ndan olan Ruh O'nun Ruhunu dış görmenin fevkinde ama aynı onun gibi net görür ! Tekrar belirtelim ki konuştuğumuz şey mana olarak görmenin ve idrak olarak görmenin ötesinde bir Görme Hakikatidir.

Zât ~ Sıfat ~ Nefs ~ Muhabbet ~ Kulluk ~ Mutmain

Nefsin için yaptığın ve istediğin şey sana Allah'ı unutturur ve elbette bu hiçbir şekilde Güzel olmaz. Olmasını İstediğin veya yaptığın şey, O'nun bir İsmine - Sıfatına muhtaçlık ya da Hayranlıktan dolayı, Zâtına "Muhabbet"e, Zâtına Yakınlığa vesile oluyorsa, işte bu hoştur ve elbette güzeldir. Niyetini böylece Halis kıl ki Nefsin güzelce Nimetinden nasiplensin ve Kalbin de Rabbinle Nurlansın, Mutmain bulsun.

Şefkat ve Havlu

Abdest aldıktan sonra senin yüzünü kurulayan havlu mu zannedersin. O'nu kendinde görmeyi bir iddiadan, kibirden ibaret sanan, O'nun şu Şefkatini şu inceliklerini görebilir mi dersin ? O'na Tevazu göstermekte O'nu lüzumsuz Tenzih etmekte hiç bir gariplik yok mu ? Bu Tevazu bu Tenzih, Sivrisinek misalini anlamıyan, onu Allah'a yakıştıramıyan Müşriklerin Tevazusuna Tenzihine benzemez mi hiç ? Müşriklere benzememek sadece suretle şekille mi zannedersin ? Hiç bunlar yok mu dersin, incenin incesini görmek hiç istemez misin ?

Allah'ın Zâtı ve Sıfatları ~ Sevgi

O, Sevgi'yi Sever, Kendi Sıfatıdır Sevgi, Sıfatlarını Sever. Zâtının Bilinmesini isteyince, Bütün bu Sıfatları Sebepler yoluyla Nispetlere bağlanmış, Hakk, Tecelli ettiği Suretinde Saklanmıştır. Ve bu Sıfatlar içinde Sevgi Sıfatının Zuhur edip de Sevilmemesi İmkansızdır, mümkün değildir. Fakat bu Sıfatın Nispet edildiği Sebep Bilinir "Kendisi" Bilinmez ise bu Zulüm olur ve "Zulüm" Sevilmez. İnsan'ın Zulümü, Kötülüğü "Sevmesi" İmkansızdır, yani o "İnsan" aslında Kötülüğü değil, Nispet ettiği Perde ardında yine Sevgi'yi Sever; Hakk'ı örter, İşini karıştırır ve Nefsine Düçar olur. Sıfatlar Sebeplere Nispetlere bağlanmasıyla -ki en büyük sebep ve nispet "İnsan"dır- iş karıştı ve "Bilinmeklik" de böylece gerekli oldu: Tahakkuk etti. Ve Hakk'ın Lütfu (Lutfeden Sıfatı ve Vehhab olması) Cihetinden bak ki Sevgi'nin Nispetlerinin, Sebeplerinin Sevilmesi de İmkan bulmuş ve Sevilmemesi de İmkansız olmuş oldu. "O", bütün Nispetlerin Nispeti, Sebeplerin Sebebi olması Hakikatince, eğer Kendi Bilinmez de İş karıştırılır ise, o zaman Nispetler Sebepler de Hükümsüz kalarak İş karışır, Hakk İsmi-Sıfatı Zuhur etmemiş olur, dediğimiz gibi Batıl Nispet Hüküm sahibi olur ki bu da Hakikatinde Celal'i demektir. Yahut Celal ve Cemal yönünden: "Bilinmeklik" de..

Şeyh ~ Biat ~ Tarikat ~ Şeriat Tarikat Yoldur Varana..

Şeyhini bırak şimdi a cânım gel ben sana secde edeyim. Sen bir sözü dahi anlama, ama gel bana Hidayet et, Nur ol ? Oldu !

Ruh ~ Dünya ~ Kul

Sen ben'i geçip ta kendine "filan kul" diye bakmadan olmaz.

Vesvese ~ Şikayet

Şikayet ede ede ede bakarsın bizzat sen sana vesvese olmuşsun.

Sükut

Güzel konuşmanın Sırrı Sükut'ta.

Muhabbet ~ "Şükür"

Her nimetin Allah'tan olduğunu, Allah'tan geldiğini bilmek, Şükretmenin İdrakidir. "Allah'ım sana şükürler olsun" demek ise "Muhabbet"tir. "Muhakkak ki Biz, onu yola hidayet ettik. Ya şükreden olur, ya da küfreden olur." [Dehr 3]

Sözler ~ Haller

Söz'ler ve Kelimeler'de dahi Hal'ler vardır. Ya sakınmak ya erişmek yönüyle olsun, bunu bil.

Şükür

Allah'ın Zikretmemiş olduğu hiçbir mahluk yoktur, esas Sen O'nu Şükran ile Zikret ki Körlüğün en büyüğü olan Nankör olmayasın.

Müzik ~ Din ~ Tasavvuf

Hayat'ın Sırrı, Yaşamın Özü Kulluk'tur. Kendi İradesinden geçmeyen, bir sonraki Nota'nın ne gelmesi gerektiğini bulamaz, uyumu yakalayamaz, teslim olamaz. Tamamen kendinden geçmek olmaz, Skalalar var, kurallar var, Dengeli olmadan, Ses-Söz Dinlemeden, İtaat etmeden "Müzik" olur mu ? Zamanından önce veya sonra gelen Vuruşlar Yersiz olur; Namaz Vaktinde gereğince kılınırsa "Beyin" yersiz konuşmayı bırakır, susar, Sükut eder. Bilinçli bir kendinden geçiş lazım. Ritim'siz hiçbir şey olmaz, çok uzun vakit alırsa yakalamaya gücün, algın yetişmeyebilir, bu yüzden çözemezsin; yoksa "Din" bir Felsefi-Akli "Problem" değildir. Elektronik Müzik Ritim'e dayanır, Tekke'dekiler Ritim tutuyor, Kulüp'tekiler de kendilerinden geçiyorlar ama Hapı yutmadan olanına Zikir derim ben. 2000'lerde çok uçtuktan sonra "Minimal" çıkmıştı; Sert çakılmalara karşı biraz Merhamet olundu. Neticede Allah'ı Tespih etmiyen Zikretmiyen bir şey yok. Müzik'de Merhamet vardır, bir süre olsa da Nefis'den geçiş vardır, ama Uyuşturucu'da Merhamet yoktur, sonra Nefsine düşüş vardır. Elektronik Müzik gerçekten önemli bir Müzik'tir, "Soyutlama" vardır onda. Sampel tabanlı olanlar Resim'deki "Kolaj"a benzer, ben çoğu şarkımı öyle yapıyorum. Sırf kendi yazdığım şarkılarım da var fakat derin düşünen hangi Enstruman senin, "Bass" Gitar ? , hangi "Ses" gerçekten senin, ne sana ait diye sorar. Hangi Nota Senin ? Müzik'den ne anlıyorsan onun "Tohum"u nedir ? Sonuçta hangi ağacın olursa olsun Tohum'un Kaderi belli; o çiçeği vermek.. Sanat Yeteneği olmıyan "Sanat" yapabilir mi ? Herkes her şeyi yapıyor diye bunun bir sorumuluğu yok mu demektir ? "House Müzik" afedersiniz kıç sallama Müziği gibi algılanır ama işin aslı öyle değildir, bağrı yanık Dindar Zencilere dayanır, "Deep House" Elektronik Müzik içinde gerçekten de ismi gibi "Derin"lik taşır. Şimdi ise çoğu "Deep House" Genre'li Müzik sırf "Ego" kokuyor. Bu "Değirmenin suyu nereden geliyor" diye sorarlar, Yunus Emre Hazretleri Değirmenin Sesini Aşığın Gönülden gelen İniltisine benzetmiş. Hormonlardan gelen tükenir ama her şeyin Hazineleri O'nun Katındadır tükenmesi yoktur. "Sabır" olmadan, Zaman'ı bir kesit halinde bölebilir, kaydedebilir misin ?; Duyguları kaydetmek mümkün mü ? "Techno" biraz Ritim'de takılı kalsa da Elektronik Müzik'deki "Tekrar" bu sırra dayanır. Bu konuştuklarım hep "Müzik"le ilgili Sırlar, "Teknoloji" değil.. Eski Müzisyenler kısa Melodik döngülerden, ticari Kurallardan sıkıldılar, serbestlik istediler, "Jazz" buradan ortaya çıktı. Müzisyenlerin kısa ticari melodik döngülerden sıkılmasıyla "Jazz" ortaya çıktı; Klasik Müziğin ve Orkestral (çok sesli) olmaksızın Tasavvuf Müziğinin ise zaten Özü, Zâtı böyledir; hesapsız Gönülden gelerek durmaksızın akar gider; Klasik Müzik tam böyle bir akıp gitme ile değil daha çok Hesaplama ile Akılla meydana gelir ve Nefsin Kemalini ararsa da Hakikatinde yine Gönülü ifade etmekte Gönlü aramaktadır. Çok sesli Müzik, Atonal Müzik ve Heavy Metal.. Buluğ çağındaki çocuğa "Ninni" dinletebilir misin.. Kocaman adam Ninni dinleyebilir, Heavy Metal ile uyuyan da vardır inanırım; Ben Prodigy'nin Fırestarter'ıyla uyurdum. Hazreti Mevlana çarşının ortasında demircilerden gelen seslere kapılıp Sema etmiş derler; olur öyle. Çok Sesli Müzik güzel ama kolay mı ? Şimdi "Müzik" nedir ? Büyükler Müziği Kâlû Belâ'dan başlatır. İbrahim Tatlıses Nota bilmemekle övünebilir, yaratılıştan Urfalı, ama herkes aynı memleketten değil mi ? Fazıl Say da "Türk" sonuçta ama Piyanoyla "Köçekçe" olur mu ? Ulvi Cemal Erkin'in "Bayram" İsmini koyduğu bir eseri var ama hangi "Bayram" onu belirtmemiş, bence hiçbir "Bayram" adı verilen gün "sıkıcı" olmasa gerek; Okuldayken çok kaçardık; Deliye zaten her gün Tatil, o sıkılmaz. Şimdi bu Çok Sesli Müzik nasıl oluyor, Bir-lik nasıl oluyor, Bir nedir ki Bir-"lik" öyle olsun ? Hayretler olsun her İnsan'ın kendine özgü sesi var, İnsan sayısı kadar Enstruman demektir bu. Her gırtlakta teller birbirimize enstruman çalıyoruz haberimiz yok, şakıyoruz, türlü türlü Müzik tarzı, her İnsan bir Sanatçı yani, "Sanat" gerçekten ne demektir dar kafalılık etmez, derinlemesine anlar, bütün boyutlarıyla bakabilirsen. Sanatçısının elinde bir çok Enstrumanlar, bir çok enstruman çalan Tek Bir Sanatçı. Harf'ler Nota gibi şakırken farketmezsin, kendinden geçersin çünkü, İlham, Feyz kesilince de istediğin kadar Müzik Bilgin olsun bir tek notayı basamaz, iki notayı ard arda getiremezsin, hatta getirsen de kar etmez; dut yemiş bülbül kesilirsin sonra. Kimisi de susar da sessiz zevk eder. Şimdi Majör'ler ve Minör'ler filan ve Sınırsız bir "Müzik"; "Razı" değilsen Arabesk yapma.

Zikir ~ Şükür

"Allah" de, ardından da Zikrettiğin için "Allah'ım Sana Şükürler olsun" de.

Hu

Allah'ım Kendini Bildir, Kendini Hissettir.

Rahim

Kafire Merhameti Şefkati olan birinin görünüşte olsa bile Müslüman'a nasıl olması gerektiğini bir düşün.. Bu böyleyken sen kafire rahmet oku mümine beddua, eleştiri, ağız eğip bük, suratın asılsın.. Yok böyle bir şey ! Bu aşamada kalmış yükselememiş yani Rahman'da Rahim İsmine erememiş kendini kafire merhamet etmekle İnsan oldum zanneden, kendini halk ile ermiş zanneden o kadar çok küstah var ki ! Halbuki Kemal Ehlinin nezdinde ne kafir ne müslüman, ne doğu ne batı vardır ! Zıt yoktur ona ! Halk nedir a nadan ! "Halk"ı bu halk mı zannettin ! Nereden nereye döndün !

Fiiller

O'nun İrade buyurduğu şu hiçbir Fiil Mutlak değildir ki Ol'an'da Muhabbet'den gayrı Hakk seninle Zıtlaşsın. A Cânım benim.

O'nun Lütfu ~ Rızası

Nefsin uygunsuz bir işe çağırdığında sen ona de ki : "Ben senin yararın menfaatin yerine Yüce Allah'ın Lütfunu ve Rızasını tercih ediyorum".

Müşahede

Üzerinde Müşahede eyle.

Cüz-i İrade

Televizyon kumandasının pili yoksa, istediğin kadar bas, kanal değişir mi ? Cüz-i İrade de öyledir ; Allah yapmadıkça ve Razı olmadıkça, istediğin oluyor zannedersin ama, O dilemeden O yapmadan olan hiçbir şey yok. Ve kıymetini bilene bu ne güzel Sırdır. Berisinde sırf Hayat vardır; Hayat'ın üstüne, Yaşamaktır. Cüz-i İrade hepten bir Dua'dır, ama öyle yok kavli yok fiili filan, öyle değil ; şu söylediğimiz Sırca'dır Dua, Hakikati Ruh'tadır. Her şey elinden gitmiş çırılçıplak Ruh kalmadan ne tam anlaşılabilir ki.

Vahdet

"..şah damarından daha yakın.." ( Kaf 16 )

"..elbette birçok incitici (sözler) duyacaksınız." ( Ali İmran 186 )

"..Kim izzet istediyse, işte izzet tamamen Allah’a aittir. Güzel kelimeler (sözler), O’na erişir.." ( Fatır 10 )

Ve Rahmân’ın kulları yeryüzünde tevazuyla yürür. Ve onlara cahiller hitap ettiği (lâf attığı) zaman “selâm” derler. ( Furkan 63 )

O'na ancak güzel sözler yükselir ! Şimdi sen Vahdet Ehli isen kötü sözlerin muhatabı olabilir misin..

Hu ~ Kul

Aşık Kul "Ben, Sen, Biz, Onlar" pek demez, diyemez ; ama "Huuu" demeyi kana kana içer, "O", demeye doyamaz.

Yakınlık ~ Vahdet-i Vücud

O'nun Yakınlığı senin İdrakine Şuhuduna bağlı olsaydı "Şahdamarından" ve "Daha" İfadelerini tercih etmez, bu şekilde buyurmazdı. O'nun Yakınlığı, Senin Varlık Tasavvurunu yok saymakta, senin Tasavvurunun Hakikatine Mutlak olarak İşaret etmektedir. Artık "Vahdet-i Vücud" ne demektir senin Tasavvurunun ötesinde olarak anlayıver ! Boş sözleri, zanları, lüzumsuz tenzihi bırak ! Yoksa İdrakini Şuhudunu ortak edip Varlık Tasavvurundan kaynaklanan senin Uzaklığını O'nun Yakınlığına Perde yapar halde, aslında inad edip bocalar, gaflet eder durursun; Tevazu senin neyine !

