Kayıtlar

Min Ruhi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Hakikatler Dönüşmez..

Sen Evvel O'ndan bir Ruh'sun bilmezsen, Ahir'de taş toprak nefis, Perde'den gayrı bir şey geçmez eline.. Seyr başlamadan biter.. Çünkü Kevn ile örtülmüş olsa da, dönüşmez Hakikatler!

Ben - Ben-LİK ~ Ruh..

Ben Ruh, ben-"LİK" ise Kimlik anlamında Nefs'dir.. Hayvanlarda da Ben ve Benlik vardır lakin onların "meşguliyeti sırf Dış Dünya olduğu için" Kendilerinin (Ben) Kimliklerine (Benlik) Erişemezler.. Ve ki bu Kendilerinin ve Kimliklerinin Varlık'da Hangi Mertebede (!) Bulunduğuna Eremezler! O'nun azı çok çoğu azdır; hep az gelir! Ve bu onlarda Doğal olandır, bunun fevkinde onlardan beklenen veya kına nacakları hiçbir şey yoktur! Onlardan Murad zaten bizzat Doğal olarak içinde bulundukları Yaşamlarıdır ve bu onlara Bağışlanmıştır.. Elbette İstisna O'nun Şanındandır! Ne Kendilerini ne Nefislerini Bilmeleri icab etmez! İnsan da aynı şekilde bir Doğal-Verili Yaşam içindedir (Fıtrat).. Fakat bu Doğal (Kendiliğinden) Yaşam aynı zamanda İnsan Fıtrat'ını aşan bir Mertebede cereyan eder (Kader).. Yani Doğal olan ve Doğa Üstü olan, onun Yaşamında her yönden, her mertebeden Kendisiyle Birleşmiştir.. Yani o sadece Doğasıyla Meşgul olup da asla Kend

İnsansı - Beşer ~ Tasavvuf - Elest Bezmi

Sen karşındakini "İnsansı" "Beşer" görüyorsan, o da seni Dinci, Evrimini Tamamlayamamış görüyor.. Halbuki Özümüz bu mu bizim, Sen de o da Tek Vücudda "Bela!" demedi mi? Siz O'ndan bir Ruh değil misiniz! İsa ile Adem'in durumu Allah indinde bir değil mi! Beşer olmak yakışıksız şey ise Hz Peygamber ben de bir Beşerim der miydi! Bu İnsansılık! bu Hayvanlık! nereden çıktı! Hele ki Sen, şeytanın bu sidik yarıştırmasına nasıl kapıldın!

Tasavvuf ~ Ayna

Ayna kendi içinde çok Yansımalı olsa da (Esma), çoğalma tek bir Ayna'da olur.. Tek olan Ayna'nın (Zat) içindeki "Bir" olduğu Yansımalara (Esma) dalan, Çokluğa aldanıp, Ayna'yı unutabilir.. Fakat Yansıma, Tek Bir Yerden ve Kendi içinde Çoklukla Bir olduğundan, mutlaka Geri Yansır.. Yani gerçek anlamda bir Unutma (Bezm-i Elest) asla mümkün değildir.. Kaldı ki "İnsan" Ayna'nın Tekliği içindeki Yansımaların Çokluğundan Bir değil, Ruhunda (Özünde-Zatında-Öz/Saf Kendiliğinde) Ayna'nın Tekliğinden Tekdir (ve nefahtu fihi Min Ruhi).. Hatta Yansıma (Sureti Üzere Yarattı) dahi olduğu yerden hiç ayrılmamıştır..

Ruh Üflemenin Manası..

Ruh Üflemenin Manası -yani "Min Ruhi"- Aslı Dışarıdan olmadığı gibi Manevi anlamda Mecazen kullanımında dahi Mana yerine oturmaz.. Çünkü Sen karşındakine istediğin kadar isteğin şeyi anlat ve göster onun içi harekete geçmedikten sonra üfleye üfleye nefesin kesilir yine zerre bir değişme olmaz!.. Çünkü dışarıdan hiçbişi olmaz! Yani Allah ona içerinden Hidayet etmedikten sonra ! Dışarıdan olduğu zan nedilen şey, tam aksine onun Özünün (Min Ruhi) örtüsünün içeriden Allah tarafından kaldırılmasıdır.. Kalkmaması ise Kafirin yine Kendi Özünü içeriden Örtme direncidir.. Allah da dolayısıyla ona Kendini Bildirmez.. Marifet gibi ve sanki "Min Ruhi" buymuş böyleymiş gibi anlatıyorsun ama işte ne mecazisi öyle, ne manevisi! Ne Edebiyat bakımından doğru ne İlim bakımından! Ama İnat var serde, Hakk'ın İsmini Suretini kabul edememe, yani Kibir var sende Dostum ne yapalım ne edelim ! Bir de aksine biz kabahatli oluyoruz, sanki biz daraltıyoruz.. Hiçbir Manevi Hal

"Min Ruhi"..

