Kayıtlar

Kendi Yazdıklarım etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Min Ruhi ve Halife oluş değişmez..

Ömer Putperest olur, Müslüman olur.. Min Ruhi ve Halife oluş değişmez.. Kafirken Mudil'in Mümin'ken Hadi'nin Halifesidir.. Hatta İnsan özünde "Min Ruhi" ve Halife olduğundan iki durumda da her İsme ayna'dır; Müslüman Cimri, Kafir Cömert.. Birbirlerine de böylece O'nun Halifesidirler.. O'ndan olduklarından O'nun Hükmünden münezzeh de olamazlar.. Şimdi sen bu Hakikati daralt veya aç; Hakikat senin ilmine marifetine göre değişecek değil.. Ama sen bu Hükümleri ve Hakikatleri kabul edince genişleyeceksin..

Allah'ın Sıfatları ~ Tasavvuf

Sivrisineğe göre mi Büyük.. Dağlara göre mi.. İnsan'a göre mi.. Diğer Sıfatlar hakkında da aynı soruyu genişletebilirsin.. Sıfatları üzerine bu şekilde bir görelilik her zaman yanlış sonuç verir.. Kafirin de Rabbidir, Müminin de.. Nispetler olarak Sıfatlar tümüyle Zat'a bağlanmadıkça Kemal ve Zati İrfan elde edilmiş olmaz. O her anlamda ister küçük isterse göreli büyük, her açıdan O'dur.. Sıfatsız değil, Keyfiyetsiz olarak! Mutlak Büyüktür! "Allah de ötesini bırak".. Veya tut sarıl!

Nefs Perdesi ~ Ruh

Zatını (Ruhunu) Sıfatlarını, Ruhlarından (Min Ruhi) Nefsleri ile Perdeledi. Nefs Perdesi de Sıfatlarındandır, Kalp Perdesi de..; Sıfatlarını Zıtlar olarak birbirine Perde yapmıştır.. Sevme dediği şeyi sevmiş, sev dediğini sevmemiştir.. Yani Tersinden.. Mudil Vedud'a Vedud Mudil'e emretmiş, işler karışmıştır.. Dolayısıyla Ruhundan olan Ruhlarına Perde, Kendisi olmuştur.. O'nu İsteyene, Nefs Perdesini kaldırması yeterlidir.. Ruh Direkt Zati olarak O'ndan olduğundan, Perde olmaz; böylece Perdenin ardından O çıkar..

Şükür ve Hamd Sırrı

Şükür ve Hamdin karşılık üzere yani Taksitli ise Gafletten kurtulamazsın. Şükür ve Hamd'in Mutlak olduğu Sırrı Gönülde gizlenmiştir; Şükrün ve Hamdin Peşin olsun.

Vahdet-i Vücud.. ~ Felsefe - Uzakdoğu.. ~ John Hagelin - Bilinç Üzerine

Vahdet-i Vücud Allah'ın Tekliği ve Birliği demektir ve Apaçık Ayetlerin Manalarının Ceminden ibarettir. Bizim Kelamcı ve Felsefeciler onu sanki Muhyiddin İbn Arabi Hazretlerinin Fikriymiş ve herhangi bir Felsefi Akımmış gibi saydıkları için, Modern Bilim'e Kozmoloji'ye göre İslam Felsefesi veya Kelamının Yenilenememesinden şikayet ediyorlar!.. Bu körlüğe karşın bu şikayet, gerçekten çok üzücü, çok yazık.. Halbuki Batının bu son zamanda keşfettiği kozmolojik hiçbir şey yok ki o Vahdet-i Vücud yani Vahdet'e dair olmasın.. Vahdet özellikle Hazret ve sevenleri tarafından çok önceden hatta uzakdoğudan veya felsefi akımların açıklamalarından karşılaştırılamayacak denli daha Kamil şekilde, en ince ayrıntılarına kadar, anlayacak olanlar için ortaya konmuştu.. Eğer Vahdet-i Vücud (veya Tasavvuf) uzakdoğu ve felsefe ile ilişkilendirilirse bunu iddia edenlerin Kuran'dan haberleri olmadığını rahatça söyleyebilirim.. Fakat ne yazık ki batı da kör, bizimkiler de..

Hayvanların Zikri Tesbihi..

Hayvanlar O'nu hiç Tanımaz Bilmez değil, sadece senin kadar ve senin gibi değil.

Geometri - Matematik - Tasavvuf

Kare 4 Üçgen 3 dedikten sonra "Geometri" bitiyor.. "Daire" dediğinde ise, "Matematik" bitiyor.. Çünkü 1' i, Tek'i, sayamazsın.. Ama bu Bir'i sayamamak dediğim, Sonsuzu sayamamak gibi değil, 1'e geldiğinde Mantığın (veya Aklın) başlamadan bitişi demektir.. Çünkü "Var" Yok değildir.. Bir yandan şunu da unutma: Daire Üçgen, Matematik Mantık, Akıl vs.. "Vehim"dir de denemez.. Tek ve Bir olana İman etmedikçe!

Başkalarına Göre..

Mümin başkalarına göre Haklı başkalarına göre Üstün olmaktan sakınır.

Mülk

O'na gerçekten Sarılana Kendisini Mülk yapar. İşte bu mülkün ve zenginliğin zevali yoktur.

İhlas

Kim gerçekten isterse, kabul edilmese ve hissetmese dahi ona İhlas tattırılmış, verilmiştir.

"Şapka İnkılabı" diye bir şey..

"Şapka İnkılabı" diye bir şeyin olması, anlayana zaten her şey için, her açıdan, yeterlidir.. Bugün olsa mesela.. İşte, çok basit çok açık bir şey bu..