Kul ~ Kulluk

Kibrin hakim olduğu Mükemmellik Tasavvurunda Kul ve Kulluk yoktur; Halbuki Yüce Allah, Kul ve Kulluk için Yaratmış, Tecelli etmiştir.

Seven ~ Sevilen ~ Sevgi

Güneş Işığı yüzüne vurur, Sıcağı bedenini Isıtır da, Güneşi Seviyorum dersin.. Halbuki Seven Kim, Sevilen Kim, Sevgi Ne..

O ~ Olan ~ Olmıyan

Her şey dilemesiyle olmuş ve olmakta olandır.. : O, olmıyandır.

Hu

Kimin kimden ne öğreneceği belli olmaz.

Kulluk ~ Edep

Namaz'dan Edep öğren.

Güzel

Güzelliğe bakılmaz mı ?.. İşte öyle Güzeli öyle görmemişsen bilemem ; ama öyle olur ki, bakamazsın..

Yakın - Uzak ~ Kemal

Allah, gafil ve uzak kalamayacağın, mesafe koyamayacağın kadar Yakın, şımaramayacağın kadar Uzak'tır. Tenzih Teşbih, Celal Cemal gibi, Yakın ve Uzağı bir anla ki Kemal bulasın.

Müminler de Benim Nurumdan.. ~ Tasavvuf ~ Zahir - Batın ~ İlim ~ Tenzih ~ Aynı Nur'danız..

Bazı Bilgiler vardır ki Hz Peygamber'de Batın, Varislerinde Zahir'dir. Ama bu, Allah'ın Batın olup, aynı şekilde Zahir olması gibidir. Yani, zannetme ki o'nda göremiyorsun diye bu İlim Peygamber'de (as) yoktu ! Bu mana'da Tenzih'in anlamsız düşer; zira her şeyi Tenzih edersen de Sen ne olacaksın ya ?! Sen olmadan Allah'ı nasıl bilebilirsin ! İşte anla ki, Müminlerin Peygamberin (as) Nur'undan yaratılması Sırrı bu mana'ya, bu Hakikat'e işarettir. Ali (kv) için, Aynı Nur'danız buyurmuştur !

Zât - Sıfat ~ Kadim ~ Nur ~ Evvel - Ahir

Senin Zâtın senin Sıfatlarından da gizlidir. Gizlidir dediğimize bakma O'nun Varlığında Sen'den daha aşikar olan yok. Lakin Evvel O'dur ki Evveli yok; Başlangıcı yok. Ahir O'dur ki Ahir'i yok; İkincisi yok: Anla ki, "O" var da Sen "Varlık" buldun.. Şimdi Sıfatların ancak O Tecelli eden ki, Bildin. Düşün, Nur olmasa Görme'yi ne bilirdin.. ve ki Göreni ne bilirdin ! O'ndan zannederdin ki, Kadim'im, başlangıcım yok ! Halbuki, O'ndan daha Aşikarı da yok !

Tasavvuf ~ Hayal ~ Gerçeklik ~ Hakk ~ Ruh

Hiçbir şey yok iken O vardı, ve el an öyledir. Bir Sanat Eseri düşün ki Sanatçısı onu sadece Hayal etmesi ile bildiğin şu madde gerçeklikten daha gerçek bir şekilde sadece Zihninde varlığa getirebilmiş olsun. Bunun örneği sendeki Vehim, Hayal ve Sanat Yeteneğidir. İşte bu "içeri"ye nispet ederek "hayal" ve "dışarı"ya nispet ederek "gerçek" diye "ayırt" ettiğin Varlık Hakikati ve Gerçeklik Sırrı, dış ve iç olarak iki olmıyan, Tek ve Bir olan Rabbinin Varlığında gizli, Hakk oluşu, Mülkünde de apaçıktır. Yani gördüklerini senin vehminin hayalinin gerçekliğine benzetsen de bu benzettiğin vehim, hayal, ve rüyalarının gerçekliğinin Sırrı, Cenabı Hakk'ın bizZat Hakk oluşunun Sırrındandır. Sen Hayal Eden olarak, elbette ki Hayalinle mukayese kabul etmez derecede Gerçeksin; Sen olmadan Hayal olmaz. İşte O'nun Halifesi olman bakımından böylece anla ki elbette Sen O'nun Mülkü içinde benzersizsin; çünkü Hayalinden değil, O'ndan bir Ruh'sun, Sırrın O'nun Sırrından, Varlığın O'nun Varlığından.

Tecelli

Yolda karşıdan karşıya biri geçince, 'O karşıdan karşıya geçti' yahut 'O hareket etti' denemez.. Ama, bu "karşıdan karşıya geçme" O'nun tecelli etmelerinden-görünmelerinden biridir denebilir.

Tasavvuf ~ Hakikat içinde Hakikat

Hakikat içinde Hakikat arayan isen, hepimiz için geçerli aynı Hakikati dile getireyim: Sen ve O'ndan başkası yok.

Hüseyin (ra) ~ Muharrem Orucu

Oruç Samed'in Ruhuna, İftar'ım Hűseyn'in Canına..

Orucu tuzla açacakmışım ; hadi ordan gösterişçi ! Öyle tuz yemekle suretten Muhabbet olaydı, ölmeden önce ölürdün de Kevser içerdin ! Bi köşede oturup Tuz yiyeceğine Kerbelaya gelir Hüseyn'e (ra) Su olur koşardın, Yağmur olur yağardın ! Ahmak herif bize tuz diyor ! Surette acı ile Muhabbet olsaydı bak hristiyanlar peygamberlerini haçtan indirmiyorlar ! Sen surette salat ediyorlar diye eleştirdiğin kardeşlerinin aynısı olmuşsun da haberin yok ! Bana alevicilik oynama ! Hiç etmemen gereken yerde büyük zannettiğin laflar etme !

Devlet - Anarşi - Terör ~ Dünya Cenneti

Sen Âsi'sin Anarşistsin ya onun için Devlet sana batar; yoksa Terörist senden de Anarşistken o da "Devlet" hayali kurmuyor mu ? Yahut hakikaten de Terörist Anarşist Pisliğin Zalimin tekidir. Belki de onun Hayali Devleti, Kadın ve Para'dır; Halbuki Devlet hayal ile heva ile kurulmaz ve aradığın Cennet kesinlikle Dünya'da değil, Dünya'da kimseye asla Rahat yoktur ki. Zaten Terör de Anarşi de bütün kötülüklerin anası da, o güya cenneti aradığın "Dünya" yüzünden ki kardeşim. Bir tek Veli'ye korku hüzün yoktur, bak o bir Hakk'tır. Onun dışında hep kahır hep hüsrandan ibarettir o Dünya Cenneti Hayali.

İnsan ~ Ruh - Saf Kendi - Öz Zat ~ Nefs - Ben-lik

Biz "Ruh" derken "Min Ruhi" buyurulan İnsan'ın Saf Kendi-Öz Zatını kastediyoruz. Kalbin Hayatı olan Sıfat Tecellilerinden gelen Manevi Halini, Mecazi Aşkını kastetmiyoruz. Yani İnsan'ın Saf Kendi, Öz Zatı derken, Ben-"lik"i değil "Ben"i işaret ediyoruz. İnsan elim ayağım bedenim kalbim derken belki ancak bunlar ona yani o asıl Zâtına tahsis edilmiş Nurlar olduğu açıktır; biz "benim" diyemeyeceği kadar "kendi" olan öz varlığını kastediyoruz. Sıfat Tecellileri, Esma Terkibi olmıyan, Zâti Tecelli olan "Ruhu", Nefis çamuruna batmamış, Dünya tozuna bulanmamış Mukaddes "Sen"i kastediyoruz. Ve elbette "İnsan" derken bütün bunların cem'i söz konusudur; lakin dikkat edersen anlarsın bütün Nurların Tecelli etmesine sebep olan da, Kendimden dediği o Ruh'ların Dünya Yaşamına indirilişidir. Yani bütün Nurlar ve asıl Yaşam da böylece görürsün ki "Kendi Ruhumdan üfledim" dediği bu Ruh'un Varlığı, Hayatı sebebiyle meydana gelmektedir. Allah O'nu Kendinden yarattığı için Nurları içinde asıl Nur da böylece onun kendisi olmuştur. Şunu da anla ! Biz "İnsan" derken nasıl Kafir ve Mümin, Sıfat kastetmiyorsak, "Ruh" derken de öyle, unutmuş yahut unutmamış o "Belâ!" diyenleri kastediyoruz ! Bunları anlıyamaz itiraz eder halde isen Ameli Değerlerden, Amellerine güvenmekten, Zâtiyet'e, Zâti Değerlere yükselememişsin demektir !

Ruh ~ Kalp ~ Nefs

O, Zâtında Büyük, Zâtında Sevgili, Zâtında Yücedir ve tüm bu Sıfatında Sınırsız Sonsuz büyüktür ; Tecellileri ise Yaratılışın meydana gelebilmesi Muradıyla Tenezzülü olduğu için, Mutlakiyetinde Kendisiyle Sınırlanmıştır. Ama Nefs'e yine Az'ı çok, Fazla'sı bile az gelir; Rabbisini delicesine kör olmuş bir arzu ile acayip hallere girer de kendisine sığdırmaya çalışır. Halbuki O'nu Sıfatıyla Kulunun ancak Rahmet ettiği Kalbi sığdırır, Zâti Vahdet'de de ancak yine O'ndan olan Ruhun ( yani Saf Kendimizin, Öz Zâtımızın ) payı vardır. Yoksa Nefs, Beden, Eşya, Dünya, O'nu hakkıyla nasıl bilsin nasıl şuuruna ersin !

Zât ~ Tecelli

O'nu sevmiş, bilmiş tanımışsan, Zâtının hiç bir şekilde gizli olmayıp yok olmadığını, değişmediğini, gizlenen, yok olup ve değişken olanın ise ancak Tecellileri olduğunu bilirsin. Böylece anlarsın ki sana göre hiçbir şey "kötü"ye nispet edilemez, zira sana göre "iyi" olan zaten ancak Zâtı olmalı !
 

Ruh ~ "Zâtımdan gayrısı helak olucudur" ~ Tecelli ~ Kulluk

İnsan, Zâti Sırrında O'ndan bir Ruh olmasaydı "Zâtımdan gayrısı helak-yok olucudur" buyurularak uyarılmazdı. Çünkü Dünya yaşamı Tecellilerindedir; yani mahiyeti değişken geçici yok olucudur. Ruh ölmeyip bedenin yok olduğu ve değiştiği gibi, Zât da değişmeksizin, Tecellileri değişken geçici ve yok olucudur: "O gün arz (yeryüzü) ve semalar, başka bir hale döndürülür (döndürülmüş olur). Ve onlar, Vahid (bir) ve Kahhar olan Allah’ın huzuruna çıkmış olurlar." [ İbrahim 48 ] .. Yani O'nu Seven Dünya'dan göçmeden öyle bir görüş, ilim ve yakin elde etmeli ki Tecellisi Sıfatına, Sıfatı Zât'ına perde ve de gayr olmayacak! Onun için hiçbir şey Sevdiğinin Zâtına perde ve gayr olmayacak !

Akıl ~ Varlığın Birliği

Biz gündelik yaşamda, gördüğümüzü zannettiğimiz şeylere, eşyanın, şeylerin Hakikatine, Akılla, yani yapı söküm yaparak bakmıyoruz. Zaten onları ne aklımızla ne hayalimizle ne de gerçekte ayrıştırdıkdan sonra birleştirici bir niteliğe güce de sahip değiliz. Hamd O'nun Vücuduna olsun ki Varlığın Birliği bunların hiçbirinde değildir. Bu en büyük İmtihan'a erdirilip de geçirilenlere ne mutlu, onlar her türlü vehimden ve hayali güçlerden Hakk ile kurtulmuş, Vahdet'e ermişlerdir.

Sâni ~ Sanatçı

Ay'ı deniz'e resmediyor da, biz "yakamoz" diyoruz.

Hüseyin (ra)

Can Hüseyin'in (ra) Hakk'a Yakınlık Mertebesine göre olan Şahitliği senin erişemeyeceğin, kaldıramayacağın bir Şehitliktir ; Çünkü o Hakk'ı görür boyun eğer, sen Batılı görürsün boyun eğmezsin.

Zıtlık ~ Kader

Allah'ın bir şeye izin vermesi izin verdiği şeyden Razı olduğu anlamına gelmez. Kim ki Hakk'a yöneldi, Zıtlık onu Hidayet'e eriştirir, Batıl'a değil. İman'ın Kemalinin Hakikati budur.

Kader Sırrı

Küfrün değil Kulluğun her insanın Kader'i olduğunu bilmeyenin Kader Sırrı hakkındaki rivayetleri sırf "zorunluluk" cihetiyle aktarması "Hakikat" ifade etmez.

Hu ~ Tasavvuf

O'nun bir "söz"den mi bir "yazı"dan mı, "suret"ten mi "gizli"den mi, nereden Tecelli eder lütfu kahrı, belli olmaz bilen bilmeyene. Sen daraltma O'nu Tenzihinle, ve kayıtlama O'nu Teşbihinle, "sen"de mi "ben"de mi oyun oynama ya "şunda"dır ya "bunda".. O'ndadır O bilenlere.

Tasavvuf

"Tasavvuf"un eskisi yenisi olmaz. Daha bunu idrak edememişsen.. Eskilerin masalları, yenilerin ahkamları değildir "Tasavvuf".

Tasavvuf

"Marifetullah" O'nu kör göze parmak sokar gibi işaret etmek değildir.

Hu

O görmekle duymakla doyulur mutmain olunur mu ki.. Sonu mu var, dayanılır mı ki.. ; Kaşından gözünden geçip O'nu isteyene de, şahdamarından daha yakınım dememiş mi ki ?

Melekler ~ Mecaz ~ Fena ~ Kemal

"Melekler kuvvelerinden ibarettir, ayrıca varlıkları yoktur" diyen birini görürsen sözü maksadını niyetini aşmış fakat kendisi Fena mertebesini aşamamış nakıs birisi olduğunu anla. Yoksa Müşahedesini ispat için gayrı gördüğü ve göremediği varlıkları göz ardı etmek zorunda kalmazdı. Onlar aynı Kendisini perde görmediği gibi Hakk'a perde olmazdı. Keza bunları Mana bakımından sırf Mecaz'a dayandırması Hakikat İlmi'nin de ona henüz perde olduğunu gösterir. Bunu Fena Haline erişmek için böyle yapmak zorunda kalmamışsa zaten Kemal bakımından daha da nakıstır, itibar edip yorulmaya lüzum yoktur.

Ruh ~ Min Ruhi ~ Esma Terkibi ~ İlmi Suret ~ Vahdet ~ Sırr

Ruh, Terkip'ten, oluşan değildir,
"Kendi Ruhumdan" demiş,
Öyle dememiştir a canım !

"Kendim"den (Min Ruhi) demişken,
Telaş ile nasıl Tenzih edicez diye,
Uydurma lakırdılara düşerler,
Neyi neyden niye tenzih ederler,
Esefle bak bu ayrılıktan gelen sözlere a canım ! 


Nefs ile örtülü, Nefesinde Nefessin,
Zâtından, Sırrın sırrısın;
Allah'ın "Kendi", İsimlerinden mi terkiptir a canım !