Kafir Min Ruhi Sırrını nasıl Küfrederek nefsinin pisliğiyle örterek ve zihninde böylece ihtimal dahi veremiyerek Kendini Kendinden uzaklaştırıyorsa, Müslüman da aynı öyle Tenzih ile Kendini Kendi Özünden uzaklaştırıyor.. E biz ne yapalım, Rahman'ın Hükmünden mahzun olacak değiliz ya!

Beşer ~ Ruh - "Min Ruhi"

Sen Min Ruhi Sırrını istediğin kadar İnsan'dan Beşer filan diyerek, Dünya Zamanına sıkıştırarak, Nefsi Mertebe, İlim bakımından, veya İman-Küfür, hangi şekilde hangi yönden Tenzih etmeye ve daraltmaya çalışırsan çalış, ne kadar uzaklaştırmaya çalışırsan çalış, Kendinden veya başkalarından.. Ha Kafir ha Mümin, Öldüğünde gayet net herkes Özünden anlayacak, kime aitmiş O "Min Ruhi" dediği Ruh.. Sen de anlayacaksın, onlar da.. Asıl Manası bu işte!

Kader - Zaman - Dünya ~ Ruh

Sen bu Alem'den ve Beden'den geçiyorsun, Toprak ve Beden değilsin. Hatta Sen olduğun gibi duruyorsun, bu Alem ve Beden Sen'in başından geçiyor! Sen'den geçiyor! Ey "Min Ruhi" ! Ey O Ruhun Ruhu, ne zaman anlayacaksın!

Hayvandan daha aşağı.. ~ “İnsansı”

Hayvanlara Helal Haram yok, dolayısıyla onlara günah da yok, kınama da yok, küsme de yok! İnsan'a hayvanlar gibi veya daha aşağı denmesi Özünde İnsan (Min Ruhi) olarak Halkedildiği için bir Kınama değil de ya ne olacak! Evrim Bilim mi a aklı eksik! İnsansılar ne demek!

Evrim ~ Vehim ~ Ruh

Sivrisinek dahil Allah'a yakışmayan, yani İlahi olmayan hiçbir şey yokken, sen tutmuş hem de "İnsan"ı sırf Biyolojik bir varlık yapmışsın, sonradan ona İlahilik giydirmeye çalışıyorsun! Bir de Müslüman olduğun halde Evrim diyerek! Aksine onun pis kokusu, bu gibi vehimlere kapılmasıyla sonradandır! Ayet Hadis mi soracaksın bu Hakikat hakkında a Kör! Hayır, kendisi hakkında oluşan bu Zanları, aldand ığı Şeytani Vesveseleri onu sonradan Hayvan'dan aşağı yaptı! Öncesi ise en güzel kokulardan bile daha Latif Saf Ruhtur, hem de bizzat İlah'ın Kendimden dediği Ruhundan! Ve bu Öz değişmez, asla değişmedi! "Bela!" deyişi hala kulaklarını çınlatıyor onun! Değişme senin Zannında, gelişme senin Vehminde! Sonradan oluşan, dışardan üflenen, içine giren bir Ruh yok, içinden çıkması gereken bizzat kendi Özün hakkındaki Cehaletin var!

Ölmeden önce Ölmek..

Sen tam ölmemişsin, Can çekişmişsin; sonra da Halk'a dönmüşsün.. Sesin ondan çatlak çıkıyor.. Ölseydin, "ve nefahtu Min Ruhi" ile Can'ı birbirine karıştırmazdın.. Gerçekten ölseydin, O'nu potansiyel, sonradan oluşan, giren çıkan, İman-Hidayet gibi, Haller vb gibi bu kadar dillendirmezdin.. Yani Ruh Üflemenin Mecazında kalmazdın..