İlah'ın Tek ve Bir olduğunun delillerinden birisi de şudur..

İlah'ın Tek ve Bir olduğunun delillerinden birisi de şudur: İnsan gerçek darlığı gördüğünde, yani diyelim ki İntihar'ı seçebileceği derecede bir darlığa düştüğünde.. elindeki her şeyi verip bitirdiğinde.. elinin ulaşamadıklarını dahi vermek istediğinde, karşısında bir sinek görse ondan bile yardım ummayı düşündüğünde (!).. İşte böyle bir darlığa düştüğünde... Artık birden çok İlah'a kesinlikle yal varamaz; hangisine yalvaracağını seçemez, nasıl yalvarabilsin(!).. Hepsi onun içinden ve dışından kaybolur gider.. Dediğimiz gibi taptıklarının İlah olmadığını bu aşamadan önce zaten gayet net görür.. Onlar kaybolduğu gibi şüpheler de kaybolur(!).. Şimdi, sadece "Yalvarış" kalır.. Apaçık En İçten En Samimi En Derinden.. İşte bu Yalvarış, ancak Tek Bir Yalvarıştır!.. Hak olan!.. En derinden En Derine, Cihetsiz-Yönsüz, Nesnesiz, Hayalsiz, Tek ve Bir olan bir Yalvarış!.. İşte o Yalvarış Kafirlere ve Müşriklere Lutfedilmez! Müminler ise bu Yalvarışın Hakkını b

Modern İddialar.. ~ Ahir Zaman

İnsan 'İlahi bir Hakikat Yok' deyip Hakikatleri İnkar ettiğinde bu, İlah'a değil, Kendisine döner; Ahir Zaman'ın bir Manası da budur.

'Ey Rahman Ey Rahim! Ey Sabr olan Allah'ım!

'Ey Rahman Ey Rahim! Ey Sabr olan Allah'ım! Seni Nefsimde de görmek istiyorum'..

Felekler, Nefs ve Ruh

Güneşin etrafında Dünya ve diğerlerinin nasıl Felekleri varsa Kader'de İnsan'ın da Felekleri var.. Kışı Yazı, Gecesi Gündüzü.. Ta Hallere kadar bu belirli Feleklerde Döngüler halinde yüzersin.. Ama her Döngüde geçilen duraklar senin yükselişine alçalışına göre ya aynı olur ya da farklılaşır.. yani Yaş olarak olgunlaşmaktan örnek verirsek, aynı şeye önceden kızar veya korkark en sonraki Döngülerde kızmaz ve korkmazsın.. Manevi Olgunluk Feleklerinin Döngülerinde de durum aynıdır.. Hatta Farkedebilirsin ki bu olgunlaşan senin Nefsinmiş, senin Özün Ruhun (Min Ruhi) ise zaten hep bu Feleklerin üzerindeymiş! Muhyiddin İbn Arabi Hazretleri buyurmuş: “..insanın hakikati felekten oluşmuş değildir. Bilakis o, üflenilen ruhtandır ve bu ruh mekansızdır. Dolayısıyla feleğin üzerindedir..”

El - Kadim.. ~ Tanrı Hareket Eder mi..

Kadim'dir O.. değişmez, dönüşmez.. Değişen, bir İsminden bir İsmine çevrilen bakışın.

Ölüm ~ Yokluk

Ölüm'ün yok olmak olduğunu nereden biliyorsun ki iddia edebilesin.. Çünkü sen yoktun ve işte yaşıyorsun..

Esma - Sıfat Nurları.. ~ Hu

Eşyaların suretlerinde görülen genişlik, eşya'da değil, Sıfat'da (Vasi), ama suret onu şekilde işaret ediyor (belirim), yoksa şekli değil, ama şekil de başka bir İsim-Sıfat (Musavvir-Nur) demek olduğundan Tecelliler-Belirimler Sıfatlarda Sabit olsa da (pingpong topu takip eder gibi olan) "bakışta" (İşaret) değişiyorlar gözüküyor (Basir), halbuki belirimler hep başka başka Sabit Sıfatlarda (Esmaül Hüsna) gerçekleştiği için, İşaretler hareket ediyor, yani Tecelli tek bir olsa da Hakk'ın Fiilleri olmuş oluyor, ama Kendisi Sıfatları Zatında olarak Sabit, Değişmiyor: "Dikkat edin, bütün işler O'na döner!"

Hakikatler Dönüşmez..

Sen Evvel O'ndan bir Ruh'sun bilmezsen, Ahir'de taş toprak nefis, Perde'den gayrı bir şey geçmez eline.. Seyr başlamadan biter.. Çünkü Kevn ile örtülmüş olsa da, dönüşmez Hakikatler!

Dücane Cündioğlu'na.. ~ Tasavvuf

Peygamber'e (as) Vahiy sadece muhayyilesine, duyularına, duygularına, aklına vs değil, şah damarından daha yakın olandan, bütün varlığına yayılır.. Arı'ya da böyle olur ama arı da Felsefeci gibi bunu belli bir sınırda kabul eder!.. "Kurancı" denen takımdan farkın yok gözüküyor, sadece senin bolca malümat ve bunlar üzerinden fikrin var o kadar.. Yayılmamış!.. Merak etme Peygamberdeki Kemali görünce Şirk koşmuş olmazsın, Zat sana en kamil Surette görünmüş olur.. Sonra bu yaptığın cahilce ayrımlar, "Tanrı" (!) da, şahdamarından daha yakında Birlenir ! (hadi cem olur diyelim), şarabı o zaman kadehden değil Özünden (Kendinden Kendine!) öyle içersin, böyle kafatasından içersin ancak, zalim ve cahilane ! gülerek.. "Halk"ı ! birlemen yerine alabildiğince ayırman da bu yüzden!