Sen Kendini Hayat, Kudret,
Sadece İlim diye bölebilir misin de
Zâtın Terkip olsun a canım !

Sonra bazımız da "İlmi Suretleriz" derler,
Bu da yetersizdir Senin Sırrını tarife,
Eşya ile Sen, Zâti Tecelli'de,
Hiç bir olur mu a canım !

Özünde saklı Vahdet'e, Ruhun Ruhuna gel,
Senin O'na Yakınlık Sırrının tarifine
Bu kelimeler kifayetsizdir a canım !

Akıl ~ İman ~ Kulluk

Ben bu hoşnutsuzluktan hoşnutsuzum !.. Hey dur bi dakka, bunda bi çelişki var !.. Hem Akıl bakımından hem İmanımla çelişen bir durum var bunda.. Allah ondan "Razı" olsun Mevlana Hazretleri buyurmuş: "Kahrına da hakkıyla âşığım, lûtfuna da... Ne şaşılacak şey ki ben bu iki zıdda da gönül vermişim."

"Şapka İnkılabı"

Ha "Şapka" ha "Takke" takmıyosun diye seni asacak, kanun çıkaracak olan adama Zalim denir Zalim.. Allah Zalimleri Zorbaları sevmez. Uyuyosun, nazikçe dürteyim. "Hızır"ın nispeti Eşkiya'ya değil, "Azrail"e olabilir. Zorba'ya Melami'lik nispeti Yezid'e Kader nispeti, aynı Zalimliktir ; Sen de Zalim Zorba olur aynı çukuru boylarsın dikkat et. Düşünüyorum şimdi senin gibi açık kaçık hürriyet (!) düşkününe yarın şapka takmayı kravat takmayı zorlasalar ne yapardın, halin ne olurdu acaba ? Hemen Zalim Zorba diye taksime yürürdün di mi ? "Şapka" ve "İnkılap".. İyice düşün bak bu ikiliyi.. Üç kağıtla Uykuyla bir arada yürümez Hakk'ın işi !

Kalp Gözü ~ Nur ~ Ruh ~ Kafir ~ Kader ~ Kulluk

Kalp gözü dış gözün gördüğünden daha çoğunu daha fazlasını daha keskin şekilde, Apaçık görür, bu dış göz de ona ulaşabilirse de onun ulaştığına göre neredeyse kör sayılır. Hatta Kafirin dış gözünün feri nefsinin körelttiği bu Kalp gözünden sızan o azıcık nur ile görmektedir. Çünkü Kalbin nuru da Bedenin Canlılığı gibi ancak Allah'dan olan O Ruh'un Hayatından gelir. Yani Mümin Kafir "İnsan"ın dış gözünün görmesi dahi ancak Kalp gözündeki nurladır ! Şimdi Müslüman bunu bilmez hale gelince tabi ki Kafir ona perde olur ! Dünya kendisine perde olmıyan Hakk'a aciz zavallı Kafir perde oldu öyle mi ! Mümin ki Allah'ın bizzat Celali bile onun için Zâtına perde olamaz, Kader onun için Aşk Şarabıdır, nerede kaldı Kafir ona perde olacakmış ! Mümin'e perde olan yine belki ancak Allah'tır Allah !

Ehl-i Beyt

İçtiğin suyu, ol Hüseyn'e içir.

Hz Peygamber ( sav ) ~ Zalimler ~ İfrat-Tefrit ~ Siyaset ~ Cenab-ı Hakk'a İttiba ~ Kulluk

Hz Peygamber (sav) Zalimlere Zorbalara o Kibirli Müşriklere genelde zannedildiği gibi "Siyaseten" değil, onlarda da kendilerinde göremedikleri Hakk'ı görebildiği için Sevgi Saygı Sabır göstermiştir ! Aynı Hakk'dan dolayı yeri geldiğinde de Zulümlerine son vermekte yine tereddüt yaşamamıştır ! Ahir olan Zamanımızda Müslümanların genelinde (!) Hakkı Müşahede değil "Siyaset", "Dünya Telaşı" hakim olduğu, ne yazık ki "Saygı, Sevgi, Sabır; Cenab-ı Hakk'a İttiba !" geride kaldığı için Sünnet'in Hakikati olan "Tasavvuf" da bu yönüyle işlevi elbette Hakk olarak yerine gelmemektedir ! Ya İfrat Tefrit ya Siyaset !

"..Ona (Firavun'a) kavl-i leyyinle=Yumuşak bir sözle (tatlı, yumuşak bir tarzda) hitap edin.
Olur ki aklını başına alır yahut hiç değilse biraz çekinir.."
{ Taha 44 }

Allah onların kalplerinde ne var, ne yok pek iyi biliyor;
onun için sen onlara aldırma,
kendilerine öğüt ver
ve onlara kendileri hakkında
beliğ, açık, tesirli, güzel söz söyle.

{ Nisa 63 }

"İşte siz (mü'minler) böylesiniz, siz onları seversiniz ve onlar sizi sevmezler.."
{ Ali İmran 119 }

"..Size selam veren kimseye,
dünya hayatının menfaatini gözeterek,
“Sen mümin değilsin”
demeyin.
Allah katında çok ganimetler var.
İslâm’a ilk önce girdiğiniz zaman siz de öyle idiniz.."
{ Nisa 94 }

"..nefslerinizi temize çıkarmayın.
O, kimin takva sahibi olduğunu iyi bilendir..”
{ Necm 32 }

"..Azabımı dilediğime isabet ettiririm.
Ve rahmetim her şeyi kuşattı.."
{ Araf 156 }

"Ki O, her şeyin yaratılışını en güzel yaptı.."
{ Secde 7 }

"..kendini müstağni gören kimse..
Sen ona ilgi gösteriyorsun!"
{ Abese 5 , 6 }

"..A'ma'da idi.."
{ sav } 


"El An öyledir."
{ Ali (kv) }

"İşte siz (mü'minler) böylesiniz, siz onları seversiniz.."
{ Ali İmran 119 }

"..hangi tarafa dönerseniz dönün, Allah’ın Vechi (Zat’ı) işte oradadır.."
{ Bakara 115 }

"..Onları gördüğünde bedenleri (görünüşleri) hoşuna gider.
Konuşurlarsa, sözlerini dinlersin.."
{ Munafıkun 4 }

Gözü şaşmadı ve sınırı aşmadı.
{ Necm 17 }

"Yaradılanı severiz Yaradandan ötürü."
{ Yunus Emre (ks) }

Sabah akşam, O’nun Vechi'ni (Zat’ını) isteyerek Rabbine dua edenlerle beraber nefsini sabırlı tut. Dünya hayatının ziynetini dileyerek gözünü onlardan çevirme! Kalbini zikrimizden gâfil kıldığımız ve hevasına (heveslerine) tâbî olan kimselere, işinde haddi aşmış olanlara itaat etme!
{ Kehf 28 }

Sa'd Ibnu Ebi Vakkas (radiyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam), ben yanında otururken, bir grub insana ihsanda bulundu. Ancak onlardan benim daha çok hoşlandığım birine hiçbir şey vermedi. Ben: "Falanca ile aranızda ne var (ona niye vermedin)? Allah'a kasem olsun, ben onu mu'min görüyorum!" dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Müslüman (görüyorum de!)" buyurdu. Sa'd (dayanamayıp) bu kanaatini üç kere soyledi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da her seferinde aynı şekilde karşılıkta bulundu. Sonuncu sefer şunu ekledi: "Ben, nazarımda daha sevgili olana hiçbir şey vermezken, yüzü üstü ateşe düşeceğinden korktuğum insanı kurtarmak için ona ihsanda bulunurum (ihsanda bulunmam sevgime ölçü degildir)"

{ sav }

"..Arifler, âlemdeki kibirli ve zorbalara -onların dış varlıkları bakımından değil, kendilerinde ortaya çıkan nitelik nedeniyle- tevazu göstermişlerdir. Çünkü onlar her şeyde Hakkı görür. Hatta karşılaşma esnasında selamlaşmada eğilirken de durum böyledir. Bazen ârifler, selamlaşırken kardeşlerine eğilirler ve önünde eğilinen şahıs da buna sevinir. Mutluluğu ise, kendisini bilmeyişinden kaynaklanır. Çünkü bu cahil insan, onunla karşılaşan arifin önünde eğilmesinin ve rükû etmesinin kendisinin hak ettiği yükseklikten kaynaklandığını zanneder. Yabancıların geneli ise, farkında olmaksızın, bilgisizliğe bilgisizlikle karşılık vererek, adet ve örf olarak bu davranışı yapar.."
{ Muhyiddin İbn Arabi (ks) }

Sende önce bunlar olacak bu mertebeleri almış olacaksın, bunları anlıyacak İrfan'a ulaşıcaksın, yani önce sende Hakk görünecek ki sonra Kafire Hakkını bildirebilesin ! Sen'de daha Hakk'a İttiba yok ki, Kafir'de Hakkı göresin be kardeşim.. Sen Mümin'de görebiliyor musun ki zaten ! Sen'de Hakk yok ki sende ! Geçtim Kafir'de bile görmeyi ! 

Hz Peygamber (sav) ~ Ehl-i Beyt

Peygamberin (as) yaptığı pek çok şey olmuştur ki onu canlarından çok seven Ashab'ı anlıyamamış, kafaları karışmış, kaldıramıyarak neredeyse itiraz ederek, hadlerini aşacak duruma gelmişlerdir. Hz Ömer hakkında ve daha pek çok Hadis'lerde bu gibi örnekler kayıtlanmış, elimizde mevcuttur. Şimdi sen Hz Peygamberi (as) elbette sever sıdk ile tasdik edersin, o öyle "İnsan"dır ki Zalim olmadan sevmemek mümkün değil. Ama şu var ki ! Sen Allah'ın Velilerine yan gözle bakıyor, O'nun Sünnetine uymadıklarından filan söz ediyorsun. Halbuki iş öyle değil ! İş yukarıda bahsettiğimiz gibi ! Onlar Sünnet'e senden daha yakın da, sen O Sünnet'in tam idrakine varamıyorsun. O'nu Peygamber olarak görüp Sünnetine uymak, Peygamberliği açısından onu Sıdk ile Tasdik etmek başka, O'nun Veliliğini ve Varisleri olan Hakiki Velileri görebilmek bambaşka ! Yani kendi zamanındaki Ashabının durumu bu iken senin bazı Varisi olan Evliyaullahın sözlerini hareketlerini anlıyamamanı kendine çok görme ! Sen mesela Hz Ömer'i tanıyorsun, bir yönden kendine benzetiyorsun çünkü öyle değil mi ? Hz Ebu Bekir'i tanıyorsun, Osman'ı tanıyorsun (ra)... Hepsine Selam olsun.. Acaba Ali'yi (kv) tanıyor musun ?! Ashab'ı biliyorsun fakat.. Ehl-i Beyt'den haberin var mı ! Fitne'ye düşmeksizin Ehl-i Beyt sevgisine ulaşmayı başarabildin mi ? İlim (!) Şehrinin Kapısı !, Velilerin Şahı Ali'yi (kv) sevebiliyor musun !.. Zor mu ! Ashab'a sevgin muhabbetin ziyade tamam ! Ehl-i Beyt'e Muhabbetin nerede kaldı acaba, hiç düşünüyor musun ! Lafta kaldı hatta ne yazıktır lafta bile kalmadı !

Ben sizin Rabbiniz değil miyim

Ezeli Güneşin Nurlar saçan dili Alem olmuş 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim' diye yankılanmakta.

Hz Peygamber (sav)

Hz Peygamber sav hiçbir Makam ile kayıtlanmaz, sınırlanmazken, her birini de eksiksiz İhtiva eder. Saf Ruh iken Kamil Nefs'tir, Sırf Akıl iken, Sırf Gönül'dür.. Dört kapı da ancak o'na açılır. İlahi Zât Dünya'da en Kamil Suret'de o'nunla görünmüştür. Övgüsü geçmiş gelecek tüm zamana ulaşmıştır. Hakk'ın en Kamil Tecellisi, ve tüm en Kamil "İnsan", en Kamil "Kul"dur. O, "Büyük Alem"dir. Hz Peygamber'e sav tepkin ne olurdu, ilişkin ne derecedeyse, Cenab-ı Hakk ile ilişkinde de o derecedesin.

Kulluk

Kafir, İman etmesine vesile olan sayısız Nimetleri tutar Rabbine ortak koşar.

İsimler ~ Zat ~ Ruh - Nefs

İsimlerinin, Zâtının üzerinde bir etkisi yoktur. Çünkü İsimleri olan Nefs'i, sonradan edinme olmaksızın "Mutlak" Mükemmel'dir. Bizim ise Ruhumuza yani Zâtımıza etkisi ve perdesi olan, yani Mükemmel olmıyan bir Nefsimiz vardır. Ki bu Nefs Perdesi, altında O'ndan bir Ruh olan "İnsan" için en büyük olay olan "Allah'a Kavuşma"yı gerçekler. Bu Kavuşmayı umursamıyan Ruhlar için ise aynı "Nefs" en büyük "Perde" en büyük "Ayrılık" olarak kalır. Sonra onlar, O'ndan bir Ruh oldukları halde Cehennemde şöyle seslenirler : "..'Rabbinize* dua edin. Azaptan bir günü bize hafifletsin.'.." [Mü'min 49]

Kulluk ~ Rıza ~ Cüz-i İrade

Amelle, hem de maddi manevi vehmettiğin kendi gücün kuvvetinle ne olur ? O senin haline, saf niyetinden gelen gayretine bakar Kulluğuna nazar eder de mahrum bırakmaz, Razı gelir; o zaman olur. Yoksa ne Sistemle, ne fiili ne kavli Dua ile hiçbir şey olmaz ! Sen Ne'de ne ile bir şey meydana getirmeye, açığa çıkarmaya çalışacaksın ?

Zaman'ın başlangıcı ~ Ed-Dehr ~ An-ı Daim

An Zaman olur, Algısı değişir, zaman genişler daralır, uzar kısalır, ama An değişmez. Zaman ne zaman başladı deme çünkü Evvel Ahir sana olur, Bereket olur, ama An-ı Daim olanın başlangıcı yoktur.

Hu ~ Kulluk ~ Zâtî Şükür

Rabbinin azı fazla, fazlası az gelir. Her şeyde Şükre varmak mukadder olduğu gibi Şükürde de Zâtına varmak lazım !

Kulluk ~ Hu

Bazen güzel hikmetli ilahi sözler manalar çağlayan gibi öyle peşisıra gelir ki zapdetmeye kaydetmeye güç bulamazsın. Nedir bu, ziyan mı ? Hayır, Rabbinin Feyzninin Lütfunun haddi hesabı olur mu !

Şükür ~ Kulluk

Şükürden başka bir şey söyleme.

Nur - İlim

Bulutlar perde olur görünmezse de Güneş kaybolmaz; işte bu, Nur'un Batını olan Biliştir.

Kulluk ~ Yakın

Aslında uzak değilsindir de Yakın olduğunun özel haberi lazım İnsan'a.