Füsusu'l-Hikem - Şerh ~ Kısa bir Nuh (as) Fassı Şerhi

Bir İnsan Suretinden (Beden) Ruh ayırıldığında (Ölüm), onun ayakta duramadığını ve de Baki kalamadığını (Tasarrufunun kesildiğini) görürsün.. İnsan (Ademoğlu) Alem'de Hakkın Uluhiyeti'nin hem Batını hem Zahiri Kendisine Nispet edilebilecek Makamdadır, hatta o esas Alem'dir; İlahlık İddiası ve ona Tapanların (yine İnsanların) bulunması, bu yüzdendir.. Fakat Alem'in ve A dem'in (Ademoğlu) hem Zahiri hem Batını, yani hem Ruhu hem Sureti, onun Nefsinin İddiası gibi bir İddia olarak (veya Teşpih olarak) değil, Hakikaten (Tenzih olarak değil) Allah'a aittir.. O (İnsan-Ademoğlu) O'ndan başkasına Nispet edilemez.. Bu yüzden ki ona "Min Ruhi" buyurulmuştur, ve Meleklere dahi Secde emredilmiştir.. Ve bu İfadenin (Min Ruhi) Manası hem Zahiri hem Batını kuşatır; çünkü, Hakk Alemin Batın olarak Ruhu olduğu gibi, Zahir olarak da Alem O'nun Suretinde Geçici bir Suretidir.. İnsan da geçici olan Sureti (Beden) ve Ruhu, Alem'de (Zahir ve Batın

Dar Görüşlüler..

Mesela "Ruh" gibi, Ana Kavramlar üzerinde, "Kuran" ve hele ki "Tasavvuf Büyükleri de bunu kastetti, Mecazdı siz anlayamadınız ben şimdi anlatıyorum" diyen bir İddia sahibi görürsen, bil ki bu Ana Kavramları "Daraltmakta" o Zahir Ehlinden daha çok haddi aşmıştır.. Mesela herhangi bir yönden söyledikleri "Evrim"e kapı açan her yeni "Dar Görüşlü" bu sınıftandır..

Ruh

Ruh sadece Can, Nefs, Elektrik (!) demek olmadığı gibi, sadece Manevi Kudret, İman-Hidayet, Melek-e demek de değildir.. Alem, Gökler ve pek çok Kurani Kavram da yine böyledir.. Nasıl ki Allah Zatı ve Sıfatı Tek ve Bir olarak "Min Ruhi" dedi ise, Ruh da öylece Kendindendir! Bu bütün İnsan Suretleri için istisnasız böyledir.. İster herhangi bir yönden bir sakatlık olsun, ister Kafir olsun, ister hay vandan daha aşağı hareketler sergilesin, ne bu Hakikate bir eksilme veya zarar gelir, ne de İnsanlar herhangi bir zan ve İddia ile bu Hakikati örtebilir değiştirebilir.. Dediğim gibi bu Hakikatin örtülmesi ancak Kafirlik gibi Zan ve Vehimdedir.. Bir şeyin Kötü Sureti veya onu Kötü yönden düşünüş onun Hakikatini asla değiştirmez.. Değişme, İnsanın Vehminde, eksiklik ise Bilgisindedir..

Min Ruhi..

İki İnsan Sureti hayal et.. bunlardan birinde, "Ruh" (Min Ruhi) yok, dersen.. ya o birinin bedeni "ölmüş" bunu kastediyor olursun (ki o suret o zaman yerde olması lazım), ya da, o birinde, "Allah yok", demiş olursun.. Halbuki Taş bile, O'nun Ruh'undan nasibsiz değildir, ki İnsan'a Kendi Ruhumdan buyurmuştur.. He sen Ruh Kelimesini sadece "Onun Arabası var ama Ruhu yok" anlamında kullanıyorsan, o z aman sen yine mesela sadece İsa Allah'ın Ruhundandır demiş olursun ki, o halde başka hiçbir İnsan Sureti bulunmaması, hepsi hayvan, bitki taş toprak olması lazım gelirdi.. Çünkü Allah neye ne suret vereceğini çok iyi bilir.. Kaldı ki İnsan'ın hiçbir zaman hakikati değişmez; Ömer bu anlamda aynı Ömer'dir.. Onun hatta Sıfatı da değişmez! Sadece onun nefsiyle Kendisine örttüğü için bilemediği Öz Hakikati, Allah tarafından ona açılır.. Yani onun Özü asla değişmez.. Eğer Allah bir İnsan Suretini Maymuna veya Domuza çeviri

Bunca sayısız varlık nihayette neye Benzer de O hiçbir şeye benzemez..