Ayan-ı Sabite ~ İdealar ~ Kader ~ Felsefe ~ Eflatun-Aristo ~ Min Ruhi

"Tohum" kendi içine yazılmış Bilgi'den başka bir Ürün, Meyve vermez. Yani "Tesadüf" söz konusu olmadığı gibi Öz olan da Madde-Tohum değil "Bilgi"dir. Bu Tohum/Bilgi ve her Tohumun kendi özeline yazılmış olan farklı "Bilgi" Kader Şemsiyesi altında bulunan "Ayan-ı Sabite" veya felsefecilerin "İdealar" dedikleri şeydir. İnsan ve İnsan-"lar" da ( her biri ) OL-uş'da aynı İlahi Hükme tabidir. Yani Eflatun ve Aristo gibi ender filozoflar "Akıl'ları ile değil" bu "Tohum"un Ürünü, Meyveleridirler. Peygamberler de (as) elbetteki onlardan daha Özel ve Yüksek İstidat'a, Tanrı'dan Zâti bir Alakaya Müşerref olsalar da "Beşer" olarak Yaratılmak bakımından aynı "Nüve"ye sahiptirler; her İnsan gibi O'nlar da O'ndan bir "Ruh"turlar ( Min Ruhi ). Fakat sonra, İnsan-lar'dan kimisi bu "Tohum"un, Nefislerine-Beşeriyetlerine, Dünyevi Koşullarına ( İmtihan ) rağmen, Meyve vermesine de izin verir, kimisi de İstidatlarına rağmen kendi Nefisleri aleyhine Meyveyi de Tohum'u da Heba eder, Nefisleriyle Örter. Bunların hepsi de yine İlahi Hükme yani Ceza, Mükafat'a tabi olarak Kader Şemsiyesi altında Allah'ın Bilgisi dahilinde gerçekleşmiş - Hakk varlığıyla İzin verilmiştir. Neticede hiçbir şekilde Zulüm olmamış, İmtihan dışında bir Zorlama olmaksızın Hakk, Hakk tarafından İnsan-lar özelinde kendi kazanımlarına Vesile olarak leyhlerinde ve aleyhlerinde açığa çıkmıştır.

Enel Hakk ~ Hallac-ı Mansur (ks) ~ Kulluk

Sözün sahibini bilmek isteyende gerek Hallac gibi kavuşma isteği.

Kulluk ~ Utanma ~ Hayâ

Allah'ım beni Merhametinle ve Lütfunla Utandır.

A'mâ'da idi ~ An-Zaman ~ Ed-Dehr ~ An-ı Daim ~ Evvel - Ahir ~ Hu

Bir önceki zam'an şimdi yok oldu, sonraki de şimdi yok. "Evvel" ve "Ahir" olan.. a'mâ el-an, şu An'da. "Ed-Dehr" ve "An-ı Daim".

İlah ~ Rabb - Merbub ~ Uluhiyet ~ Tenezzül ~ Zevk

Alem, Yüce Zât'ın "Tenezzül"ünden ibarettir. Bu Tenezzül olmasaydı ne Baba-Çocuk, ne Dişi-Erkek ne Rabb-Merbub vb olurdu. Keza Tenezzül olmasaydı, Alem ile Tasavvur edilebilen bir Uluhiyet de olmazdı. Halbuki Uluhiyeti-İlahlığı Sahiplenen ve Nispet edilebilecek O Yüce Zât'dan başkası da yoktur. Ve "Hakk" Sıfatının Hükmünden ayrıca, Alem olan bu Tenezzül bir Lütuf olarak O'nun kendi Zâtına özgü bir Zevkidir de.

İlahi Sır ~ İlim ~ Tefekkür

Akıl, Nefs, Kalp vb varlıklar-Kelimeler nihayetinde her şey gibi İlahi Sırra dayanırlar. Onun için ki hiçbir zaman İlmine tam erilemez ; Zevk'i, Feyz'i son bulmaz. Onun için ki bunları Tefekkürü Hafife alma.

İlim ~ Ruhani Lütuf

Ayçiçeğinin güneş ışığını takip eden gözleri yoktur. İnsan'a ise Işık'tan öte, hiç mi hiç görünmeyenle ilişki kurabilen gözler bahşedilmiştir.

La Faile İllallah

Abdest aldın kıyama durdun "Allahuekber" diyecektin ki bir baktın, seccadeyi sermemişsin. Seccadeyi sererken Fail O, hiçbirşey bilmezdik, bilemeyiz de, Öğreten, Hatırlatan O; unutmak, hatırlamak ; Fail hep O, Latif Rab O.. Yol O.. İz O.. Seyreyle OL Ân'ı, OLduran O.

Hu ~ Kulluk

Özünde O'ndan bir Ruh, Suretinde bir Resimden ibaret olan, O'nu görmek, O'nu bilmek istiyor. Rabbim Kuluna Sen'den Güzel, Sen'den başka Rabb olur mu.

Kulluk

Bazen öyle OLur bazen böyle. OLan sana bazen hoş gelmese de, madem öyle de böyle de Güzel ise ; Sensin orada güzel OLan, Hakkın Kulu. Sen bi öyle bi böyle olanları da bırak, olmayı da bırak.

Birlik ~ La Faile İllallah ~ Kulluk ~ İrade

Sen hareket ettiğinde Alem de hareket etse. Ve sen durduğunda Alem de dursa. O Birlik böyle olur. Ve bütün kulları içine alarak bunu Ahirette yapmak Allah'a kolay bir iştir. Hoş zaten Celalinden Cemalinden geçip Zatının Kemal'ine eriştirilen için O'nun Takdir ve de Hükmünden başka Fiil olamaz, yani Halk ve Emir çelişmez, Zulmetmez, Hakk'a Kul olmuş Kemal bulmuş olanın da Gönlü bulanmaz ya; ama herkesler şimdi bunu bilemez, Hakk'a dayanılmaz, Cehennemi Cennet, Cenneti Cehennem zanneder, küser, unutur, inkar eder, şirk koşar. Hem Cenabı Hakk'a hem Kula en büyük Zulümdür; Sen Şirk koşma. Şimdi bu Dünya'da, OLan her şeyden ancak senin Kast ettiğine göre Yankı, yani kazanç ve kayıp görünür olmaktadır. Yani İraden değil, Mutlak İrade'de Kast ettiğin veya Zannettiğinden soruluyor. Zan, İman, Şüphe, İkan, Hakk soruluyor. Cenabı Hakk senden Hakkı, Kendisini soruyor.

Şeyh - Biat - Tarikat ~ Nefs ile Cihad ~ Kemal ~ Kulluk

Nefs ile Cihad olmadan, O Kadir ile Hızırı bulmadan, Biat ile Kemal buldum, Hakk'a Erdim zannetme. Şeyh İçinde olmadan, İçindekini Şeyh tutmadan, dışardakiyle dışındakine, büyüklenip böbürlenme.

Kader ~ Cüz-i İrade ~ Cennet - Cehennem ~ Ruh

Allah bizi -Cüz-i irade sahibi olan Cinleri ve İnsan'ı- yaratmazdan önce neler olacağını biliyordu.Tek tek neler yapacağımızı ve bu yaptıklarımıza göre bize ne hükümler vereceğini, her bir İnsan'ın Akibetinin ne olacağını biliyordu. Hepsini öylece de Kader Kitabına Yazdı, kaydetti. Ve Yaratmakla Tecelli ederek, olacaklara, Kendi Varlığıyla İzin vermektedir. Suretinde İsa'ya (as) İzin verip kuş heykeline Can verdiği gibi, bize de Ama'da Kendi Katında, Ruhuyla Hayat verdi, Kendi Ruhundan olan bu Ruhları Adem'in (as) Zürriyeti Suretinde Toprağa ekti, bu Surette gizledi ve gizlendi. El An öyledir ! Şimdi sen, Dünya Suretinde seni İntihara sürükleyecek bir çok sebepler görebilir bulabilirsin !? fakat Allah, hiçkimseyi ne tutup çatıdan aşağı atarak öldürdü, ne de kimseye "Tecavüz et" diye emretti ! Aksine, O'nun Yaptıkları, ve Emirleri Yasakları, bizi her an Cennet yaşantısına yükselttiği gibi Cehennem yaşantısından da uzaklaştırmaktadır. Bizi An be An, Kendi Mertebesi olan Hakk olmaklığa döndürmektedir ! Neler yapar neler ! Melekler bizi O'na yakıştıramamış da O neleri üzerine almış ! Hakkını Helal edenlere, Tevbe edenlere ne mutlu ! Nurundan azıcığı Güneş olmuş, Cezbesinden bir parçacığı Felekleri Meydana getirmiş ! O'nun için her şeye değmez mi ya, Sabredenlere ne mutlu ! Sevgili olduksa, Sevgilinin Cefası da Lütuf olmaz mı ya ! Görmezden gelir bilmezden gelir, Celali de Cemali de Bize Kemali olmaz mı ya ! Bil ki ! Yaptıklarını ve Emirlerini Yasaklarını hafife alarak Hakk'a Tecavüz etmeye ve O'nu görmezden gelerek Ümitleri kesip Öldürmeye Azm eden kim varsa, ancak ve ancak kendisini öldürmekte, kendisine tecavüz etmekte, kendi kendisine Zulm etmektedir ! Cehenneme girene sormalı, orada ne işi varmış !.. Şüpesiz ki Allah, hiçbir kimseye Zulmetmez !

İlk İnsan ~ Akıl

İlk İnsan, Susuzluğunun Su istediğini Allah'tan başka kimden öğrenebilirdi ki. Aklından mı... Şimdi onun her türlü susuzluğunu, Rabbinden başka kim giderebilir.

Celal - Cemal ~ Merhamet ~ Kemal

Şımartılmış, ne istediğini bilmeyen bir çocuğa ancak Merhamet edebilirsiniz; Kemal vermeniz mümkün değildir. İlk ikazınızda o sizi kendisinden uzaklaştıracak, artık her söyleyeceğinize kör ve sağır kesilecektir. Hatta biraz daha ileri giderseniz şımartılmış nefsini korumak adına sizi düşman belleyecektir. İşte yetişkin de olsa Kemal'e ulaşma arzusu taşımayan şımarık kimsenin durumu da aynı böyledir. O Allah'ın Celalinden hiçbir şey elde edemediği gibi Cemalinden de sadece Şımarıklığı ve Merhameti satın almıştır. Sizde göreceği Sıfat sırf Celal, görmek isteyeceği Sıfat ise sırf Cemal olacaktır. Cemal ve Celali bir olan Kemal sahibi Zat'ı asla görmek istemeyecektir. İşte bu da ona O Allah'dan en uygun bir cezadır zaten; asla göremeyeceği bir Merhametin yanında hiçbir zaman ulaşamayacağı bir Kemal. Allah bize Yüce Zatının Kemali gayrında sırf Cemal ve sırf Celal yüzünden göstermesin! Amin.

Cüz-i irade ~ Kulluk ~ Muhabbet ~ Aşk

Cüz-i irade yok diyen bir kişiden Allah'ın Kulluk muradı ümidi yok demektir; bu söz en fazla, o kimsenin hükmü verilmiş olup an be an cehennem için ibret olarak yaratıldığını gösterir. Yani o kişinin cüz-i iradesinden sığınabileceği Mutlak bir Rab kalmamıştır. Halbuki insan bilmez, bilmese de muhatabı an be an Hakk'tır, ve Allah An'dadır geçmiş gelecekde değil, dilediğine hükmedebilir ; insan'dan muradı kulluk, ve ona lütfetmektir; ebedi bir zıtlaşma değil. Yoksa sırf ezeli ilmiyle hükmedip direkt cennet ve cehenneme koyuverirdi; dediğimiz gibi bu ebedi sürecek bir zıtlaşma değildir. Eğer ona kendisine kul olması için cüz-i irade ile serbestlik vermeseydi İnsan'la Murad ettiği bu Muhabbet ve zıtlığın kemalini bulduğu bu Aşk meydana gelmezdi.

Kulluk

Allah nefsine ve sığınacağın her şeye bir zayıflık verdi ki ancak Kendisiyle güç kuvvet bulasın.

Cüz-i İrade

Cüz-i irade olmasaydı Allah'ın İradesine Sığınmak mümkün olmazdı. Cüz-i irade ise Ümid, Dua, Sığınma yani Kulluktan başka bir şey değildir ; O'ndan Ümidimiz O'dur ki; bizi İradesine zıt düşmekten yani nefsimizden ve seytanlığımızdan Daimi muhafaza etsin de Mutlak Kulluğa kabul eylesin. Amin.

Celal Cemal ~ Benlik ~ İnsan

O'ndan bir Ruh olduğumuz, O'nun Suretinde Yaratıldığımızdan, kendimizce Celalimiz Cemalimiz, Benliğimiz vardır. O Benliğimiz ile kimi zaman O'ndan daha Merhametli olur kimi zaman O'ndan daha Celalli olur bir türlü Senaryoya müdaheleyi bırakmayız. Yönetmeni geçer, kendimizce hikayeler roller kurgularız. Olur ki bugün sevmediğimize gazaplandığımıza O Azab eder Celalini gösterirse bu sefer ona acır merhamet ederiz. Olur ki bugün çok sevdiğimizi yarın O sever de biz düşman oluruz. Tevbe edenlere ne mutlu ama biz belki hakkımızı helal etmeyiz. Ya toptan Cehenneme ya toptan Cennete. Yahut Cehenneme koşan adamı haketmediği Cennet'e ! Celalimiz Cemalimiz var Benliğimiz yerinde ama bir türlü O'nu Bilmiyor Tanımıyoruz ! Hakkımız var sanıyoruz, Senaryoyu ne türlü değiştirirsek değiştirelim memnun değiliz, ama Başrole oynuyoruz, Yönetmene kafamız bozuk ! O'nun Zuhurunu istemiyoruz ! Şu Celali Cemaliyle Benliğimizi bir türlü Kendisinden olan Zât'a veremiyoruz ! Ey Alemlerin Rabbi, Ey Yüceler Yücesi Zat ! Korkup Edeb edemiyoruz Cemalinden, Sevinip şımaramıyoruz Celalinden ! Aşk olsun, Aşk olsun Zâtına !

Kalp

Nefisle Cihadın üzerine Kalbinle Cihad'ı ekle de onu Huzur'da Sabit kılmaya bak. Paslanır ya, onu Muhabbetle Zikirle Namazla İlimle artık türlü türlü Nurlar ile parlatmaya tutuş.

Aşk ~ Akılsızlık

Aşk için "Akılsızlıktır" deme, terbiyesizlik etme. Hakk'ı Zikredip Meczub olmamakla gizlersin, büyük günahın vardır. Uyanıksan görürdün, Aşıkın da bir Aklı, düşüncesi vardır; Şeriat vardır. Akıl da Zâtı ile bir, Sıfatın Kemalince derece derecedir. Hakk'a gelince Hakikat'en Arif olmak lazımdır.

Evrim ~ Sanat ~ Hikmet ~ Bilim

Evrim'e göre Doğa'da "Sanat" yoktur ve var olmasının bir Anlamı da olamaz, gereksizdir ! Gerçekten de Evrim'e göre Doğa'nın her bir noktasında bu kadar İnce ve Yüksek "Sanat" olmasının Bilimsel olarak hiçbir Mantığı yoktur. Fakat buna göre tam aksine Evrim'i "Bilim" olarak adlandırmakta, "Bilim" olduğunu iddia etmekte pek ısrarcıdırlar ! Neden ki, ne gereği, ne anlamı var ?! Halbuki Doğa'daki ve Canlılardaki bunca Estetik ve Görsel Sanat eğer geriplanında "Bilim" ( Evrim ?! ) ile açıklanacaksa, bunca varlığın gerisinde apaçık bir kanun olarak "Hikmet" (!) bulunduğu nasıl İnkar edilebilir ! Evrim ( Varlıksal olarak ! ) kökeninde "Rastlantısal" bir şey ise sonrasında "Bilim" olarak nasıl adlandırılabiliyor ! Geride ne var ki sonrasında "Rastlantı" olsun, sonrasında ne var ki "Bilim" oluşabilsin ! Rastlantısal değil ise de, Bilim "Hikmet"den Evrim ile nasıl soyutlanabilir de yok sayılabilir, geçersiz görülebilir ! Buna göre, Akıllı (!) Tasarım nasıl İnkar edilebilir ! İşte Evrimci Bilim Adamlarında görülen bu "İnkar" ( Hakikati Örtme ) Cehaletin en büyüğü Bağnazlığın en ilerisidir !

Evrim ~ Tasavvuf

Yaratılış kare kare An'da mevcut, An be An gerçekleşiyor ; ne Evriminden bahsediyorsun sen ?

Tecelliler

Soğuk evde battaniye sıcaklığına sığınmanı, sıcak yaz gününde serin püfür püfür esen rüzgara kendini bırakmanı ve daha böyle sayısız paha biçilmez nimetleri hatırla ki, zavallı bir Mahlukun O'nun kucağına düşmesinin, Kullukdaki Küçülme içinde O'nun Büyüklüğünün, ne denli büyük bir Yaratılış ne denli büyük bir Zevk olduğunu görürsün. Acaba Yüce Meleklerden bir Melek olarak yahut Zayıflık bilmemiş Celal Yüzü görmemiş hiçbir şeyden habersiz Kudretli bir "Tanrı Oğlu-Kızı" olarak direkt Cennette şımartılmak mı ? Yoksa Kudretli Rahim bir Rabbin O Yüce Allah'ın aciz zavallı yoksun bir Mahluku, Kulu olarak dünyada "İnsan" olarak yaratılmak mı ?.. Hangisi daha güzeldir, Anlamak gerek ! Anlamamışsan dikkat et ! Kesinlikle Allah'ın dilediği daha güzeldir ! 

Acaba kulağına kalbine vesveselerin seslenmesi mi daha güzeldir, yoksa henüz bilmediğin Yüce Sırlara erişmek mi ?.. Acaba O Mutlak Kudretli olan İlah, bu Acziyeti Zavallılıkları nereden biliyor.. Mesela, "Korku"yu misal verelim.. Acaba Korku Duygusu gerçekten Acizlik midir, yoksa O Korku'yu bizim için Sevmeyince mi biz Korku'dan Korkar hale geliyoruz ?... Mesela, "Hastalık beni Zayıf düşürdü" deriz; Kudretli olmıyan Aciz bırakabilir mi ?... O'na göre böylece anlarsak; acaba bize O'ndan başka bir Tecelli kalır mı ? Sen ölümü ölüm zannedersin ama, aslında o Tecelli'nin mahiyeti ne, Nihai Kavuşma değil midir ?.. Bize göre İyi Kötü var ama, Anlarsan O'nun hiçbir Tecellisi O'na Acizlik yahut Kötü sayılabilir mi hiç ?.. Kötülüğü sevseydi Kötülükten de zevk alırdık !.. Deli olmamak lazım, Delilik de dediğimiz gibi şüphesiz O'nun bir Tecellisi olmakla birlikte Korku'dan kaçar gibi bizim yaratılışımızda bizde görmeye Razı olmadığı şeylerden kaçmak lazım !. O'na göre Kötü İyi yok hiçbir Tecellisinde lakin bizim için, Razı oldukları Razı olmadıkları var şüphesiz ! Sırlara karşı uyanık olmak lazım ki vesveseye dönmesin ! Korku var Korku var, hepsi de aynı Korku Tecellisi fakat kiminde Sevdiğini kaybetmemek şeklinde, kiminde Cesareti oluşturmak için, kiminde de İsyan şeklinde "Fiil" bulur ! İş geldi Fiil'e dayandı ; bizim için ise Amel'e dayandı ! Söz uzadı !

Kulluk ~ Muhabbet ~ Akıl

Aklını kullan derler ya.. Sen de Kalbini Gönlünü kullan da O'na şikayeti serzenişleri Muhabbet'e çevir.

Suret ~ Görülmezlik ~ El Batın

Görülmezdir O.. Suretindeki gösterişe aldanıp, İnsan görünürdür deme ; biz de görülmeyiz.

Sevgi ~ Sevgi'nin Kaynağı

Acayip bir Sultan'dır O.. Sevgi'nin Kaynağını unutma.

Ölüm ~ Ölmeden önce ölmek

Kim Zalim kim Masum, hepsi de ölecek. Ölüm döşeğinde son sözün son halin ne olacaksa şimdi de onu söyle, o halde ol ; ölmeden önce öl. İntikam mı istiyorsun, Davan mı var ? Kısas mı istiyorsun ölülerden ? Belki de Ölü Düşmanların, Ölü Dostların olur. Yaşamak mı istiyorsun ? Artık senin için başka çare yok, öleceksin !

Kader

Allah'ı unuttukça ne olur ?.. Kader, Kederler olur.

Nefs ~ Ruh

Şehvet Ruhu zapt edip Ben-liği ele geçirir ise de Ruhun değil Nefsin Tabiatının Arzusudur. Ruhun ise Tabiatı yoktur. Nefs sadece Ben-lik Arzusu yönüyle değil, "Tabiat"ı bakımından da Nefs'tir; çünkü Şehvet örneğinde olduğu gibi Ben-lik onu istemese de Nefs'in Tabiatı Talepten öte Ruhu Zorlar ve Emreder. Açlık da böyledir o da Tabiatının gereği Nefsindendir; Ruh yemek yemek istemez çünkü acıkmaz; acıkan Mide'dir (Tabiatın-Nefsindir). Yani Sen İstemesen de Nefsin Tabiatı gereği olarak Seni (Özünü-Ruhunu) Arzusunu yerine getirmeye Zorlar, Ben-lik yapmak için güç kuvvet arzulayıp Emrettiği gibi; çünkü maddi ve manevi olarak Zayıf yaratılmıştır. Açıkça görülür ki Ruhun dışındaki tüm Tabiatın Nefs'tir. Kalb ise, yine Nefs gibi Zorlasa ve Emretse de Nefs'den farklı olarak Arzuları senin için Hayırlı, Faydalıdır; lakin "Nefs" gibi Talebkar ve Israrcı değildir. Ve Sen'de bu Perdelerin gerisinde bulunan Öz Varlığın olan Ruh'dan başka Sabit olan, daha Zengin (Gani) daha Parlak bir Nur, Varlık, bulunmaz : Kendi Ruhumdan buyurduğu O Allah'dan başka ! Nefsin ve Kalbin Sıfatların; Manevi Varlığın, Ruhun ise Zatın Öz Varlığındır; Sen Kendini Kendisinden olduğun O Zat'a Teslim et !

Var ~ Yok ~ Hu

Alem tek bir "Heykel" değildir. Onu un ufak parçacıklara ayırdığımızı varsayarsak da bu parçaların arasından yerleşmiş oldukları hepsinden daha büyük bir Boşluğa ulaşmamız gerekir. Halbuki bu yere "Boşluk" dersek, onun başka bir Maddi Doluluğun içinde olması gerekir ki, bu yine aynı yer olur. Buna "Yokluk", dersek de, yine aynı şey olur. İnsanların fikrindeki bu "Heykel" ne kadar uzun zannedilirse zannedilsin Yokluğa yahut Boşluğa ulaşılması kaçınılmazdır. Ve çok da uzakta olmıyan bu Yokluk Madde olmadığı halde kaçınılmaz olarak "Var" ise, o halde ondan ayrıca bulunmayan bu "Var-lık" nedir. Buraya kadar Akıllı bir Düşünce ile geldik, Akılsızlığın bizi götüreceği yer ise bu anlamda sadece Saçmalamak olur. "Yokluk" madem ki "Madde" değildir, o halde ya "Hayal Sureti" veya "Düşünce" gibi hem maddesi "Yok" hem de maddesi var gibi Duyu-lur olmalıdır.. Varlığa "Nur"dur diyebilirim, lakin "Nur" bildiğimiz Işığı da verirse de Karanlıkta Duyulur olan, "Işık" değildir. Ve "Varlık" ne "Hayal Sureti" gibi sırf Görüntü, ne de "Düşünce" gibi sırf Mânâ.. "İlim" dersen de olmaz, zira Nur olmadan Işık olmayacağı gibi "Bilgi" de ancak "Nur" ile Mânâ ( Fiil ) bulabilir. Ya "Duygu" ?! "Uyku" dediğimiz de bir garip "Yok" ! Bu böyle Ol-mayacak.. Nedir bu "Varlık" Ya Hu !

Burçlar ~ Tasavvuf

Nefsine uymayanın Burcu olmaz.

Zât ~ Sıfat ~ Adalet

İnsan için Adalet nasıl ancak Hakk'da bulunur ise, tüm Sıfatlar da öyle ancak Hakk'ın Zâtında bulunur. Zât'ına Arif olmıyan hiçbir Sıfat'da Kemal bulamaz.

Adl ~ Adalet ~ Halk - Hakk

Adalet'in Halk'da görüneni başka, Hakk'da görüneni başkadır.

6 Saniye Önce ~ Seçim - Karar ~ İrade

"Seçme" ile "Karar" arasındaki Fark'ı görmezden gelene "İrade" yoktur.

Kulluk ~ İman ~ İrade

Yüce Allah'a her halde Sığınmayı Adet edinip ve O'na gerçekten Kalbinin en derinlerinden gelen bir İman ile Güvenirsen, seni Kader'e Uymakla, İradesine Zıt düşürmemekle tüm Endişelerinden Emin kılar, Hidayet'e Ulaştırır ve Doğru Yoldan ayırmaz.

Kulluk ~ Tecelli

Bir damla su için Allah'a Kul olunur mu ?.. İşte sen daha o bir damla suyun kıymetini dahi bilmiyorsun ki Allah'a Kulluğun kıymetini bilesin !

Zat ~ Sıfatlar ~ Tecelliler ~ Adalet

İnsanlar'da gördüğün "Adalet", Allah'ın Sıfatlarından biri olan Adalet Sıfatının sadece bir görünümü, tezahürü, Tecellisidir, Aslı değildir. Şu var ki Dünya'da görülen her Tecelli de, geldikleri yere, Sıfatlara, Sıfatlar ise Zat'a bağlanır ; lakin herkes bu görüşe, Müşahedeye, İdrak'e ulaşamaz. Bu Sırrı Bilenler, asla "Adalet yok" diye sızlanmazlar, ve Sabırları Ümitleri hiçbir zaman tükenmez, Yılgınlığa düşmezler; İmanları sayesinde de asla bu bağı göremeyecek şekilde gözleri kör olmaz. Bilmeyenler ise, sırf bu Tecellilere bağlanıp Sıfatların Asıllarını ve bağlandıkları Zât'ı göremedikleri, Unuttukları ve Umursamadıkları için, Ümitsizlik, Sabırsızlık, Korku gibi türlü belalar, ve Şeytanların Fısıltılarıyla zayıflayıp, neticesinde en büyük bela olan Dünya'ya saplanıp kalırlar. Kimisi daima Dünyevi Refah Rahat Zenginlik peşinde gizlice Fitneci Fesatçı olup Ahireti (Sonu) Umursamaz, Allah'ı ve Din'ini İnkar eder, kimisi de Irkçılıktan, Teröre kadar bir çok Aşırı, Şeytani işler işleyip, Yaratıcıları olan Allah'ın Sıfatlarına İsyan ettiklerinin farkında bile olmadan, hiçbir zaman kazanamıycakları bir Davaya tutuşurlar.

Abdulaziz Bayındır - İbn Teymiyye - Mehmet Okuyan vb ~ Kuran ~ Tasavvuf ~ Şirk

"..Nereye dönerseniz Allah’ın Vechi işte oradadır.." Bakara 115

Şimdi bu Ayet'de Panteizm mi kastediliyor ?..

"..Şah damarından daha Yakın.." Kaf 16

Şimdi bu Ayet'de Şirk var mı ? Ki "Bir ben vardır ben'de benden içeri" denildiğinde bu kadar pervasızca yalanlayarak Şirkle İtham edebiliyorsunuz ?

"Siz hiç düşünmez misiniz ?" Nahl 17

Özelde "Fususul Hikem" için Muhyiddin İbn Arabi Hazretleri bu Kitap Allah'ın Resulündendir deyip ikaz ettiği halde sizin bütün Tasavvuf Ehlini ve Tasavvuf'u Yunan Felsefesine Panteizme Yahudilere Hristiyanlara İslam'dan başka her şeye İsnad etmeniz, "Allah'tan Korkmaz Kuldan utanmaz"lık değil midir ?; tam bir Müşrik İnkarı Kafir İnadı değil midir bu sizinkisi ?

"...Kendilerine bir iyilik dokunsa «Bu Allah'tan» derler; başlarına bir kötülük gelince de «Bu senden» derler.." Nisa 78

“Allah her şeyi ihata edendir” Nisa 126

Şimdi bu Ayet'de Allah'ın bir Kılığa girdiği mi kastediliyor ?

Siz aslında bizzat kendiniz bunca sayısız Ayetlerin "Lafzına" göre Allah'a "Gizli Şirk" içinde İftira etmiş olmuyor musunuz ? Size göre Kuran'da da Şirk var mı ?..

De ki: 'Eğer Rahmanın çocuğu olsaydı, ona tapanların ilki ben olurdum.' Zuhruf 81

Mesela bu Lafız, sizce uygun mu ? Böyle söz söylenir mi !

“Âdem'e secde edin” Bakara 34

İnsan'a Secde he ! Hiç İnsan'a Secde olur mu vay zındıklar !

İşte sizin İftiralarınız ! Bu İnadınız, Yalanlayarak Sözleri hiç Düşünmek ihtiyacı hissetmeyip Şeytanca İftirayı seçmedeki Israrınızla bilakis siz Müşriklere Kafirlere benzemektesiniz de farkında değilsiniz !

Erkek ve kadın müminlerin, bu iftirayı işittiklerinde kendi vicdanları ile hüsnü zanda bulunup da, "bu apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi? Nur 12

Onu duyduğunuzda "Bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz. Haşâ! Bu, çok büyük bir iftiradır..." demeli değil miydiniz? Nur 16

"Siz hiç düşünmez misiniz ?" Nahl 17

"«Sen mü'min değilsin» demeyin. İşte Allahın katında bir çok ganimetler vardır." Nisa 94

Hu ~ Kemal

Aslan sesi ile Eşek sesinin birbirine Karışması, O'ndandır, O'nun Birliğinden ; Aslan sesi ile Karga sesini Ayırd edebilmen, O'nu, daha iyi Tanıyabilmen, her Seferinde her Felekde biraz daha Yükselerek, daha da Yakınlaşabilmen için. Yoksa Hayvanlar Aleminde senin ne işin var, niye ordasın, ve ne arıyorsun ?

Celal

Allah'ın Celali, kafirlerin azgınlığını, gafillerin korkaklığını artırırken, Bizim Diriliğimizi artırır.

Kulluk ~ Nefs ~ Allah'a Sığınmak

Allah'a Sığınmak'da Kavi ol ! Hüzünlenerek Gevşeme. Şeytan, zayıflık gösterenin yakasından düşmez. Şeytana ve Nefsine karşı Diri, Uyanık ol; Kavi ol ! Allah'ın Azameti, Celal Tecellileri, seni zayıf düşürmek için değildir ! "..Ayağını yere vur ! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su..".