Ruhunda Tek, Sıfatlarınla Çok ve Bir olduğunu görmüyor musun.. Taş Bitki Hayvan ve diğer İnsanlar hepsi de bu Sır'da değiller mi.. Bir İnsan hiç duymamış görmemişken karşısına İkizler çıksa, Aklı giderdi, karışırdı.. halbuki onlar Benzerdir, Aynı ve Tek değil.. Ve ikisi de Ruhlarında yine Tek Sıfatlarıyla Çok ve Birdir.. Peki bunca sayısız varlık nihayette neye Benzer de O hiçbir şeye benzemez, Ruhunda Tek Sıfatlarında Çok ve Birdir.. Bu varlıklar Neyin Kimin Yansıması Eseri.. Bu Sır nedir?.. Elbette ki O nasıl Tek ve Bir olmasın..

Latif ~ Ruh

Hayal Madde'den, Duygu Hayal'den, Düşünce Duygu'dan, nihayet Ruh, Düşünce'den, daha Latif'dir.. Vücud'da Vahdet-Birlik bakımından, görecesiz, Zatına daha Yakını yoktur.. Yokluktan çekinme çünkü Sır cihetinden o Asıl, Varlık'tır!

Hayal

Hayal Akl'a bir Nur olduğu gibi Akıl da Vehm'e düşmekten korur. Akıl Hayal Vehm ile muhatab olan, Ruh'un Nefsidir..

Aristoteles

Aristoteles'in Keşfi kadarıyla Akıl dediği Ruh, Ruh dediği ise Nefs'tir. Varlığı Madde'ye indirgiyor zannedilmesi ise, Vahdet'i Sezmiş fakat Nebevi İlim ona ulaşmadığından, Doğru İfade edememiş olmasındandır. Bunları ne Batı'da onun takipçileri ne de Müslüman Akıl Ehli anlayamamıştır ve anlayamaz da.. Onun özellikle Metafizik'de zikrettiği özel kasıtları ancak Keşif Ehli (Vücud Ehli) Doğru anlayabilir.. Ne demek istediğimizi şöyle bir benzetmeyle ifade edelim: Platon Tenzih, Aristoteles Teşbih Ehli gibidir.. Kemal ise, Nebevi İlim'de (Tasavvuf) görüldüğü gibi, ancak ikisinin zikrettiği Manaların Tamamlanmış Sahih Keşf ile Cem'inden sonra elde edilebilir.. Fakat bu Cem'i Akıl Ehli asla başaramaz.

Min Ruhi ~ Zat - Sıfat - Tecelli ~ Zahir - Batın ~ Celal - Cemal

Dilerse Var eder, ki bu Zatıyla Tecelli edip ilk defa Kendinde Varlık vermesidir (Min Ruhi), varolursun.. ve dilerse, ki bu yine Zatıyla Tecelli edip Yokluk (Fena) vermesidir, ki kesintidir (Uyku, Bebeklik vb), yok olursun.. Ama Hayret et ki, O Rabb sana böylece, Zahir olurken Var olmamış, Batın olurken de Yok olmamıştır.. Yoksa bu O'nun Zatında ve Sıfatında (Kudret), Kesinti demek olurdu ki basitçe Alem'in ve Senin Yaratılışında-n bunun olmayacağını apaçık görebilirsin.. Sıf at (Celal-Cemal) Tecellisindeki incelik şudur: Cemaliyle Tecelli eder, Manevi'dir, Maddi zannedersin, doyurur, Doyarsın.. Celaliyle Tecelli eder, Manevi'dir, Maddi zannedersin, Rızıksız bırakır, aç kalır sürünürsün.. Varlık-Zat-Hayat ise zaten ne doyma ile ne de aç kalma ile ilgili değildir; Senin gibi (Min Ruhi), zaten yemez içmez aç kalmaz, ama, Mutlak Gani'dir.. yiyerek içerek değil!.. ve Mutlak Münezzehdir.. yiyip içip de Doygunluğa ulaşarak değil!.. Anla!.. İşte Büyükler, O