Haller ~ Yokluk ~ Zât ~ Sıfat ~ Tecelli

Düşünceler gibi, Duygular, Haller gelmez. Zorlama ! Bunda, yani bir şeyi Yapmayışında, Sendeki Acziyetin Hikmet'i var. Acziyetini bil ki Yokluğunu bilebilesin; o zaman Zâtını anlarsın, yani O'ndan bir Ruh olduğun Hakikatini. Ve Zâtını Sıfatlarının Tecellileri olan Hallerle Nimetlendirir, Sıfatlarıyla Sıfatlandırır. Sanatçı Eser vermediğinde de o Sıfat'a Sahiptir, Sanatçıdır !

Allah Korkusu ~ Haşyet ~ Celalin Cemali

Allah Muhakkak ki Celal, Azamet sahibidir bunu hiç unutma. Hani çok kırılgan narin nazenin olmamak gerek. Dağlardaki, Dalgalardaki, Gök'deki Azamet'e bak ; Genişlikten, Yükseklikten Korkarsın : Haşyet duyarsın.. Hikmet'i gördüğünden mâdâ Celaldeki Cemali de gör ! Elbetteki Korkulur !

İnkar ~ Hakikat ~ Hakk

Zenginin Fakire uzaklığı, Kendi Nefsinin Fakir oluşu Hakikatini İnkar ettiği içindir. Aslında o kendi Hakikatini İnkar ettiği için Gayrını hor görür. Bu yüzdendir ki gerçek Zenginliğe yani Hakk'a, asla ulaşamaz. Hakikati İnkar edenin Kendi Hakikatini İnkar edemeyeceği hiç Aklına gelmez ! Bir Ayet'de Mealen : "Onların Seni reddetmeleri ve Bana Kavuşmayı İnkar etmeleri kendi yapıp ettiklerinin getirdiği Korku, Ahiretteki Akibetleridir" buyurulur.. Hakikati İnkar eden kimse aslında kendini Reddetmekte kendisini İnkar etmektedir. Ancak Hakk'a Teslim olan, Nefsinin Hakikatinden kurtulabilir ; ancak Hakk'a Kavuşan Zengin olabilir.

İşaretler

Ey Genç ! İşaretler peşinde ol ! Maksadı Rabbi ile "Muhabbet" olana zararı yok !

Nefisle Cihad

Boş bozuk sözleriyle, Evham ve Vesvesesiyle Kalp Huzurunu dağıtmaya başlayıp da Nefsinle Cihad vaki olduğunda, "Galip" İsmini Zikre geç.

Nefs

Nefsimi ancak Seninle, Senin Aşkınla Temizler, Seninle Tenzih ederim.

Hu

Allah, Kelamında, İlminde, Kendisine dışarıdan bakarak "O" diye hitab etmektedir. Bu durumu O'ndan bir Ruh olduğunu bilerek kendi nefsin hakkında derinlemesine bir düşünüver.

İlim

Sen Neydensin ?! Ve Neredesin ?!

Şikayet ~ Sızlanma

Şikayeti bırak ! Şikayeti bırak !

Nefs

Sen Nefs'den ve onun Tabiatının getirdiklerinden ibaret değilsin. İnsan Özünde O'ndan bir Ruh olarak Nefsinin varlığını, Tabiatını aşan bir Zatiyettedir. Kendini o Nefs'den ibaret zannetme çukurundan, belasından kurtar. Misal : Acıkan, yemek isteyen, Nefs'dir ; İnsan Oruç tutar. Narin nazenin olma, gözünü açık tutar Uyanık olursan apaçık görürsün, sıkıntılar belalar Nefs'e gelir Ruh'a değil. Keşfetmeden İnanması güçtür ama derler ya "Ruhum duymadı", Bil ki Hakikat'de durum aynıdır ; Ruh'un dünyadan, dünyevi oluştan Münezzehtir. Bu Hakikat Nefs'in Kafir ve Nankör olduğu halde ve şeytanın Vesveselerine rağmen, Kalb'in Selameti olan İman'ın Özünden gitmemesine benzer : Zira İman'ın Nispeti Hakk'adır, Hakk nasıl kaybolabilir, nasıl bir şeyden habersiz olabilir ! İşte Ruh'un bundan da üstün bir Nispete, Bağa sahiptir, çünkü O, Cenabı Hakkın Zatındandır ve O Zat'ın Katındadır ! Bil !

Aşk

Aşık sevdiğini Sevdiğinden başkasından görmek istemez.. Fakat Seven'de haller başka başka olabilir.

Kahhar

Zatımdan gayrısı Yok olucudur
Diyenden gayrısı değil
Her gece seni mışıl mışıl Yok iden
Her sabah seni ışıl ışıl Var iden

İlim

İlim'de, söyleyeni değil söyleneni tahkik vardır.

Peygamber

Biz cahiller O Peygamberlere ve Dostlarına Sadık olabilseydik, Nasihatlerini tutsa idik, akıllanmak için ne kendimizin ne de başkalarının hatalarına muhtaç olurduk.

Aşk

Sen'de Sana muhtacım. Zatına da Sıfatına da, hem her bir Tecelline de hayranım, kurbanım.

Tanrı ~ Alem

Allah'ı aramakla, Merhamet'i Adalet'i Alem'de aramak arasında fark var !..

Nefs

Yüce Allah, Nefs'in Tabiatını kendisine dönük olarak da Zalim, Cahil ve Nankör kıldı ki, İnsan, O'na ulaşmada kavuşmada, Benliği Ruh'una engel teşkil etmesin.

Düşünce

Düşüncelerini ileri sarar gibi yaparak, hemen bir sonrakine geçerek, takılıp kalanları ve istemediklerini sonraki gelecek olanlarla atlayabilirsin, zihnini kalbini böylece temiz tutabilirsin.

Düşünce

Düşünce nedir ? "Düşünce"dir işte.. Her zaman hakikati taşımaz.

Ayet ~ Tespih - Zikir

Ayet'in iyisi kötüsü olur mu ?! Her şey öyle ya da böyle birer Ayet'tir. O halde Zikir ol Tesbih ol.

Şükür

Şikayeti bırak, Şükret. Olmayanı bırak olan için Şükret.

Zikir

Zikir insanın belini doğrultur, Zikirde Şifa vardır.

Zâti Zikir ~ Vuslat

O'nu, O'nun için An.. Böylece olan Zikir'de Zat'a Vuslat vardır..

Hiç ~ Hiçlik

Yazıktır, bir türlü Yok olamadığı halde, Allah'dan yüz çevirip de, o zihnindeki tasavvur ettiği hiç'e kulluk edene.

Hu

Biz bir şeyi yapamayıp yapamayıp.. olduğunda.. O yaptığı için, seviniriz.

Hu ~ Aşk ~ Şeriat ~ Kulluk

Şüphesiz "Zorlama" yoktur ; O'nun Cazibesine kapılmamak mümkün değildir ! Kafir deniz suyu içer, ve içtikçe susar.. Aşık ise Pervane gibi Ateş'e atılır.. Sonra "Denge" Farz İbadet haline gelir. Herkes O'nun Huzuruna öyle ya da böyle Kul olarak gelir. Şeriat (Yol) nedir ? : "Bilin ki Allah'ın Rahmet ve Merhameti çok, Azabı pek Şiddetlidir." Allah Aşkı nedir ? Cazibesine kapılmak nedir ?... Bu meseleleri  reddeden kimse Kul değil ancak Ahmaktır..

Esma ~ İsimler

Allah'ın İsimlerinden biri Kahhar'dır (Kahredici).. Aşk ile.. Hem de her biçimde..

Hu

Zihin O'nu tutmaya, düşünce elleriyle bir put gibi kavramaya çalışır. Zihnini serbest bırak. Her şeyi İhata eden, Kuşatan, Kayyum olan O'dur.

Din

Ellerin ayakların konuşacağı haberini duyunca gülersin. Ama kafatasının içinde susturamadığın, bir et parçasıdır.

Mânâ ~ Zât Tecellisi ~ Akl-ı Selim - Kalb-i Selim

Şu, bu.. ; anlamları geç, bütün bunların Tek Bir Mânâsı olana gel.. Şüphe duyma bu, Zâtın Tecellisi.. Tecellileri içre, İlahi Huzurunda Kalb-i Selim, Akl-ı Selim ol.

İnsan ~ Cem - Fark ~ İlim

Kamil İnsan, İnsan, Kafir-Müşrik İnsan ; Nihayet'de bu Derecelendirme ile hepsi de Allah'ın Katında "İnsan" olarak Yaratılmış ve İlminde "İnsan" İsmi ile İsimlendirilmiştir, Cem ve Fark edilmiştir. Ahiret'de : Allah Ehli, Cennetlikler ve Cehennemlikler olarak gruplandırılacaklardır.

Din

Kafir Din'i İnsan'a Musallat olmuş bir "Fikir" gibi görür ; onun Din hakkındaki "Fikri" (!) bundan ibarettir. İnsan'ın Tabiat'ı ( doğal olarak burada Fıtrat'ı - Yaratılış'ı demek zorundayız ) hakkında ise tek bir kelam edemez.. Halbuki İnsan asla bomboş bir sayfa olmadığı gibi sırf Hayvan da değildir, Nefs'ine Doğa'sının her noktasından son derece Hakim Yüksek bir Ruha sahiptir. Sen Akli dengesi onun gibi bozulabilen (!?) , sonra onun kadar Kör olabilen bir "Hayvan" da göremezsin ?!.. Hem de bunu kendisini dışarıdan görebilirken-seyrebilirken yapar ! Yani bu anlamda da Yaratılış bakımından Hayvan Tabiatında değildir, yine O Ruh sebebiyle ki onları kıyası kabul olmayan bir hadsizlikte aşar !.. Şımarır !

Rahmet - Rahman ~ Sıfat - Zât

Rahmet'e kul olmakla, Rahman'a Kul olmak arasında fark var.

Ruh ~ Min Ruhi

Şunu hiç unutma ki Özün Ruh'un, O'nun Alem'in Özü olduğu Ruhundandır ; O'na bir adım bir karış mesafe yoktur ! Hem, şu beden kafesi perdesi dahi Latif ' tir , O Latif ' in Mülkü'dür. Kardeşinden sana Müjdeler olsun bu taştan topraktan madde Beden ve Alem'de Düşünce ve Kalp sana Burak olduğundan mâdâ, Allah'ın Ruhu Sana Vuslattır ; Sen Sana Burak'tır. Düşünce gider Kalp gider Beden gider Alem de gider: Ruh gözünü açık tut !

Dua ~ Muhabbet

Dua kabul olsun olmasın "Muhabbet"e gebe değil mi !.. Efendimiz (sav) ayakkabı bağlamayı bile O'ndan istememizi istiyor ! Allah'dan gayrı Kuvvet var mı ?.. Kulluktan güzel Muhabbet olur mu ?..

İşaretler ~ Tecelli

Örneğin her öğün yediriliyorsun, ama Rahman olan Allah'dan İşaret mi bekliyorsun ?.. Sayısız Esma Tecellisi ile çevrilisin yetmiyor ?..


Batıl ~ Vehim ~ Hakk - Hakikat

Batıl, Batıl olması kaydıyla Gerçek'tir. Vehim, Vehim olması kaydıyla Gerçek'tir ; Hakk'ın Tecellilerinin Suretlerindendir.

Kemal ~ Celal - Cemal

Kemal'in yarısı Cemal yarısı Celal'dendir. Burada Cemal derken Zâti Cemali kastetmiyoruz; bize Güzel gelen Sıfat Tecellilerini kastettik.

Kulluk

Allah Musa'yı (as) firavunun sarayında yetiştirdi, bilirsin.

Vuslat

O'nun bir şeyine kavuşmak ile O'na Kavuşmak arasında fark var.

'Neden Böyle ?' ~ Vehim ~ Vuslat - Kavuşma

O'nu bilmediğinde Bilgisizliğin ve Vehmin sana özüne dair korku, zayıflık ve yanlış bilgi vermekten başka bir şey sağlamaz. Zaten Vehmin - vehim olarak - yaratılışdaki işlevi budur.. 'Neden böyle' dersen.. : O Allah Tek'tir bir yere gitmez, yok olmaz, azalmaz, kaybolmaz vb.. O halde ölmeden önce ve öldükten sonra sınırların kalktığı O hakiki "Kavuşma" denen, başka türlü nasıl var olabilir nasıl gerçekleşebilirdi ?.. Sen "Kavuşma" ne demektir nasıl bir şeydir bilir misin ?.. Aşıklık hallerini çağır da sor ! Kaldı ki senin fiziki ve manevi yokluk ve yoksulluğun sana Ganiliğe ve Kudret'e Tam ve Kemalli olarak ulaşabilme imkanı da verir. "..Allah’tan başka kuvvet yoktur.." [Kehf 39] Yoksa kendinde güç vehmetmekle ya Firavun olursun, ya sadece vehmettiğin kadarıyla O'na kavuşabilirsin. Kayıtlanma, Yok ol da Sınırsız Varlığı gör !

Rahmet ~ İlim ~ Aşk

Hakk'ın Rahmeti şu Aşk İlmi olmayaydı Kabe taşlıkta Mecnun putperestlikte bırakalırdı.

Yabancılaşma ~ Yakınlaşma ~ Hakikati Muhammediye

İnsan Mutlak Varlık olmayıp, O'ndan olduğundan, kendisine de başkası kadar Yabancıdır. Ama yine O'nun Yakınlığından dolayı kendisine Yabancılık hissetmez. Zora düşmedikçe ne kendini ne başkasını bilmeye tanımaya ne de gerçek bir yakınlaşmaya gerek duymaz. Zora düşmesinin derecesi kadar yahut işi düştüğü kadar biraz bir şeyler elde eder. Yangın onun boğazına varıp Ruhuna Öz Varlığına kadar yakmadıkça Nefsinin Benliği sönmez. O'nu esaslı olarak bildikçe kendine, kendini bildikçe de esaslı olarak O'na Yakınlaşır. Esaslı bir Yakınlaşma yoksa iş "Tanrılaşma"dır ve sonu Cehenneme varır. Hakikati Muhammediye görülmedikçe Kemalli bir Yakınlaşma mümkün değildir.

Hu

Namaz Sen'den, Peygamber Sen'den, Ahlak Sen'den, Ben Sen'den.. ; Sen'den başka Ne'm var bilmedim ; bu Söz de Sen'den.

Teşbih - Tenzih ~ İstisna

Bir Tenzih ve Teşbih vardır her şeyde, O'na ait. Bir İstisna vardır her şeyde, O'nun için.

İhsan ~ Kulluk

İhsan'ın kıymetine dön, gözün üstünde olduğunu her an edeple hisset. Çok şükret. Geylani hazretlerinin selam olsun buyurduğu gibi "..Yapacaksan Allah için, Allah'a gösteriş yap.." Nasıl bir çocuk anne babasını gözetir küçükken, şimdi öyle yine İhsan'a dön.

Kulluk

Kızdığın halde kaybettiğin oldu mu hiç ?.. Veya kızman gerektiği halde dut yemiş bülbül gibi Kul
kesildiğin ?.. Haberi olmayanlar dışında.. farkettirildi mi sana İnsan'ın acziyeti ?... Ne mutlu bize o
zaman !

Allah'ı Bilmek - Bulmak

Merhamet, ve ne güzel şeyler var ise öyle.. hepsi.. Sadece konuşmak ile, anlamak ile, veya fiil ile
değildir. Zât'en.. Var'dır.. Bilen'e.. Bulan'a...

Sabah Namazı ~ Kulluk

Allah'ın yeni İman verdiği bir kimsenin nuru nasıl parlar ise, Namaz kılana da Sabah namazını vaktinde, farzı sünneti ile, devamlı kılmak, aynı şeyi yapar.

Arzu ~ Kulluk

Arzularının şiddetini azaltırsan O'nun Zâtı ve bütün İsimleri-Sıfatları ile beraber seninle olduğunu görürsün.

Yaratan ~ Müşahede

"Fıtrat" yaratılışa-yaratılmışa nispet olduğu için Yaratanın Müşahedesine perde olur.

Şükür ~ Kulluk

Bir Köpekciğin bir Kuşun su birikintisinden içtiği su için senin şükretmendir, o Şükür.

Zevk ~ Kulluk

Suret aynı kaldığı halde Zevk azalır hatta birden kesiliverir bilmez misin ? O halde ne Zevk Surettedir ne de Kulluk Suretendir. Zevk hangi Surette ise Kafir o Surete o Surette Kulluk eder ; İnsan'ı perde arkasından Avare eden, Kul eden O'dur. Hakiki Kulluk'da Zevk'e İtibar edilmez. Kul Zevkin Ne'de olduğunu bilirse tabi o başka bir Kemal başka bir Zevk.

Samimiyet - İhlas ~ Muhabbet

Şeytan eğer Samimiyet'e (İhlas) sarılsaydı "içindekilere rağmen" sorabilirdi : "Neden böyle yapıyorsun, neden böyle oluyor Rabbim" diyerek. Ve Rabbi ona o hale düşmesine gerek olmadan güzelce açıklar, bildirirdi. "Samimiyet" bu kadar önemlidir.. "Muhabbet" de böylece doğar..

Tesbih ~ Zikir

Zihnini Esmaül Hüsna'ya aç.. Çağrışan çağrışır. Her bir çağrışım Tesbih tanesi. Her bir tanesi başka Esma : Subbuh Allah.. Veli Allah.. Hayy Allah.. Kuddüs Allah.. Baki Allah.. Vedud Allah.. Vedud Allah.. Müteal.. Halim.. Samed.. Vasi.. Veli Allah.. Kuddüs Allah.. Subbuh Allah... 

Sebh/Tesbih : Akmak/Yüzmek. Akıp gitmek.

Tesbih

Tesbih Aşk iledir.. Sen Tesbih et, Aşk gelir.. Yalandan da olsa ağlamaya çalış; sonunda ağlıyacaksın.

Yaratılış

Yavruların hepsi de nasıl sevimlidir.

Yanan Ağaç

Muhammedî olan, Yanan Ağaç aramaz.

Fıtrat ~ Perde

Fıtrat, Perde olmuşsa, azıcık arala..

Cemal

Cemal'ini, Güzelliklere ancak dünyevi anlamlarını ve şehvetleri görmeksizin bakarsan seyredebilirsin.

"İnnallâhe meanâ"

'lâ tahzen (Mahzun olma) ; innallâhe meanâ (Allah bizimle beraber)' ; İlim budur. Kal budur. Hal budur. Hüzün budur. Sevinç budur. Aşk budur. Gönül budur. İnanç budur. İman budur. İmtihan budur. Marifet budur. İhlas budur. İhsan budur. Namaz budur. Oruç budur. İbadet budur. Din budur. Sünnet budur.

Ruh ~ Can

Sabah Ruh (Sen) üflenip de Var olup Dirilmeden, Bedendeki Can'ın diriliğin geceki Yok-luğuna faydası var mı ?..

Namaz

Oruç tutmadan İftar'ın Zevkine erilmez. Namaz'ın İftarına da Beş Vakit tamam olmadan erilmez.

Rab ~ Kul ~ Hüküm

Bir Çocuk, eli değmeden uzaktan sırf Düşüncesiyle Ateş'i ellememesi gerektiğini İdrak edebilir mi ? Ateş'in görüntüsü de pek hoştur. Soğukluğu duymadan Ateş'deki Soba'daki faydayı, zararı da hesaba katıp, Doğru bir Hüküm sahibi olabilir mi ? Ateş'ten korkar mı ? Yahut ebeveynine güvenip itimad edip sözünü tastamam tutar mı ?.. Bunlar Misaller, Manalarını Tefekkür için. Su için de aynı geçerlidir ; Deniz'e girmeden sırf Düşünce ile Yüzmek öğrenilir mi ?.. Ki o Deniz'in içindeyiz. Alemlerin Rabbi Allah Muhafaza etsin; O asla Zulmetmez.

Nefs

O'nun da Nefsi var hem de hiç şüphesiz derim, lakin seninki gibi dengesiz başına buyruk değil.

Emir ~ Kulluk

Zorbalar saçma sapan şeyler isterler ve emrettiklerinin gönülsüz olarak yerine getirilmesi umurlarında olmaz. O, dilediğini yapabilirken, bize Emreder, ve Emrettiklerine Gönülden İhlasla uymamızı isterken bizden dilediği şeyleri Kendisinden istetir, Kendisi yapar.. (..Yaratma da O’nun Emir de, öyle değil mi? Âlemlerin Rabbi mübarektir, şanı yücedir.) Araf 54

Nefs - Kalp ~ Celal - Cemal ~ Ruh

Celal'i Nefsinde, Cemal'i Kalbinde ; Ruh'sun Ruhunun kucağında.

Mucize

Sana normal gelen şeyler, fark etmediğin, bir Nefes bile, Hakk katında Mucizedir, Zevk'tir.

Yoktan Varolma ~ Yokluk ~ Enerji

Madde'den Enerji'den ibaretsin de her gece Uyku dediğin şeye dalınca "Yok" olmazsın da ne olursun ?..

Ateizm - Ateist ~ Akıl

Maddesi olmıyan Düşünce dediğin şey koca Bedeni titretir, korkutur, hareket ettirir kaçırır, Dünyayı peşinden sürükler, Rüya, Bedenlerin yorularak yaptığı şeyi kolayca yapıverir, Koku Mide'yi alt üst eder, Alem gören için Bilgi'den meydana gelir, Bilgi'nin Hükmetmediği şey yoktur, Aşk Kalbi yakar yandırır, yerinden çıkarır.. ; örnekler çoğaltılabilir.. Lakin İnsan hala Tanrı'nın Vücudunu, Sıfatlarını, Yaratmasını, şu Alem'in var oluşunu, Rüya'da onunla görmediğini bildiği şu Et Gözünün gördüğünde arar, Madde dediği bir şeyde arar.. Allah Görendir, Duyandır, Bilendir.. Farkında değildir ama Ateist'in ömrü O'ndan kaçmakla hareket bulur, O'ndan kaçmakla geçer !.. Aklın almadığı şeyden, görünmeyen o Aklı ile kaçar !

A Hakk'ın gözbebeği ! ~ Şirk ~ Kulluk ~ Tevhid - Vahdet

A Hakk'ın gözbebeği !
O'ndan Gayrısı Şirk de,
Tevhid Seninle olur mu ?
Taştan topraktan İlah olmaz da,
Eşya, Tecellisiz olur mu ?..
Ruhumdan demiş de, takmış peşimize Nefs'i
Hem Halife kılmış bizleri,
Veli, Resul, Nebi, Peygambersiz olur mu ?..
Akıl, Fikirsiz olmaz da Kur'an, Vahiysiz olur mu ?..
Melek, Cin, Hayvan, cümle mevcudat;
Senli Tevhid olur da, Sensiz Vahdet olur mu ?..

Ruh ~ Vehim ~ Rüya ~ Tecelli

Beden yürür, hareket eder, Ruh Sabit, Kainat coşar, hareket eder. İki otobüs yanyanayken seninkinin hareket ettiğini zannedip de ötekinin hareket ettiğini anladığın gibi. Hoş sen yine su gibi ak, istediğin gibi ol çünkü hepsi de Rabbinin Tecellileridir, Tecelli "Vehim" olmaz. Vehim "Anlam"da olabilir; sonuçta Rüyayı da görürsün gerçekten yaşarsın ama kalkınca onu kötüye yorarsın tabir edersin hata edersin, halbuki hepsini de güzele yormaktır Sünnet olan; zaten Hakk Tabir'i de olabilir onun. Şu Yaşamın hepsi de Rabbinin Tecellisidir kötüye yormak olmaz O'nu.

Anlam ~ Mâna

"Anlam", "Mâna" gibi Kalb'e inmez, nüfuz etmez. Bir zaman Zihninde dolanır, geçici olur.

Müteal, Mütekebbir ~ Kibir ~ Acziyet ~ Sevgi, Muhabbet ~ Kulluk

Sen Müslümansın Hakk'ı neden Kibirli görüyorsun ? Müteal olan O Allah senin gibi Mutlak bir acize neden Büyüklensin, seninle neden uğraşsın ? Zât-en Büyük olan Allah neden İnsan'a bir de Mütekebbir oluyor; neyi ispatlamaya çalışıyor ? Çünkü sen çok güçsüz çok zavallı, çok biçaresin, Her Şeye Kadir olan bir Rabbin var, Bilesin ! Çünkü İnsan çok Kibirli, Kibri kırılsın ki O Sevgi'ye, Muhabbet'e erişebilsin !

Kuran ~ Ayet ~ Hadis ~ Tevhid - Vahdet

Bu Söz Ayet midir, Hadis midir, Peygamberimizin Sözü müdür ?... Hangisidir !

"Mahzun olma, Allah bizimledir.."

Allah'ın İpi ~ Kulluk ~ İlim ~ Marifet

İlim'i Marifetin(l)e sıkıştırmaya çalışma ; Allah'ın İp'i uzundur. Kendin çıktınsa hızlı çıkmışsındır tutunmadığın yerlerden nakıslığın olur, haddini bil; yahut çekilmişsin de hiç hareket etmemişsindir, yine haddini bilmelisin !

Min Ruhi ( Kendi Ruhumdan ) ~ Vahdet ~ Ruh

"Kendi Ruhumdan" ( Min Ruhi ) İfadesi hem "Fizik-Metafizik", hem "Kalbî Mana"yı ( Benim, Benden ) kuşatır. Yani her iki anlamda da "Vahdet"i içerir.

Kulluk

Şeytan ve Nefis sana başkasının günahını haksızlığını gösterip hatırlattıkça sen de "Allah'ım Sen benim günahlarımı bağışla, haksızlığımı gider" de. Uğraşıp Kulluktan uzaklaşacağına tuzağı kendi lehine ters çevirdin gitti.. Neticede Allah'ın Günahları bilmesi yeter...

Ateizm Evrim ~ Allah neden bekledi

Ahmak olan Kafir, boş boş konuşur; İnsan'ın yüzbinlerce yıldır yok olup onca zamandan sonra şimdi şahsının belli bir zaman aralığında var edildiğine bakmaz da, Tanrı varsa neden bunca sene bekledi der. Sanki beklemiş de canı sıkılmış.. Şu Sabırsızlığa, kendini bir şey saymaya bak.. Beni niye beklettin ya der gibi.. Doğru söylüyor, o özünde Hakktan olmasında çok değerlidir ve bu yüzden böyle konuşur, ama O Hakk Tanrı, Şımarıklığı sevmiyor. Onun için onu böyle değersizleştirir de ne dediğini bilmediği halde mantık yürüten bir deli hale sokar.. Sonra kalkar bu bekleyişi de Evrim ismini takıp var saydığı tek bir "Sistem"e bağlar ; Evrim bir Yasa Kanun imiş, "Mutlak"mış.. Bu bir Dogma'dır ve Hakikat sayar, hatta Tanrı yerine koyar da, Din'i Kanun Yasa kabul etmez, İnkar eder. Evrim Kanunu Yasası karşısında iki büklüm olur, ona hiç söz söyletmez, Kulluk eder Ahmak ! "Bilmiyorum" diyene bak ! Güya da İsyankar ! İşte "Ahmaklık" Haddini bilmezliğin en büyük karşılığı, ne diyebilirsin.

Hafıza Kaybı ~ Bilgi ~ Zan - Vehim

Geçici Hafıza Kaybı, Bilgi'nin Yok olması demek olmaz. Zaten Bilgi'yi iyice düşünürsen, Düşünce gibi onun da Maddesi Yok'tur, Kendi değil. Zaten ne Var'dır ? Ve, "Var" nedir ? Hafızadaki Bilgi yok oldu zannedildiği halde tastamam geri gelir ve bu arada Kişinin Varlığı da Bilgi haricinde hiç değişmez ; burada Ruh'un aslına işaret var. Evren'de ise ne Bilgi ne de Varlık bakımından hiçbir Kesinti olmaz. Kesinti var desem bile, elbette Yanlış Anlamak ve Vehim gibi "Zan" olur bu ; "Bilgi" değil. "Bilgi" sahibi olanlar Küfür'den, Hikmetsizlikten (Saçmalıktan) beridirler ; çünkü Vehimin Neticesi ile Hakikat bir arada bulunmaz. Böylece Hakk ve bir şeyin Hakikat olması, hatta Hak ile olması Kafir'e göre Vehim'den ibaret olur ; ne kötü netice ! Allah Merhametine Sığınabilmeyi müyesser kılsın, Cemalini görebilecek Aydınlık bir yüz nasib etsin !

Celal Cemal ~ Teslimiyet ~ Kemal

Acıyı bilmeyen Merhameti tastamam bilebilir mi ? Tükenişi bilmeyen Teslimiyeti tastamam bilebilir mi ? Acıyı da bilirsin.. Merhameti Şefkati de.. Sabrı da bilirsin.. Celali de tastamam Cemali de.. Gereken ne ise, OLur o zaman.

Tekfir ~ Şirk ~ Kulluk ~ Bidat ~ Tasavvuf

Hazreti Peygamber (sav) kendisine 'Anam babam sana feda olsun yaresulallah' denmesini yasaklamamıştır.. Her söz her laf Şirk olmaz. Müslümanın önce Allah'tan başka İlah olamayacağına tastamam İman etmesi gerekir ; etmişse sorun yok, o Kafir bir Doktor olsun, Müslüman Kardeşi olsun herhangi birinden yardım gördüğünde Şuuru "Yalnız sana Kulluk eder yalnız senden yardım dileriz" Ayeti üzeredir ; Yoksa başka bir İlah'tan yardım diliyor başka bir İlah'a sığınmış değildir. Kıt Akıllı olmamak lazım. Kişi önce kendisine bakmalı acaba neden her şeyi herkezi Şirk'te görüyor ?.. Allahtan başka bir İlah var korkusundan olabilir mi ? Gizli Şirkin aslı budur.. Yoksa, Allahtan başka İlah yoktur, olmadı, olamaz ! Bir Tasavvuf Ehli herhangi bir İnsan'a Secde etse bile ona İbadet Secdesi etmez, onun için Namaz kılmaz yani, Allah için Hürmet eder, Saygı gösterir, Meleklerin Adem'e (as) Secdesi gibi ( ! ) ; yahut da birinden yardım istese veya görse bu Yardım eden Meded edenin Allah olduğunun Şuurundadır.. Hüküm de böyledir ! Kişi kendisi işin içinden çıkamaz ve elbette Bilen bir Büyüğünden soracak, öğrenecek, Hüküm alacak ! Doğrusunu da, En Doğrusunu da elbette ancak Allah bilir ! Ne sandın ?! Tekfir etmek bu Gizli Şirk hastalığından kaynaklanan şeytanların Müslümanları bölmek için kullandığı Hilelerin başı Fitne'nin ta kendisidir; yoksa Şirk filan bunlar şu durumda cahiliye dönemi saçmalıklarından ibarettir !..

Asıl "Şirk", "İlah" olmadığın halde onun bunun Şirk'te olduğuna biliyormuşsun gibi "Hüküm" vermektir ! Asıl "Bidat", Kulluk Vazifen, Farzlardan Sünnetlerden Vaciblerden olmadığı halde günde beş vakit onu bunu şu veya bu şekilde Zahiren Batınen "TEKFİR" etmendir ! Halbuki belki de sen Müslümanların arasına onları bölmek için girmiş kimsenin göremediği bilemediği "Gizli"de bir Münafıksın, bir Ajansın ? Kim ne bilsin ?! Farkında değilsin de böyle böyle Şeytan'a çalışıyorsun ?.. O halde Allah'a Kulluk ve Vazife olmadığı halde kimseyi "TEKFİR" edip Şirk ve Bidat'e; Büyük Fitne'ye düşme ! Bak "Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker" ! Kulluk Vazifesi değildir Bidat'tir ona buna "Sapık" demek, "TEKFİR" etmek ! Ashab da pek çok şeyi Efendimize (sav) Bidat diye şikayet etmiş fakat Efendimiz (sav) hepsine Bidat Hükmü vermemiş hatta bazılarını Övmüş "Bidat-ı Hasene" olmuştur : BİLEMEZSİN ! Zaten kaldı ki dediğimiz gibi bu FARZ değil SÜNNET değil VACİP değil "Kulluk Vazifesi" değildir ! Hatta "TEKFİR" İman Küfür nispetinden de olunca "ŞÜPHELİLER" den sayılıp Büyük Fitne'ye yol açtığından Fesad'a, Bozgunculuğa - Ümmeti Bölmeye girer ! Farzlar Haramlar belli, Fitne de belli ! Bu konuda ince elemeyi geç ! Böyle ŞÜPHELİ amellerle Nefsini Temize Çıkarmayı bırak da kendi Nefsini ince ele, "Tekfir" et ! Zaten Fitne'nin sebep olmuş olduğu Tarihi Vakaları, Belaları, İhtilafları geç şimdi ! Her türlü Fitnelerden yüz çevir de Allah'a Kulluğa dönesin !

Ruh

Şu "Göz" dediğin Beden itibari ile Sen'den ayrı'dır.. dıştadır.. beden itibari ile iki'dir.. beden itibari ile et'dendir.. Ruh itibarı ile değil.. Şu "Görüş" dediğin.. Gördüğüne göre...

Ruh ~ İnsan ~ Min Ruhi

Allah'ın İnsan'a değer vermesi sırf özünde O'ndan bir Ruh olarak ve bu öze göre de onu Kendi Suretine göre yaratmış olmasındandır. "İnsan"ı Amel'i mi "İnsan" yapıyor ?.. Nefs'i ile de "İnsan" olmadı.. Kalp mi onun değeri ? Lakin biz şimdi Kalp'den değil "İnsan"dan söz ediyoruz.. Keza onu alçaltan da yükselten de Sıfatları yoluyla ancak Rabbi olabilir ; dikkkat et.. Şayet Değer buna göre olmasaydı, bir İnsan "Kafir" ve "Müşrik" olduğunda onun yüzüne bir daha dönüp bakılmazdı.. O'na Merhamet etmek istiyor ?.. Ve Dünya'da oluşu itibari ile karışarak "İnsan" dediğin bu Ruh, Nefsinin özü, Aklının özü, Kalbinin özü ; Bir Varlıktır.. Sivrisinekler gibi Balıklar gibi Denizanaları gibi basit bir donanıma basit bir yaşama az bir Tesbih'e sahip değildir ki ; "Sır" onda.. Sen'de.. Şu "Göz" dediğin Beden itibari ile Sen'den ayrı'dır.. dıştadır.. beden itibari ile iki'dir.. beden itibari ile et'dendir.. Ruh itibarı ile değil.. Şu "Görüş" dediğin.. Gördüğüne göre... Hayvan da sen farkedemesen hatta belki inkar etsen de hepsi kendi varlıklarınca kendi cihetlerince Allah'ı biliyorlar, görüyorlar, farkındalar.. Ama bir düşün "İnsan" kadar, onun gibi olabilir mi hiç.. "Min Ruhi".. Ziyan etmediği gibi, Muhatab alıyor.. Diliyor onu.. Ve İlim ve Ezeliyet açısından onun Cennet Ehli mi Cehennem Ehli mi yahut Kendi Ehlinden mi olup olmadığını da biliyor.. Neden ?..

Ruh ~ Cezbe

Allah (cc) aslı Kendisinden Sırf bir Ruh olan İnsan'ı Dünya'ya indirdikten ve Nefs çamuru ile buladıktan sonra onu nasıl tekrar Kendisine Cezb eder.. ; Ona Kendisini ve özü yolundan ta Kendisini ( Ondan bir Ruh oluşunu) nasıl Hatırlatır.. Onu bu en büyük Sırra nasıl uyandırır.. Mükafat ve Ceza yani Nimet ve Mahrumiyet, Korku ve Ümit yolundan, Nefs'i ile.. Vicdan, İnsaf, Şükür ve İyilik ve Kötülük yolundan, Kalb'i ile.. Yaratılıştaki Deliller, Harikalar Mucizeler, İlim ve Bilim yolundan Akl'ı ile.. Sanat, başından geçen bazı özel vakıalar, Belalar, Rüya, Kurtarılışlar, Sır Gizem.. ; Vahiy.. Aşk ile...

İlim ~ Fitne

"İlim" kayıt kabul etmeyen, son derece geniş, egemen ve kesindir; Müslüman olsun Kafir olsun Fitneyi sevenlerin işi değildir.

Nefs ~ Münafıklık

Kişilerin münafıklığını gözlemeyi bırak, düşüneceksen sende de bulunan o aynı Nefsin münafıklığını gözle; sen ona ne kadar uyuyorsun uymuyorsun onu gözlemle.

Vekil

Eğer nefsinden hala ümidin varsa, yeterince sızıya ateşe ulaşamamışsın, yeterince yanmamışsın demektir.. Ya da hem zavallı, zelilsin de hem nefsinin şânı şerefi peşindesin.. Yoksa nefsini hayatını kendisine teslim edebileceğin kadar Güvenebileceğin bir Vekil'in yok mu ?.. Kudretsiz mi ? Merhametsiz mi ?.. Bu uzaklık bu telaş, O'nun Korkusundan mı ?.. Yoksa O'ndan bu konuda bir işaret mi bir iz mi yok ki peşine düşmezsin..

Kulluk ~ Niyet

Oruc'a nasıl niyetlenirsin de sesin çıkmaz, Sabr'a ve diğer İbadetlere de öyle Niyetlen.

Masiva

"Masiva" kişinin seviyesine göredir. Mesela "Hayvan" kimine göre Necasetten ibarettir. O aynı Hayvan "Hadis"le sabittir, seni Cennet'e de girdirir, Cehenneme de sokar.. Evet.. İşte sen böyle en basitinden de olsa Tefekkür ediver artık "Masiva" nedir..

Zikir ~ SubhânAllah

Nefsin dahil Masiva gördüğün ne varsa şahdamarından daha yakın olandan "Subhânallah" diyerek Tenzih et.

Nefs ~ Şuur

Nefsini susturmaya çabalamaktan vazgeç, Allah ile olduğunun Şuuruna tutun. Dua cümleleri kurmayı bırak, Lütfunu Şifasını, Bereketini kabul et.

Allah

"O", bir ışık hüzmesi değildir.. "O", zaman dilimi olan an değildir.. "O" tanımlanamayan bir cisim değildir.. "O", bir vecd, mutluluk parıltısı da değildir.. "O" her şeyin yaratıcısı olan, benzeri olmayan, Rabbin olan, Kulu olduğun, Gören, Duyan, Dualara İcabet eden.. "Allah" !

Kulluk

Sokakta bi köpeğin havlaması biraz uzun sürse çileden çıkarsın. Uzun uzun onun ölmesini ister. Allah'a göre sen de aynı o köpek gibisin. Duan kabul olsa da köpekçik ölse belki üzülürsün. Merhamet'e gelirsin. Allah seni de onu da hem yaşatıyor hem yok iken varetmiş. Ama sen Allah'a sabredemiyorsun ! Hani erkekler kız gibi olma derler ya. Bu durumda işte biz Kulluk istemeyen Kafir Kullar gibi oluyoruz. Yahut feryad edip durup da dünyadan haberi olmayan bebekler, çocuklar gibi.

Kader ~ Ruh

Oluş, Allah'ın Dilemesi ve Yaratması ile Kader'e bağlıdır. Ruh ise hem Oluş'tan hem Kader'den hür, azadlısıdır; Sevdiği ile Beraberdir.

An ~ Hakk'ın Varlık Nûru

An kafandaki zaman ise, Geçmiş de Gelecek de aynı öyle hayal oldu yok oldu gitti. Ama "Şimdi" dersen, işte Hakk'ın Varlık Nuruna ulaştın.

Sıfat Orucu

Bazen Duygu, Zevk Perhizi, bazen Bilgi, Marifet Perhizi yap; Sıfat Orucu tut. Böylece İnsanlık'dan Dünya'dan çık, Zât'a Vuslat kıl.

Allah Korkusu

Kötü insanın Şerrinden sakınmak ve bunun için yapılan şeyler siyaset değildir, müslüman için bir haktır ve ruhsattır; bazen o kişinin de iyiliği düşünüldüğünde sâfi Marifettir ; Allah Korkusuyla çelişmez. Yalnız Allah'tan Korkarım deyip diline geleni söylemek eline geleni yapmak kırıp geçirmek ise Marifet değil Hamlıktır. Ne yaparsan yap Allah için ve Allah'a Teslim olarak yap, Nefsinle yapma.

Allah'ın Sevgilisi


Allah'ım edepsizlik etmiş olmam inşaallah ama Sevgilin gerçekten çok güzel..


1090 - Sa'd Ibnu Ebi Vakkas (radiyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), ben yanında otururken, bir grub insana ihsanda bulundu. Ancak onlardan benim daha çok hoşlandığım birine hiçbir sey vermedi. Ben: "Falanca ile aranızda ne var (ona niye vermedin)? Allah'a kasem olsun, ben onu mu'min görüyorum!" dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Müslüman (görüyorum de!)" buyurdu. Sa'd (dayanamayıp) bu kanaatini üç kere soyledi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da her seferinde aynı şekilde karşılıkta bulundu. Sonuncu sefer şunu ekledi: "Ben, nazarımda daha sevgili olana hiçbir şey vermezken, yüzü üstü ateşe düşeceğinden korktuğum insanı kurtarmak için ona ihsanda bulunurum (ihsanda bulunmam sevgime ölçü degildir)"

Kütüb-i Sitte

Buhari, Zekat 3, Iman 53; Muslim, Iman 236, (150), Ebu Davud, Sunnet 16, (4685); Nesai, Iman 7, (8,103,104).


Tasavvuf ~ Kuran

Sözüm ona "Kurancılar"ın Tasavvuf Büyüklerine burun kıvırdıkları sebeplere bakarsan bu Ayet'e de burun kıvırmaları gerekir ; lakin nefislerinin farkında olmadıkları için kalplerindeki sıkıntıyı farketmezler.. :

"De ki: Eğer Rahmân'ın bir çocuğu olsaydı, elbette ben kulluk edenlerin ilki olurdum!" [Zuhruf 81]

Tasavvuf ~ Sıkıntılı Sözler (!?)

"Yâ Ali! İnsanlar senin muhabbetinde birleşselerdi, Allah cehennemi yaratmazdı."

sav

İnsan nefsinde değil de bu sözde bir sıkıntı bulursa, alttaki sözde ondan daha da büyük bir sıkıntı bulur..

"De ki: Eğer Rahmân'ın bir çocuğu olsaydı, elbette ben kulluk edenlerin ilki olurdum!"

İnsan

Ne Duyu ne Duygu, ne Akli ne Ruhani Yetenek; ne Sanat ne Bilgi ne Kudret ne de Suret bakımından İnsan'dan daha Üstün tutulmuş bir Mahluk yoktur. Hiçbir Hayvan türü İnsan'daki bu özellikleri böyle şumüllü toplayıp kuşatamazken, İnsan, varlığında bütün Hayvanları hatta Zahirinde ve Batınında bütün Alem'i Dengeli olarak toplar ve kuşatır. İnsan'ı İnsan olarak bu derece tanıyabilen başka bir Mahluk yoktur. Allah'a ondan daha Yakın bir varlık da yoktur. Allah ona "Kendi Ruhumdan" demiş ve Suretini de buna göre yapmıştır; Alem'in Ruhu olmuştur. Ondan daha Yakını olmadığından, Uzaklaştırıldığında da ondan daha zelili, daha bedbahtı olmaz.

Halife ~ Melek ~ İblis

Halifelik için kendileri yerine, yeni bir mahluk meydana getirmesi, "İnsan"ı yaratıp seçmesi, başta Meleklere kendi yaratılışlarındaki Temizlik ve Allah hakkındaki Marifetleri bakımından Kompleks (Girift) ve Kötü geldi. Yani bizi Allah'ın Suretine Yakıştıramadılar. Cinni ise bu durum daha da zorladı, çünkü onların konumları Allah Katında Meleklerden zaten daha farklıydı ve İnsan'a benziyordu. Allah anlıyamadıkları bu Fitne'den onları ikaz ile "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim" buyurarak ve Adem'e (as) İsimleri öğrettiğini onlara göstererek Emin kıldı. Lakin Cinlerden olan İblis dayanamadı. İnsan'ın Yaratılışda Allah'dan bir Ruh olması ve bilinmedik İsimlerini bilmesi (İlim) İblis'i Nefsinin elinden kurtaramadı. Aksine bunlar onun için daha da çileden çıkarıcı oldu. Melek gibi Emre amade ve Nur'dan veya Hayvan gibi Aklı, Bilgisi eksik ve Topraktan bir Canlı Mahluk olmuş olsaydı bu durum gerçekleşmezdi.

"Muhammedi Şeriat (Yol) " (Devam)

Düşünenler bir uçta Maneviyatçılar bir uçta kalmışlardır. İkisinin de birliği ile Kemal yalnızca "Muhammedi Şeriat"da mevcuttur; Hamd Allah'a, Selam Resulüne. Hristiyanlık ve Uzakdoğu, Düşünme'yi dışlarken, Akılcılar, Felsefeciler, Kelamcılar, Fıkıhçılar ve son dönemde (güya) Kuran'cılar, Maneviyat'ı dışlarlar. Yahudiler ise zaten Irklarına mensup olmıyanları İnsan'dan saymazlar. Hakk "Muhammedi Şeriat"da O'nun (sav) varisleri olan Tasavvuf Ehlinde Apaçık Aşikardır; Görene !

Hu

Kullarıyla onlara lazım olan surette ve gerektiği şekilde bizzat Muhatab olan Allah ne Mübarektir. Celal ve Cemal sahibidir.